•GİRİŞ•

784 281 1.1K
                                    

Yarı karanlık bir odada sessizliği bölen şey gök gürültüsüydü. Dakikalardır öylece yüzüme bakıp, konuşmamı bekliyordu. Zihnimde acıyla harmanlanan cümleler dilime dökülemiyordu. Acıyı uzaklaştıramıyorduk, acıdan kaçamıyorduk. Acıdan her kaçtığımı, uzaklaştığımı zannederken daha çok yakınlaştığımı, attığım her adımın beni bir çıkmaza sürüklediğini farkediyordum.

"Anlatmadığın sürece yaralarının zehrini akıtamazsın." dedi elindeki kalemiyle önündeki deftere bir şeyler karalarken. "Uzun zamandır buraya geliyorsun ve saatlerce oturup hiçbir şey anlatmadan gidiyorsun."

"Yaralarımı kapatmaya çalıştıkça zehri içime akıyor." dedim yağmur damlalarının cama vuruşunu izlerken. "Sanki bu zehir ruhumu yakıyor, kalbimi parçalara ayırıyor."

"Peki ya zihnin? O acıyı hissetmiyor mu?"

"Zihnim yıllardır bir kabustan uyanmaya çalışıyor ama başaramıyor ve bu acı dayanılmaz."

Kalemin kağıtla buluştuğunda ardında bıraktığı o ses kulaklarımda yankılandı. Bazen insanlar acılarını kağıda bile dökemiyorlardı. Bazende insanlar başkalarının acılarını kaleme alıyordu. Başka birinin ruhunu kendi düşünceleri, kendi kelimeleri ilan ediyorlardı.

"En büyük korkun ne?" diye sordu. Belki de bu soruyu daha önce yüzlerce kez sormuştu.

Korku basit bir duygu değildi. Korku içinde acıyı barındırıyordu. Sanki ruhumun tüm kapıları acıya çıkıyordu.

Kollarımı üşüyen bedenime sardım. Tırnaklarımı tenime geçirirken, yıllardır en büyük korkum diye nitelendirdiğim şeyi anımsadım. Belki de zihnimin korkunun yarattığı acıyı daha az hissetmesi için tırnaklarımı tenime geçirmiştim. Etimin sızısıyla birlikte konuşmaya başladım. "Beni unutmasını istemiyorum..." dedim. "Ama unutmuş olduğunu biliyorum."

Elindeki defterini ve kalemini önündeki masaya bıraktı. Soracağı soruları öngörebiliyordum. Kim unutmayacaktı? Niye unutmayacaktı?
Cevaplayamayacağım bir çok soruyu bana yöneltecekti.

Yavaşça ayağa kalktı. Camın önüne gelip "Gökyüzüde unutulmak istenmez." dedi. "Bu yüzden yağdırırdı zaman zaman yağmurlarını."

Beklediğimden çok başka bir cevap vermişti. "Peki ya insan?" diye sordum. "Bir insanı unutturmayacak şey nedir?"

Gülümsediğini işittim. "Cevabını bildiğin sorular soruyorsun. Sence nedir?"

Kollarımı bedenimden çekip, cebimden sigara paketini çıkardım. Bir sigarayı dudaklarımın arasına götürdükten sonra, çakmağının ateşinin sigaraya hayat verişini izledim. Duman çoğaldıkça küller artıyordu.

"Her hayatın bir yazarı var." dedim. "Ama bazen yazar o hikayeyi kontrol edemiyor. Ruh ölüyor, satırlar kül oluyor."

"İntihar." dedi düşünceli bir sesle.

"Satırlar kül olmadan önce her yer alev alıyor." dedim. "Ve kimse bu yangını unutamıyor."

Ruh ölüyor, beden kül oluyor ve bir rüzgar tüm külleri dağıtıp hikayeyi bitiriyor.

MATEMİN RENGİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin