montmartre

219 34 3
                                    

Taehyung, jeongguk ve jin saat sekiz buçuğa yaklaşırken hazırlanmış ve lobiye inmişlerdi. Jeongguk oldukça heyecanlıydı çünkü diğer arkadaş grubu da onlarla gelecekti. Taehyung endişeliydi daha çok, jin ise umursamıyordu, belki birazcık sinirliydi çünkü tanımadıkları dört çocuk ile birlikte vakit geçirmek zorundaydı.

Taehyung saati kontrol ettiğinde gelmeyeceklerini düşünmeye başlamıştı.

"Gelmiyorlar." dedi sıkıntıyla. Bunun üzerine jin arkasını dönüp gitmek üzere bir hareket yaptığında jeongguk kolunu yakalayıp eski yerine gelmesi için çekmişti.

"8.32, bahsettiğimiz saati sadece iki dakika geçmiş. Fazla aceleci davranıyorsunuz, gelecekler."

"Bunu neden yaptığımızı anlayamıyorum, kim oldukları belirsiz dört a-"

"Hoseok,merhaba!" Taehyung geldiklerini gördüğünde jin'in cümlesinin devam etmesine izin vermemişti, bu bir kavgaya yol açabilirdi gerçekten de.

Üçlü ve dörtlü arkadaş grubu karşı karşıya durduklarında birbirlerine küçük bir merhaba demişlerdi. Küçük bir sessizlik olması üzerine jeongguk hemen öne atlayıp önce kendini, jin'i ve zaten bildiklerini düşündüğü taehyung'u tanıttı, bunun üzerine hoseok da aynı şeyi yapıp diğerlerinin isimlerini söyledi.

Taehyung oldukça rahatsız hissetmişti, çok saçma bir atmosfer vardı bulundukları yerde. Ayrıca tanışma şekilleri de oldukça garipti, inanın ben bile anlatırken gerildim.

Bu garip ortamın gitmesi dileği ile taehyung yola koyulmayı önermiş ve iki taksi çağırmışlardı, böylece montmartre tepesine doğru yola çıkmışlardı.

Taksideyken her iki arkadaş grubu da birkaç dakika önce oluşan garip ortamdan ve ne kadar gerildiklerinden bahsetmişlerdi, şu anda hepsi -jeongguk ve jimin bile- bunun kötü bir fikir olduğunu düşünüyordu.

Montmartre tepesine aynı anda varmış, yine bir topluluk halinde durmaya başlamışlardı. Kimse ne diyeceğini bilmiyor gibiydi, sanki herkes bir diğerinin konuşmasını bekliyordu.

İki arkadaş grubunun en arkadaş canlısı olan jimin ve jeongguk kendi kafaları içinde bir şeyleri ayarlamaya çalışırken ikisi de aynı anda konuşmaya başlamış, bunun üzerine gülmüşlerdi. İçlerinden bir ses birbiriyle iyi anlaşacaklarını söylüyordu.

Bir rota belirleyip oraya yürümeye başladıkları zaman sessizlik geri dönmüştü, namjoon ise kendi kendine az sonra yapacağı şeyin tam zamanı diye düşünüyordu.

"Şu anda gitmekte olduğumuz sacre coeur bazilikası roman ve bizans stilini yansıtmakta ve 1871 yılında fransızlar'ın rus yenilgisinden sonra kayıplarına adanarak yapılmış. Çok sayıda bulunan kubbesi ve beyaz renkte olan cephesinden dolayı doğum günü pastası da deniliyor, yani... daha çok takma isim gibi."

"Bu önemli bilgi için teşekkürler namjoon." yoongi sahte olduğu aşırı derecede belli olan gülümsemesi ile konuşmuştu.

"Evet, şey, namjoon mimarlık okuyor, bu yüzden böyle şeylerle baya ilgili. Durmadan bu tarz bilgiler verip kafa şişirir genelde, özür dilerim onun adına." Hoseok mahçupmuş gibi bir ifade kullanmıştı bunları söylerken ama aslında daha çok bıkkındı, normalde bununla çok güzel dalga geçebilirdi. Diğer elimizde olan taehyung ise samimi bir şekilde gülümseyerek karşılık vermişti.

"Özür dilenecek bir şey yok ortada, sayesinde biraz kültürleniyoruz hem." diyip göz kırpması ile hoseok çok utanmıştı.


-

devamını burada getirirsem baya uzun sürer diye düşündüğüm için bölümü burada bitirdim, devamını başka bir bölüm olarak yazmayı düşündüm. Şimdi bu bölümü yayınlayıp diğer bölümü yazmaya başlayacağım yaaaani devamı da bugünün ilerleyen saatlerinde ya da yarın gelir büyük ihtimalle.

biliyorum, biliyorum çok saçma bir yerde kestim -ki bunu yayınlayıp diğerini yazmaya başlamak bile malca geliyor, ikisini hazırlayıp şey etmem daha mantıklı olurdu- ve çok gereksiz bir bölümdü, kötü hissediyorum kendimi bu konuda :(((

umuyorum ki birkaç saat sonra diğer bölümde görüşürüz, baaay bay

paris ⇢ vhopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin