Gözlerini açıp tavana bakmaya başladı. Bu yaşına kadar böylesine garip bir rüya görmemişti. Kafasını sertçe sallayıp, rüyanın etkisinden kurtulmaya çalıştı ama işe yaramıyordu. Kalkmalıyım, diye geçirdi içinden. Derin bir nefes alıp verdikten sonra, ayaklarını soğuk zemine yerleştirdi. Soğuk zemin içini titretmişti, tıpkı ona soğuk olan insanlar gibi. Ayağa kalkıp, banyoya girdi. Rutin işlerini yaptıktan sonra biraz kendine gelmek için yatağına oturdu. Masada ki saate göz ucuyla baktı ve daha sabahın altısı olduğunu fark etti. Kardeşi bu saatte uyanmazdı ama yine de her zamanki yaptığını uygulaması gerektiğini biliyordu. Kendine geldikten sonra, ayağa kalktı. Kötü olan her şeye rağmen, yorgun bedenine ve yorgun ruhuna rağmen kardeşi için gülümsemek odadan çıkmadan önce yaptığı son şey idi. Ona iyi olduğunu, her şeyin iyi olacağını hissettirmek Eylül için çok önemliydi. Kardeşi Melek, onun için çok değerliydi çünkü. Gözünden akan bir damla yaş için dünyayı yakmaya razıydı. Ailesinden kalan sadece kardeşi vardı. Elinden geldiğince de her kötülükten koruyacaktı onu, bunun için yemin etmişti.
Odadan çıkarken yüzünde gülümsemesi vardı. Mutfağa girdikten sonra tahmin ettiği gibi kardeşinin hala uyuduğunu anladı ve kahvaltı hazırlamaya başladı. Sağlıklı beslenmesi ve büyümesi için parasının büyük bir kısmını yiyecek için harcardı. Kendisine kalsa yemek bile yemeden durabilirdi ama kardeşi çok zayıftı ve büyümesi şarttı. En son olarak masaya bir bardak süt koyduktan sonra kardeşini uyandırmak için odasına gitti. Kardeşinin o masum yüzünü görünce adı gibi Melek, diye geçirdi aklından. Başucunda yere oturup saçlarını okşamaya başladı.
"Benim melek kardeşim. Adına uygun olan o masum ve güzel yüzün, bu acımasız dünya için çok fazla. Umarım hep böyle kalırsın."
Melek mırıldanmaya ve kımıldamaya başlamıştı. Eylül, kardeşinin saçlarına minik bir buse kondurduktan sonra seslenmeye başladı.
"Güzeller güzelim, kalk artık." Melek hala gözlerini açmamak için direniyordu.
"Kalkmazsan okula geç kalacaksın ama." dedi Eylül.
"Biraz daha uyuyabilir miyim, ablacığım? " Dedi mahmur sesiyle, kardeşi. Eylül ona kıyamıyordu ama uyandırması gerektiğini de biliyordu. Aklından muzip bir fikir geçti.
"A, dışarıda kar mı yağıyor?" diye coşkuyla bağırdı, Eylül. Bunun üzerine karın yağmasını dört gözle bekleyen Melek, bir anda gözlerini açıp yataktan fırladı. Pencereye koştu. Daha sonra karın yağmadığını fark edip, büyük bir hayal kırıklığıyla ablasına döndü.
"Bu haksızlık! Beni neden kandırıyorsun?" dedi dudaklarını bükerek. Eylül kıkırdadı ve kardeşinin yanına gidip ona sarıldı.
"Ama uyanman gerekiyordu, bıcırık." Dedi. Kardeşinin dudaklarını elleriyle düzelterek devam etti. "Hem tam olarak kandırmış sayılmam. Bugün kar yağacakmış, haberlerde gördüm." Diye ekledi.
Kardeşinin gözleri ışıldamıştı. Ablasına daha sıkı sarılarak çığlık attı.
"O zaman hemen kahvaltıya." Deyip ablasının kollarından sıyrılmaya çalıştı ama başaramadı.
"O zaman önce banyoya, sonra kahvaltıya." Deyip kardeşini banyonun kapısına kadar götürdü. Melek kıkırdayıp banyoya girerken, Eylül'de mutfağa geçmişti tekrardan.
"Abla, sence gerçekten de kar yağacak mı bugün?" diyerek mutfağa girip, sandalyeye oturdu Melek. Eylül, bu soru karşısında gülümsedi.
"Senin gibi birini kıracağını hiç sanmıyorum." Dedi ve kardeşinin ağzına zeytin uzattı. Melek, zeytini çiğnerken gülümsüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEYİ SEÇ
ChickLitZor olan şey nedir bilir misiniz? Kafanızda dört dörtlük kurduğunuz bir hayalin bir sahnesinin bile hayatınızda oynanamamasıdır. Acının sürekli taze,mutluluğun sana uğramamasıdır. Yalnız kalmak değilde, yalnız kalkmaktır zor olan. Bir de sevmektir...