15.BÖLÜM - BU GECE DERT GECESİ, KIZIMIN DÜĞÜNÜ VAR

7.6K 682 119
                                    

Uzun ve güzel bir bölümle sizinleyim =)

“Bu gece dert gecesi,
Kızımın düğünü var.
Ben de kalp yarası,
Bir de bir tane damadım var.”
Cem adama yüzünü buruşturdu, “Sen de yine iyi bir tane var. Bende tam iki tane var! Bir orduya bedel maşallah. Sevimsizler.”

Timuçin adama çevirdi bakışını, “Ne bir tanesi? Üç tane oldular! Cibilliyetsizler. Bu gece bir tane daha oldu mahiyetinde dedim ben.”
“İç kardeşim iç! Allah’tan üçüncü çocuk erkek oldu. Sonra da hep korundum. Korunmak önemli! Allah muhafaza ya üçüncü de kız geleydi, erkencikten ölürdüm.” Başını sağa sola salladı. “Siz hatayı korunmamakta yapmışsınız, böyle kolum kadar adamlara koz vermişsiniz. Bak benim damada çıkarmış size bir dosya, maşallah terörle mücadele ediyor sanki bana, suç boyum kadar. Sevimsiz. Küçüklüğünden sevmezdim o herifi! Dedim ama Ecrin’e, bu adam başıma bela olur dedim, dinletemedim.”

Timuçin, Timur, Akay ve Savaş ağızları açık adama bakıyorlardı. Timuçin önündeki içkiyi adama verdi, “Al asıl sen iç kardeşim, iç! Sen benden dertli çıktın.”

Savaş kahkaha attı, “O değil de, abi biz seni bu adamın kafasını dağıt diye çağırdık. Sen bildiğin adamın kafasını becerdin.”
“Ben içimi döktüm. Nasıl bir iç varsa, dök dök senelerdir bitmedi.”

Timuçin saatine baktı. “Lan ben böyle işin...” sonra Akay’a kısık gözlerle baktı. “Ara o oğlunu, dokunmasın kızıma! Akay bak valla öldürürüm onu! O benim en küçücüğüm. Biriciğim o benim!”

Akay sinirle bir of çekti. Hayır sanki oğlu açıyordu telefonu, kendi konuşmuyordu. Nerede olduklarını bile bilmiyordu. Ama iyi ki bilmiyorlardı. Yoksa... Bu adam basardı orayı.

***

Balkonda bacak arasına oturan kızı sıkı sıkı sarmış, etrafı dinliyorlardı. Uzaktan gelen kuş sesleri, arada duydukları Ağustos böceklerinin sesi huzur vericiydi. Geç bir saatti ama ışıklandırma sayesinde her yer görünüyordu. Etraf yemyeşil, ilerideki gölün manzarası da görülmeye değerdi. Üzerinde bir kaç sandal da vardı.

“Yarın sandalla gezelim mi kahvaltıdan sonra,” dedi adam kızın baktığı yeri görünce.
“Olur. Ama erken dönelim. Fazla gecikmeyelim.”
“Tamam ya, balayındayız biz. Bir iki gün daha kalalım işte başbaşa.” Kızın boynuna bir iki masum öpücük kondurdu. Sonra teninin o muhteşem kokusu ile büyülenen adam, öpücükleri azıcık masumluktan çıkardı. “İçeri geçelim mi artık Berçim, hava da aldık işte.” Sesi hafif boğuk çıkmıştı.

Kız yutkundu, “Tamam, geçeriz. Hava çok güzel değil mi?” başını geriye çevirip, kocasının yüzüne baktı, “O değil de sen benimle oturmaktan mı sıkıldın yoksa?”
Aytaç nefeslerini düzenlemeye çalıştı, bu kızla başı gerçekten dertteydi. “Ya aşkım ne alakası var? Bak deminden beri, bir sürü şey öne sürüp, durdun. Ben sana diyor muyum, ‘hayatım sen benimle sevişmekten mi kaçıyorsun?’ diye.”

“Ayıp, ayıp.”
“Sen şimdi görürsün ayıbı!” kızı kucağına alıp, içeri geçirdi. Kız kucağındayken konuşmasına fırsat vermeden dudaklarına yapıştı. “Sus artık Berçim!” dedi öpücüklerinin arasında.

Karısını yatağa uzandırdığında bir süre ayakta durup, onu izledi. Gerçekten de kusursuz, çizilmiş bir tablo gibiydi şuan. Altına da az sonra imzasını atacaktı. Çünkü bu tablo ömür boyu sadece onun kalbinin duvarlarını kaplayacaktı.
Tişörtünün ense kısmından tutup çıkardı. Sonra pantolonunu çıkardı. Çapkınca sırıtıp, karısına göz kırptı. “Evet bebeğim, bu sefer bataryan sağlam. Hazır mısın onu aşağı yukarı sallamaya?”

YASAK BAHÇELERİN MEYVESİ - AŞKIN ÇOCUKLARI SERİSİ I - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin