Yüzünü gökyüzüne kaldırmış, karın her zerresini hissetmek istiyordu. Gülümsemesi biraz daha artarken, kollarını açtı ve kendi etrafında dönmeye başladı. Kardeşinin karı neden sevdiği belliydi. Hepsi farklıydı, birbirlerine karışmadan kendi hallerinde yeryüzüne iniyorlardı. Bu durum muazzamdı.
Ne yaptığının farkına vardığında gözlerini açtı, kollarını indirdi ve kendini bu kadar kaptırdığı için kafasına hafifçe vurdu. Çarptığı müşterinin söyledikleri aklına gelince, peşinden koşmaya başladı. Ya onu kaybetseydim, diye geçirdi aklından ve kafasına bir kere daha vurdu. Aslında böylesi durumlarda bizim insan olduğumuzu unutup kırıp döktüğümüz her şey için bağırırlardı. Fakat bu müşteri anlayışlıydı.
Ona neredeyse yaklaşmıştı ama nasıl sesleneceğini bilmiyordu. Müşterisi olduğunu bildiğinden, aklına tek bir hitap kelimesi geliyordu.
"Efendim!" diye bağırdı Eylül. Sesi biraz cılız çıkmıştı. Onu duymadığını düşünerek tekrar bağırmak istedi.
"Efendim!" Hala sadece ona bakarak koşuyordu. Müşterisinin bir süre sonra durduğunu gördü ve gülümsedi.
Ona tam yaklaşmıştı ki, ayağına takılan taş ile yere kapaklandı. Ellerinin ve dizlerinin üzerine düşerken ağzından kısa bir çığlık çıktı. Bunu beklemiyordu, hem de hiç. Canının çok yandığı fark etti fakat acısı elleri ve dizi yüzünden değildi. Bileğini incittiğini düşündü, yavaşça gözlerini kapattı. Eğer bileğime bir şey olduysa nasıl çalışacağım, diye aklından geçirdi. Tam şuan da olacak iş miydi bu?
"İyi misin?" Gelen soruyla gözlerini hızla açtı ve onu gördü. Ayağa kalkmaya çalıştı ama inleyerek yere oturdu, tekrardan.
"Neden kalkmaya çalışıyorsun?" dedi, sesini yükselterek. "Ben iyiyim." diyebildi sadece, Eylül.
"İyi değilsin." Dedi ve Eylül'ü kucağına aldı. Eylül, tekrar çığlık attı. Bunu beklemiyordu. "Üzerimdekiler ıslak ama idare et." diye ekledi. O sırada şaşkınlıktan dili tutulan Eylül, ne yapacağını şaşırdı. Böyle olacağını hiç düşünmemişti. Bana neden yardım ediyor, diye geçirdi aklından. Ayrıca söylediği şeyden ötürü kötü hissetmişti.
"İyiyim, lütfen efendim. Bırakın." dedi, Eylül. Utanmış, yanakları al al olmuştu.
"Efendim demekten vazgeç artık. Adım, Efken." Dedi. Bırakmaya hiç mi hiç niyeti yoktu. Bu halde onu bırakamazdı. Eylül'ün al al olmuş suratına bakınca şaşırdı. Alt tarafı kucağına almıştı neden bu kadar utandı ki, diye düşündü.
"Lütfen beni bırakır mısınız?" dedi cılız çıkan sesiyle. "Seni sürekli taşımak gibi bir niyetim yok zaten. Taksi durağına kadar dayan." Dedi Efken. Eylül daha fazla sesini çıkarmak istemedi, çünkü konuşursa sesi titreyebilirdi. Taksi durağına kadar konuşmadılar. Eylül kendini tüy kadar hafif hissetti, çok rahat taşıyordu onu. Bu duruma şaşırmıştı ama kafasına takması gereken başka konular varken, bunu düşündüğünden kafasına vurmak için elini kaldırdı. Efken ne olduğunu anlayamamış ters ters kıza bakıyordu. Eylül kafasına vurunca, gözleri büyüdü. Kız bu hareketinden dolayı birazdan daha çok utanacak diye düşündü ve dediği gibi oldu. Durumu sonra idrak eden Eylül daha fazla kızardı ve yüzünü saklamak için kafasını yola doğru çevirdi. Elleri dizlerinin üzerindeydi. Hiç tanımadığı bir insana sarılamazdı ya.
Efken, Eylül'ü yavaşça indirdi. Eylül ayaklarını yere bastığında, sağ bileğinin gerçekten acıdığını fark etti. Gözlerini kıstı ve dudaklarını ısırdı. Efken o sırada taksiciyle konuşmuştu. Eylül'e arabanın kapısını açtı ve bindirdi. Eylül, Efken'e baktı. Minnettar bir şekilde gülümsedi. Arabaya oturduktan sonra kapısını kapattı ve ön koltuğa geçti. Eylül daha çok şaşırdı, onu hastaneye kadar götürmesini istemiyordu. Kafede olanlar aklına gelince kafasını yere eğdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEYİ SEÇ
ChickLitZor olan şey nedir bilir misiniz? Kafanızda dört dörtlük kurduğunuz bir hayalin bir sahnesinin bile hayatınızda oynanamamasıdır. Acının sürekli taze,mutluluğun sana uğramamasıdır. Yalnız kalmak değilde, yalnız kalkmaktır zor olan. Bir de sevmektir...