YN İyi okumalar dilerim, birazcık uzun olması gerekiyordu.. analtılması gereken şeyler vardı^^. Umarım beğenirsiniz, yorumlarınızı eksik etmeyin... eleşitirilerinizi de, iyi olsun kötü olsun.. okumak isterim.. Geçen bölüm eksik etmediğiniz için de çok teşekkür ederim buradan da... Öptüm kocaman :)) YNS
9. Bölüm "Ateşle Oynamak"
"Gel bakalım ateşle nasıl oynanır göstereyim…Gör bakalım ateş mi seni yakar, sen mi ateşi?" -Şemsi Tebrizi-
#Şebnem..#
Belki de yanılmıştı... Belki de Selim İnan'ın damarlarındaki çamurun akmasını sağlayan şey ruhsuz bir taş değildi... belki de o kaslı gövdesinin altında saklanan şey gerçekten de bir kalpti... Çünkü içinde tek bir gram duygu bile barındırdığından şüphe ettiği adam, neredeyse iki saattir saf mutluluk saçan bakışlar dikmişti karşısında oturan kadına .. Gülüyordu, konuşuyordu, ellerini tutuyordu...bir zamanlar sevdiği, dokunduğu kadının, bir zamanlar karısı olmasını istediği kadının gözlerinin içinde bakıyordu,.
Şebnem gözlerini yumdu. İçindeki acı dinmek yerine git gide tarif edilemeyecek bir hal alıyordu... Şimdi oraya gitmediyse, şirketin asansörlerin önündeki camdan duvardan izlemekle yetindiyse Selim'le Elif'i... bunun tek bir sebebi vardı.. O da Selim'di... O kadına, o gözlerle bakan Selim... Ona savaşmak için, tek bir an umut etmek için, ufacık bir sebep bile vermeyen Selim... Ona rağmen, gördüklerine rağmen, hissettiklerine rağmen, kazanmak isteyip istemediğini bile bilmediği bir savaşa giremezdi ki...
Şebnem yine Selim'e dikti gözlerini.. Madem biri işlemişti içine, madem dokunmuştu biri kalbine.. o zaman niye ona-?! Niye ne? Şebnem bir an acıyla gülümsedi. Selim ne yapmıştı ki ona? Sürekli laf atmaktan, yenmeye, ezmeye çalışmaktan başka ne yapmıştı ki? Hiç.. Bir an bile farklı şeyler hissettiğini düşündürecek bir şey yapmamıştı... Ona değer vermediğini hiç saklamadı ki o.. Peki Şebnem o zaman niye aldatılmış gibi hissediyordu? Niye ona bu kadar kızgındı? Ne hakla?
Aslında acısını bastırmak için, saf haliye hissetmemek için Selim'e öfkelendiğini biliyordu.. bilmesine rağmen engelleyemiyordu içinde kabaran kızgınlığı.
"Şebnem..."
Şebnem hızla pencereden uzaklaşıp gülümsemeye çalıştı. "Buyurun Harun bey..."
"Biraz gel benimle lütfen, sana yeni bir görevim olacak..."
Şebnem Harun beyle konuşup yine çalışma odasına geçince, hayatın sürprizlerle dolu olduğunu söyleyenleri düşünüp güldü neredeyse sinirden. Öyleydi gerçekten.. sürprizlerle dolu, ama yakan türlerden... O ateşe yakalanmamak için neredeyse koşarak kaçmak üzereyken, Harun bey onu tam ateşin ortasına atmıştı. Yok efendim neymiş? Şebnem hanım Elif hanımla ilgilenecekmiş, burada olduğu sürece onun sağ kolu olacakmış! Yok ya?! Şaka mıydı bu?!
Yarım saat sonra şaka olmadığını, hayatın acı gerçekleriyle karşı karşıya kaldığını kabul etmek zorunda kaldı Şebnem. Harun bey Elif'le birlikte - bu kadar güzel olmak zorunda mıydı?!- yanına gelmişti.. Selim bey toz olmuştu anlaşılan...
"Şebnem'cim... Bu güzel bayan Hasan beyin kızı, Elif... "
Şebnem tam ağızını açıyordu ki Elif araya atıldı. "Sende yetenekli yeni asisant olmalısın.. Şebnem, değil mi? Çok memnun oldum.."
Elif öyle içten gülümsüyordu ki, Şebnem bir an üstüne saldırmamak için kendini zor tuttu. Kendisine uzatılan eli sıkarken sahte bir gülümseme yerleştirdi yüzüne.."Ben de...", dedi kendini zorlayarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Atlı Prens (Kaçak Gelinler - ŞebSel)
RandomSelim İnan beyaz atlı prens değildi, kuşkusuz değildi.