8.bölüm

304 30 8
                                    


"Senden kaçamıyorum, sorun da tam olarak bu!"

Bazen yıllarca tanıdığınızı sandığınız birini hiç tanımadığınızı anladığınız anlar vardır. Hasan böyle anlardan birini henüz küçük bir çocukken yaşamıştı. Annesini kurban sanıyorken çocuk kalbinde ve onu korumayı hesaplarken öğrenmişti annesinin kurbanlığının aslında bir seçim olduğunu. Acı vericiydi bu gerçek. Kabullenilmesi güçtü. Başlarda Hasan zihninde yankılanan gerçeğe kulaklarını tıkamaya çalışmış ama gerçek denen o illet yankılana yankılana zihin kuyusundan dışarı çıkmıştı. Bu çıkış da Hasan'ın büyümesine neden olmuştu. "Büyümek yıllanmak değilmiş, büyümek anne ve babanın yanlışlarıyla yüz yüze kalmakmış."derdi sırf bu nedenle. Şimdi ormanda elini sımsıkı tuttuğu Artemis'le yürürken bir taraftan onu vaktinden önce büyümeye zorlayan anne ve babasına kızgınlığının soğukluğu bir taraftan elinden bedenine yayılan tatlı sıcaklığın ısısı savaşıyordu sanki ruhunda. Artemis tanıştıkları andan beri genç adamın dengesini kendi lehine bozuyordu. Hasan en derinlerinde bir yerde bunu hissediyorsa da üzerinde düşünmekten o oranda da kaçıyordu. Bunun iki temel sebebi vardı. El ele yürüdüğü bu kız on yedi yaşındaydı. Üstüne Hasan'ın duyguları nereden nereye savrulursa savrulsun Artemis kendi önceliğine odaklanmış görünüyordu. Bir saat önce korkuyla Hasan'ın kollarına atılsa da , trende Hasan'ın göğsünde uyusa da Hasan biliyordu ki bu kız Hasan gibi hissetmiyordu. Duraksadı Hasan. O duraksayınca sessizce yürümenin dalgınlaştırdığı Artemis de irkilerek durdu. Hasan'a baktı. Hasan düşüncelerine kapılmıştı. Soran gözlerle kendisine bakan Artemis'i ilk anda fark etmedi bile. Sonra kızın kahverengi gözlerini gördü. Kafasında bulutlanan düşünceler dağıldı:

-Artemis şimdi ne yapacağız?,dedi.

Artemis gülümsedi:

-Bunu mu düşünüyordun? Gerçekten mi?,dedi.

Hasan onun gülümserken dudaklarında oluşan kıvrımlardan gözlerini alamadığını yeniden fark etti. Bundan hoşlanmıyordu. Kapılmaktan hoşlanmıyordu. Artemis'e sürüklenen bedeninden, zihninden hoşlanmıyordu. Ama bir taraftan da gözleri ondan , o kıvrımlı dudaklardan kopamıyordu işte. Zorladı Hasan kendisini. Gözlerini kaçırdı kızdan. Ormanın derinliklerine odaklanmaya çalıştı:

-Başka ne düşünebilirim ki?,dedi. Dudaklarını ısırıyordu Hasan. Artemis onun gerildiğini hissetti:

-Sen öyle diyorsan , öyledir,dedi. Uzatmamak için. Ancak Hasan'da kendi söylediğinin dışında bir şey seziyordu. Hasan kızın gözlerinde dolaşan şüpheyi görse de görmezden geldi:

- Hava kararmadan yola çıkmalıyız Artemis. Bir araç bulup yerleşim yeri olan bir yere gitmemiz lazım,dedi.

Artemis Hasan'a hak verdi. Ormandan çıkmaları gerekiyordu:

-Haklısın, ama ne taraftan çıkacağız?,dedi.

Hasan sağa sola baktı. Sonra:

-Sanırım şu taraftan gitmeliyiz,dedi. Seçtiği yöne yürürken Artemis'in elini bıraktı. Kız elini sımsıkı kavrayan Hasan'ın kocaman elinin yarattığı boşluğa saniyelik bir şaşkınlıkla baksa da Hasan'da hissettiği gerginliğe yordu bu hamleyi ve bu nedenle de çok önemsemedi. Hasan'ın hemen arkasından yürümeye devam etti. Ağaçların arasından zaman zaman çalıları açarak ilerleyen Hasan sürekli tetikte bir halde arkasından gelen Artemis'i de kolluyordu. Kızın çalılardan zarar görmeden geçmesine özen gösteriyor, karşılaştıkları bir engebede , çukurda kızın elini tutup geçmesini sağlıyordu. Ama hiçbir zaman kızın elini önceden olduğu gibi tutmuyordu. Hasan içine kapanmıştı. Konuşmadan yürüyordu. Artemis ise olanlardan, yaşadıklarından öylesine doluydu ki zihninin meşguliyeti ona yetiyordu. Hasan'ın sessizliğinden rahatsız olmak aklına bile gelmiyordu. Sonunda patika bir yola çıktılar. Hasan:

TAMAMLANMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin