08- Kötü bir gün

215 9 1
                                    

Aybükenin açısı :

Sabah erkenden kalkıp üstümü giyinip mutfağa hemen bir şeyler atıştırmaya gittim çünkü o gün halledeceğim çok şey vardı. Sonuçta Almanya'dan yeni dönmüştük ve Üniversiteye yazılmam lazımdı. Gerekli karneleri belgeleri kimliğimi alıp Emine ile birlikte Beykoz daki Türk-Alman Üniversitesine gidip yazılacaktım.
Daha sonra bankaya gidip bi kaç şey yatırmam gerekiyordu ve sonra emine ve abimle camiye gidip annemlere yardım edecektik. Çünkü o gün camide komşumuzun sünneti vardı. Her neyse. Emine ile ayakkabılarımızı giydik. Kol kola girip çıktık yola. Artık ocağın bulunduğu yoldan geçmeye bir tikim vardı. Bu yüzden dolmuşu tam kapının önünde bekliyorduk. Beklerken emine başladı hayallerini anlatmaya. Benim kafam doluydu tabi. Yani dolu derken başka yerlerdeydi, anlayın, bu yüzden tam hatırlayamıyorum ne anlattığını. Hem o yoldan geçmemek ve yine rezil olmamak için artık kendime söz vermiştim yolumu değiştireceğime ama aynı zamanda gözlerim o tarafa doğru kayıp duruyordu. Neyse dedim ve dolmuş gelmişti bile. Bindik ve yola çıktık.
Yarım saat sonra otobüs durağına geldik ve Beykoza giden otobüse bindik. Emine önümde akbili iki kez basmıştı çünkü benim daha akbilim yoktu. Daha sonra nihayet üniversiteye vardığımızda heyecanlı bir şekilde koştuk içeri çünkü daha önce arayıp konuşmuştum öğrenci personeli ile ve bir randevum vardı. Beş dakika geç kalmıştık ve daha da gecikmemek için koşa bildiğimiz kadar hızlı koştuk. En sonunda personel odasına vardığımızda;

-"Emine çok korkuyorum. İnşallah puanlamam yeter. Dua et tamam mı? Durmadan dua et ki alsınlar beni bu okula. Biliyorsun bu üniversite benim en büyük hayallerimden biri." dedim.

-"Tabiki kuzi durmadan dua edeceğim merak etme sen, kendine güven ve gir. Hallolur inşallah sen yaparsın." dedi ve girdim.

Çok heyecanlıydım. Elim ayağım terliyordu ve aynı zamanda titriyordu. Benim için hazırlanmış camdan soğuk bir sandalyeye oturdum, hanım efendi ile el sıkıştım ve kendimi tanıtmaya başladım. Karşımda oturan siyah gözlüklü topuzlu beyaz gömlek ve siyah bir kalem etek giyinmiş sert görünümlü hanım efendi ben konuşurken almanya'da aldığım lise karneme bakıyordu. Ben daha lafımı bitirmeden sözümü kesmişti;

-"Siz türkçe yeterlilik sınavına girdiniz mi?" diye sordu.

-"Hayır, biz ailemle iki hafta önce döndük Türkiye'ye. Ama sorunuzun nedenini anlamadım, ben zaten doğduğumdan beri Türkçe konuşuyorum yabancı değilim ki, neden sınava gireyim ?!" dedim.

-"Anlıyorum... zaten türkçe yeterlilik sınavının tarihi çoktan geçti. Size Türkçeyi kötü konuşuyorsunuz demek istemem. Sakın yanlış anlamayın ama prosedürler böyle olduğu için girmeniz gerekir normalin de. Biz ilk önce öğrencinin kendini ne kadar iyi tanıttığına bakıyoruz. Böyle konuşmanızın nedeni heyecandan da olabilir. Ama zaten başvuru tarihlerimiz geçti. Aynı zamanda lise puanlamanıza da bir göz attım. Yeterli görünmüyor." dedi.
O an içimden kızgın yağlar aktığını hissettim.
-"Yani?" dedim sesim titreyerek.

-"Yani, uzun lafın kısası sizi öğrenci olarak kabul etme ihtimalimiz şuanda imkansız denecek kadar az. Üzgünüm. Bir daha ki seneye bekleriz tekrar görüşmeyi çok isterim." dedi ve sırıtarak elini uzattı.
O anda içimden öyle küfür edesim gelmişti ki hayal bile edemezsiniz. Kızgın bir şekilde kalktım ayağa eline dokundum "İYİ GÜNLER! " dedim sesli bir şekilde ve çıktım odadan.
Emine gözlerini açmış gülümseyerek bana bakıyordu.
-"Eeeh? Ne oldu?" dedi.
-"Alınmadım." dedim sadece.
-"Ne? Nasıl alınmadın? Aybüke ne diyorsun sen?
Konuşana benimle? Şunu bana düzgüncene anlatsana."
-"ALINMADIM İŞTE EMİNE. NE Yİ ANLAMIYORSUN? PUANLARIM YETMİYORMUŞ GÜYA. TÜRKÇEM YETERSİZMİŞ GÜYA. SENSİN YETERSİZ ÖKÜZ KADIN. TÖVBE YARABBİM ÇILDIRACAĞIM AAAAH. " diye bağırdım.
O an çok öfkeliydim sinirmi Emine den çıkarmıştım. Ona bağırdığımı farkettikten sonra kendime geldim ve;

-"Emine, kuzi çok özür dilerim. Kusura bakma sinirimi senden çıkardım ama sende beni anla en büyük hayallerimden biri şuan en saçma nedenlerden dolayı altüst oldu resmen." dedim.

