YN Kıskanç Selim candır, diye başlamak isterim notuma :D, o yumruğu ne güzel attı öyle :D. - Bu arada güzel - ve özellikle uzun uzun olan - yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Çok mutlu oluyorum gerçekten. -- Yeni hikayenin ilk bölümü bu hafta içinde gelir, onu da belirteyim :) - Iyi okumalar dilerim kuzularım... YNS
15. Bölüm "Hayal Kırıklığı"
#Genel Yazı#
Kişilik bozukluğu.
Evet, bunun başka bir açıklaması olamazdı.
Şebnem Gürsoy hiç bir zaman - hemde böyle ufacık, küçücük olan - bir saniye içinde bu kadar çok şeyi birden hissetmemişti asla, kesinlikle delirmiş olmaydı.
Selim'in dudaklarını dudaklarında hissettiğinde önce kalbinin hızla atmaya başlamasıyla, heyecanla beslenmiş bir haz yayılmıştı tüm vücuduna, sonra Selim'in sert tutuşundan bileklerinde hissettiği acıdan dolayı kızıp, haksız yere azar işiten bir çocuk gibi küstüğünü hissetmişti, sonra o an ne yaşadığını yeni kavrar gibi öfkelenip, tepki vermeyi başarmıştı.
Bileklerini Selim'in avuçlarından kurtarıp onu göğsünden iterek, hışımla kendinden uzaklaştırdı. Sonra da dayanamayıp yüzüne okkalı bir tokat yapıştırdı.
"Sen! Sen kendini ne zannediyorsun, ha Selim İnan?! Kim olduğunu sanıyorsun sen?!", diye bağırdı bir yandan dudaklarını Selim'in izi kalmışcasına eliyle silerken. O an içine, adlandıramadığı ama diğerlerinden çok daha yoğun hissettiği bir duygunun yerleştiğini fark etti Şebnem.. Hayal kırıklığı..
Selim'in gözleri karşısındaki kadının halini görünce pişmanlıkla doldu birden, ama Şebnem'in kapıya doğru bir adım atmasıyla birlikte anında yerini öfkeli bakışlara bıraktı yeniden. Hızla Şebnem'in kolunu kavrayıp kendine doğru çekti.
"Nereye Şebnem'cim?", diye sordu gözlerini kısarak. "Sana burada kalacaksın demedim mi ben?!"
Şebnem hızla kolunu çekti Selim'in parmakları arasından. "Dokunma bana!", diye tısladı.
Selim başını salladı. "Akıllı, uslu bir kız ol. Ben de dokunmam... ", dedi ellerini havaya kaldırıp.
Şebnem 'ben de dokunmam' cümlesini duyunca kınayıcı bir bakışla süzdü Selim'i. "Beni burada zorla tutabileceğini mi sanıyorsun sen gerçekten?."
"Gördüğün gibi, tutuyorum..", diye karşı çıktı Selim.
Şebnem Selim'e yaklasıp, gözlerini kıstı. "Selim, ..şimdi öyle bir bağırırım ki, bütün oteli iki saniye içinde birbirine katarım. Rezil ederim seni.", dedi sakin, ama ciddi olduğunu belli eden bir ses tonuyla.
Selim bir kaç saniye bakışlarını Şebnem'in yüzünde gezdirdi, sonra hafifçe başını salladı. "Hadi yap. Tutma kendini. Ama sonuçlarına da katlanırsınız küçük hanım, benden söylemesi."
Şebnem kaşlarını kaldırdı. "Sonuçlarına mı?."
Selim omuzlarını çekti yukarıya. "Yani diyorum ki, babam ne oldu orada diye merak ederse - ki eder - ve bana sorarsa, ben de anlatmak zorunda kalacağım tabii - ya Şebnem'cim, senin babanla girdiğin iddiayı kazanmak için ne kadar süren kalmıştı? Üç haftacık mı?"
Şebnem gözlerini kıstı. "Çirkinleşmekte sınır tanımıyoruz bugün, ha Selim İnan?"
Selim yapmacık bir şekilde gözlerini büyüttü. "A a, olur mu öyle şey Şebnem'cim. Ben senin iyiliğini düşünüyorum herhalde. Yani şimdi kovulursun falan, sonra iddia yatar.. sonra sen İzmir'e dönmek zorunda kalırsın, sonra kızlardan uzak olursun - yani tabii, mutlaka görüşürsünüz yine de, ama aynısı olamaz tabii, üstelik daha yeni beraber yaşamaya başlamıştınız. Yazık olacak sana. Yani ben bütün bunları düşünüyorum işte Şebnem'cim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Atlı Prens (Kaçak Gelinler - ŞebSel)
AcakSelim İnan beyaz atlı prens değildi, kuşkusuz değildi.