15.bölüm

189 11 17
                                    

"Leto'nun Adası"

Hasan ve Artemis Çorum'un sokaklarını geçip Artemis'in dedesinin anı defterinde bahsettiği köye vardıklarında gün öğlene evrilmişti. Zamanın akıcılığını kaybettiği anlar vardır. Artemis ve Hasan tam olarak o anlardan birini yaşıyorlardı. Zaman anlamını kaybetmişti ikisi için. Geçmiş ve gelecek arasındaki en anlamlı an olan bugünü yitirmişlerdi. Hasan motordan inen Artemis'in elinden tuttu. Neye sürüklendiklerini bilmediği yolculuklarında sona mı sonun başına mı geldiklerini bilmiyordu Hasan. Kuşkusuz ulaşacakları cevaplar vardı. Bu cevaplar Artemis'in yüzünde kocaman bir soru işareti olarak duruyordu. Artemis endişeliydi. Ancak hayatına ilişkin kırılmaların kocaman çatlaklara dönüştüğü ruhunda fırtınalar kopan Artemis olmasına rağmen Hasan kendi içinde derinleşen o garip histen kendisini kurtaramıyordu. Aradıkları cevaba yaklaştıklarını hissettikçe içini kavurmaya başlayan duygu da yükselmeye başlamıştı. Kayıplık hissi. Evet Hasan kayıp hissediyordu kendisini. Neden bilmiyordu ama içini kaplayan karanlıktan kurtaramıyordu ruhunu. Artemis:

-Hasan, daldın?,dedi.

Hasan kızın sesiyle irkildi. Onun yüzündeki gerilimi görünce de kendisinden utandı. Hayatı parçalanan Artemis'ti tribe giren ise kendisiydi. Uzandı kızın elini yakaladı:

-Neyle karşılaşacağımızı bilmemek beni gerdi sanırım,dedi. Yakaladığı ele parmaklarını tek tek kenetlerken tane tane konuşmaya devam etti:

-Ama ne olursa olsun burdayım Artemis, yanındayım. Karşımıza ne çıkarsa çıksın başa çıkmanın yolunu beraber bulacağız,dedi.

Artemis ise içinde bastırmaya çalıştığı korku, kuşku, hüzün, heyecan karışımı duyguyla Hasan'ın elini sıktı. Hasan kendisine bakan gözlerde ışıklanan umudu, sevgiyi gördü. Artemis:

-O gece , o parkta iyi ki sen çıktın karşıma Hasan. İyi ki sen geldin hayatıma. Karanlık şövalyem oldun. Şimdi bakıyorum da nasıl yapardım bu yolculuğu sen olmasan bilmiyorum. Biliyorum, sen olduktan sonra başa çıkamayacağım şey yok biliyorum,dedi.

Hasan ve Artemis ağır adımlarla köy muhtarlığına yürümeye başladılar. İkisi de içlerindeki karmakarışık duygulara inat net oldukları tek duyguya tutunup yürüyorlardı. Hasan elini tuttuğu kızın hayatının ilk aşkı olduğunu biliyordu, Artemis elini tuttuğu genç adamın hayatının tek aşkı olduğunu biliyordu. Muhtarlığın kapısına gelene kadar sustular. Muhtarlığın kapısına gelince Artemis bir an durdu. Hasan onun hissettiği korkuyu kovmak ister gibi bir adım öne geçti:

-Hadi, dedi.

...

Şahende...

Kadının adı buydu. Tıpkı eski zaman şamanlarına ya da büyücülerine benziyordu. Yüzündeki derin kırışıklıklar, ellerindeki kınalar, gözlerindeki koyu renk sürmeler ona korkutucu bir hava veriyordu. Her şeyi bilen ama söylemekten korkmayanlara özgü bir enerjisi vardı Şahende'nin. Korkutucuydu. Hasan eli elinin içinde kuş gibi titreyen Artemis'in içindeki korkuyu iliklerine kadar hissediyordu. Yetmişli yaşlardaki bu saçları kınalı, başındaki yemenisinden oyalar sarkan garip kadın Hasan'ı da ürkütmüştü belki ama Artemis'in korkusu içindeki her zerre korkma refleksini yok etmişti. Hasan korkamazdı. Bu kız yanındayken o bu kadar korkarken korkamazdı. Bir kez daha gördü Hasan , Artemis'in içindeki kahramanı nasıl harekete geçirdiğini. Artemis güçlükle de olsa gözlerini kaldırdı ve loş köy evinin küçük odasında karşısında soru sormadan ona bakan yaşlı kadına baktı:

-Şahende Hanım, ben, ben annemi arıyorum. Sizden yardım istemeye geldim,dedi.

Şahende gözlerini kıza dikmiş bakıyordu sessizce. Ne soru sordu ne de cevap verdi Artemis'e. Sadece baktı. Artemis onun suskunluğundan tedirgin olsa da konuşmaya devam etti:

TAMAMLANMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin