Roseanne gecenin bir yarısı homurdanarak yatağında döndüğünde belinde hissettiği kollarla atabileceği en güçlü çığlığı atarken yanındaki beden de eş zamanlı bağırmaya başlamıştı.
Roseanne elini iki kere çırpıp ışığın yanmasını sağladığında karşısında gördüğü uykulu yüz ile derin bir nefes aldı.
Nefesini aldığı gibi minik ellerini Jungkook'un boynuna yerleştirdi ve sıktı.
" Seni.öldürmemem.için.tek.bir.neden.söyle." Jungkook şaşkın bakışlarıyla kıza bakarken yutkunamadı bile.
" Beni.seviyorsun." Boğazındaki eller daha da çok sıkılmaya başladığında Jungkook gerçekten Roseanne'nin sinirli olduğunu fark ettiğinde ellerini onunkilerin üzerine koyarak, Roseanne'nin altta kalmasını sağladı.
" Beni öldürmene izin veremem, hapiste çürümene de izin veremem." Roseanne çırpınmayı bırakarak uykulu gözlerle Jungkook'a baktı.
" Ödüm patladı Jungkook." Jungkook kızın hafif bedenini kaldırarak sarıldığında gülümsüyordu.
" Biliyorum güzelim, korkutmak istememiştim."
" Bana şöyle seslenme diyorum!" Alnına yediği tokatla kaşlarını çatarken güldü. Şu ani çıkışlara bayılıyordu.
" Anahtarını çalıp gecenin bir vakti geldiğim için üzgünüm ama engelimi kaldırmak gibi bir düşüncen yok gibiydi." Roseanne sırtını yatak başlığına dayadıktan sonra omuz silkti.
" Tükürüğünü yedim, ilerisi mi var adi herif?" Jungkook gülmeden edemedi.
" Neyse uyuyacağım ben, sen n'aparsan yap." Roseanne tekrar elini iki kere çırptığında ışık kapandı. Minik beden yorganın altına girdiğinde Jungkook da aynısını yaptı ve elini yine ince bele yerleştirdi.
" N'aparsan yap dediğimde şıklardan biri bu değildi." Roseanne yüzünü Jungkook'a döndüğünde gülümsedi.
" İstediğimi yaptım işte."
Jungkook gülerek Roseanneye yaklaştığında elini kızın yanağına yerleştirdi.
" Eğer, şuan beni kâbul etmeye hazırsan seni öpeceğim Chaeyoung. Ama hazır değilsen, kalkıp gideceğim. Ne istiyorsun?" Roseanne yutkundu.
" Korkuyorum." Jungkook kaşlarını çattı.
" Neden korkuyorsun?" Roseanne omuz silkti.
" Aşık olmaktan korkuyorum, beni hiç üzmeyeceğinin garantisini verebilir misin?" Dolu gözlerini kırpıştırdı.
Jungkook başını iki yana salladı.
" Veremem, ama çabalarım. Seni üzmemek için çabalarım Roseanne."
" Ama ben çabalayamam Jungkook. Ben birine nasıl davranmam gerektiğini bilmeyen biriyim. Seni üzmemeye nasıl çabalayacağımı bile bilmiyorum ben."
" Beraber öğreniriz." Roseanne başını salladı.
" Kpop camiasında yaşıyoruz, en çok sevilen iki grubun üyeleriyiz. Ne kadar saklayabiliriz. Senin kariyerini tehlikeye atacak bir şey yapamam." Jungkook gülümsedi.
" Bunlar aşılamayacak sorunlar değil güzelim." Roseanne doğrulup Jungkook'un yanağına minik bir öpücük bırakıp tekrar eski haline döndü.
" Bilmiyorum Jungkook, ben sanırım bahane arıyorum. Küçük detayları büyütmeye çalışıyorum. Ben seni kâbul etmeye hazır değilim Jungkook." Jungkook elini çekti. Yataktan doğrulduğunda karanlık olduğu için şükrediyordu. Dolu gözlerinin görülmesi isteyeceği son şey olurdu.
" Anlıyorum Chaeyoung. Önemli değil." Roseanne doğruldu.
" Gitmek zorunda değilsin." Jungkook gülümsedi.
" Bunu daha fazla kaldıramam Chaeyoung. Zorundayım."
Cebindeki anahtarı sehpaya bıraktı.
Roseanne son olarak kapının çarpma sesini işitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
contradictory | rosékook texting ✓
Fanfiction•tamamlandı• "Sana aşık olmaktan korktum ama sen, bana aşık ol istedim." #1 at rosekook, unknown history