-"Ne kusuru kuzim benim. Biliyorum ben şuanda şoktan sustum zaten alınmadım sana merak etme. Olayı sindirmeye çalışıyorum şuanda. Gerçekten ne şerefsizlik etmiş anlayamıyorum. Ama sen üzülme dayıma babama söyleriz bir şekilde hallederler merak etme sen. Sen üzüldün mü? Kurban oliim sana öyle üzgün üzgün bakma ooyy." dedi ve sarıldı.
Beni güldürmek için yaptığını biliyordum ve başarmıştı da.

"Neyse dünyanın sonu değil ya." dedim ve emine nin koluna girip otobüsümüzü beklemeye koyulduk. Moralim düzelmiş ti. Artık her zaman en kötü anlarım da ve en güzel anlarımda beraber olacağımız için çok mutluydum ve aklıma geldikçe şükür ediyordum.
Otobüsümüz gelmişti ve bankaya doğru yola çıkmıştık. Nihayet otobüsümüz gelmişti ve beraber oturacak yer bulduğumuz için mutluyduk. Otobüs kalkmıştı ve o gün için planlarımızı konuşuyorduk. Birden arkadan birinin omzuma dokunduğunu hissettim. Döndüm arkama, baktım tatlı mı tatlı bir teyze gülümseyerek bana bakıyor.

"Kızım kokmuştur istermisiniz? Alın yiyin arkadaşınla." dedi ve elime iki tane mis gibi peynirli poğaça verdi. Bizde zaten o koşturmaya ve sinire baya acıkmıştık.
"Çok sağol teyzem Allah razı olsun senden." dedim ve afiyetle yedik.
Poğaçalar açlığımızı bastırmıştı. Ve sonunda varmıştık bankaya. O kadar sıcak bir yaz günüydü ki. Her yerimizden terler akıyordu. Birde bu sıcağın altında banka da uzun bir sıra vardı. Kendi kendime sinirlenmemeye çalışıyordum. Sonuçta karadenizli olarak bende çabuk sinirlenen insanlardanım. Kendi kendimi sakinleştiriyordum. Ben beklerken emine de dışardan soğuk su alıp gelmişti serinleyelim sakinleşelim diye. Nihayet sıram gelmişti ve kartımı bankacı beyefendiye vermiştim. Bir süre bekledikten sonra beyefendi bana;

-"Hanım efendi, kartınız kilitlenmiş, işlem yapamıyorum." dedi.
-"Nasıl kilitlenmiş beyefendi? Bu olamaz daha iki gün önce para çekmiştim. Tekrar bakar mısınız lütfen?" dedim.
-"Tabi ki. Bir saniye lütfen.
...
Dediğim gibi hanımefendi, kartınız kilitlenmiş. Malesef işlem yapamıyoruz. Üzgünüm." dedi.

O an ki sinirimi uzun zamandır yaşamamıştım. kartımı alıp çıktım bankadan. Olanları Emine ye anlatıp sinirden ağlamaya başlamıştım. Bu kadar sinirlenmemin sebebi, annemi uzun zamandır stresli gördüğüm için mutlu olması için ona banka hesabımla İnternet'ten bir hediye almak istemiştim. O gün ne olduysa hiç bir isteğimi gerçekleştirememiştim. Başımıza daha fazla kötü bişey gelmeden ilk gelen otobüsle camiye gittik. Anneme olanları anlattım ve ne kadar üzgün olduğumu söylemiştim. O da beni teselli ederek moralimin yerine gelmesini sağlamıştı. Keşke anneler ölümsüz olsa. Hem kafamı dağıtmak hem de sevaba girelim düşüncesiyle emineyle içecek dolu kolileri erkek tarafına taşımaya başlamıştık. Sünnet düğünü bir buçuk saat sonra başlayacaktı. Elimizde kilolarca ağır kolileri abime vermek için bekliyorduk. Ama abim ortalıkta yoktu. "Gine nerelerde geziyorsun abi?" diye düşündüm. Artık daha fazla taşıyamazdık. Etrafıma bakındım ve ilerde arkası dönük biri vardı. Emineye baktım ve 'hadi sor' diye bir bakış attı bana. Bende;

"Eeh şey bakarmısın? " dedim ama o kişi dönmedi.
Beyaz gömlekli biriydi ve bu yüzden ben;

-"Kusura bakma, bakarmısın lütfen? Hey! beyaz gömlekli sana diyorum kollarımız koptu burda.
Allahım sağırmı bu emine yemin ederim bu gün herşey üstüme üstüme geliyor." dedim.

-"Hayır sağır değilim, duyuyorum." dedi

Ve döndü...
Evet...
Dönmez olaydı... beni duymaz olaydı...
ÇAĞIRMAZ OLAYDIM ...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 10, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BIR BOZKURT VAR ...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin