5. Bölüm "Cevapsız Sorular"
27 Saat, 10 dakika
#Genel Yazı#
Şebnem gözlerini açtığında bir an nerede olduğunu anlayamadı. Başının kaldırıp altındaki yastığa baktı bir süre. Başını sağ tarafına çevirdiğinde koltuğun üstünde, sırt üstü yatıp, tavanı izleyen Selim'i buldu gözleri... Başını yine yastığa yatırıp bir süre öylece izledi Selim'i ... Eline aldığı topa benzer bir şeyi sürekli yukarı fırlatıp tutuyordu yine. Şebnem bir an gülümsemeden edemedi ..ama sonra aklına atladığı bir şey geldi. O yatakta değil, koltuğun üstünde uyuyakalmıştı.. o zaman buraya nasıl -? Şebnem'in yüzündeki gülümseme soldu gitti.. Hızla doğruldu..
Şebnem'in ani doğrulmasını göz ucuya gören Selim bir iki saniye topu elinde sabit tuttuktan sonra bir şey yokmuş gibi yine aynı at-tut oyununa devam etti.
Şebnem ise saatine baktı... Dokuza geliyordu.. Saatlerce bu odada, öylece kalakalmışlardı.. İçeçek şeyler vardı Özgür'ün dolabının üstünde ama yiyecek tek bir şey yoktu ve gerçekten çok acıkmıştı.. "Ben çok acıktım..", diye söylendi ister istemez seslice.
"Orada ekmekle peynir var, sağolsun Özgür arkadaşımız getirdi.", dedi Selim ona bakmadan.
"Ekmekle peynir mi?.. Şaka mı bu?"Şebnem ayağa kalkıp kitaplığın önündeki masanın üstünde olan tepsiye baktı. "Yok artık...", diye söylendi sessizce. Sonra hızlı adımlarla koltuğa doğru gidip Selim'in ayakları arasında dizlerini koyup pencereyi açtı.
Selim hafifçe doğrularak ayaklarını geri çekti... soru dolu bakışlarla Şebnem' e baktı.
"Adiler...", diye söylendi Şebnem dişlerinin arasından...
"Ne oldu?...", diye sordu Selim hemen.
"Mangal yapıyorlar..."
"Ne?!.."Selim dizlerinin üstünde Şebnem'e yaklaşıp pencereden dışarıya baktı. Gerçekten de bahçedeki masayı türlü türlü yemeklerle doldurmuş üstüne bir de mangal yapıyorlardı.
İkisini ilk gören Özgür oldu. Gülümseyerek bardağını uzattı onlara doğru. "Şerefe arkadaşlar.. Canınız çektiyse.. buyurun. Hepimize yetecek kadar var.."
Selim sahtece gülümserken Şebnem sert bakışlarını kızlara dikti. "Kalleşler..."
Kainat'la Almilla 'bizim suçumuz değil' der gibi omuzlarını yukarı çekerken, Doruk güldü. "Oyun bu kuzen... kuralına göre oynuyoruz sadece."
"Ben sana gösteririm kuralını..", diye bir hişimla pencereyi örttü Şebnem.
"Yemekle tavlamaya çalışıyorlar bizi...", dedi Selim etkilenmediğini belli ederek. "Peh.."
"Fena da bir fikir değilmiş...", diye itiraf etti Şebnem dudağını ısırarak.
"Yok artık.. Şebnem Gürsoy gerçekten yemekle tav olacak bir kadın mı?", diye sordu Selim sırıtarak. "Hani Chanel ve Dior'un son koleksiyonu, eyvallah da... yemek mi vazgeçirecek seni?"
Şebnem dibinde oturan Selim'e kınayıcı bir bakış fırlattı. " Vazgeçmek mi? Asla.. hiç bir şey vazgeçiremez beni..çünkü hiç bir şey seni ezmekten daha çok tatmin edemez beni..." deyip saçlarını arkaya attı. "Sen yorma yani kafanı.. kaptan..", diye ekledi 'kaptan' kelimesini özellikle vurgulayarak.
Şebnem tam ayağa kalkıyordu ki Selim öfkeyle kolunu tuttarak kalkmasını engelledi. "Bana bak, çok oluyorsun sen ama!"
Şebnem hışımla kolunu çekti Selim'in parmakları arasından. "Dokunma bana!", diye tısladı. "Hem neyin tribini yaşıyorsun sen? Kaptan değil misin yoksa? ...Sabah akşam teknede, başka ne olabilirsin ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Atlı Prens (Kaçak Gelinler - ŞebSel)
CasualeSelim İnan beyaz atlı prens değildi, kuşkusuz değildi.