Merhabalaaar, Özge'yi ve Alihan'ı sevenlerin sevineceği bir haber oldu sanırım! Ben çok severek başladım hikayeye, umarım siz de benim kadar severseniz. Bölümler Rüyalarda Buluşalım bittikten sonra gelmeye başlayacak, şimdiden keyifli okumalar.^^
Annemin bin bir çeşit yemeği özene bezene yapıp kurduğu sofraya maalesef ki hayranlıkla bakamıyordum. Sıcaktan kapanan iştahımla masa örtüsünü çekip her şeyi yere devirerek bu savruk hareketimin oluşturduğu rüzgârda saliselik bir ferahlama umabiliyordum sadece. Beni bundan alıkoyan tek şey ise aylar sonra ailemin yanına dönmüşken ilk günden katledilmek istemememdi. Annemle babam daha şaşkınlık evresini atlatamadan ağabeyim ve asla dolmak bilmeyen midesi tarafından balkondan aşağı atılmam işten bile değildi.
Ben, Jülide Güzseven, yirmi dört yıllık hayatımı bu şekilde sonlandırmaya razı değildim. Bu yüzden kendimi koltuğa bir patates çuvalı gibi bırakırken bir miktar rüzgâr esmesi için içimden ettiğim dualara yenilerini eklemiştim.
Bembeyaz bacaklarımı ortaya seren şortumun üzerine giydiğim askılı bile işe yaramıyordu. İnsanın derisini soymasını gerektiren bu sıcakta yapış yapış olarak çirkinleşmekte sınır tanımayan saçlarımı başımın tam tepesinde bir topuz yapmam gerekmişti. Girdiğim her yerde dikkatleri üzerine çekmeyi çabasızca başaran kızıl saçlarımı bir saniye daha düşünmeden kazımamam için hiçbir sebep bulamıyordum. Yerimden kalkmaya mecalim olsaydı bu deliliği yapabilirdim en azından.
Bu sabah İngiltere'den binmiş olduğum uçaktan indiğimde çok mutluydum aslında. Üniversiteyi şehir dışında okuyup yüksek lisansı da yurt dışında yapınca evimin hasreti beni fena halde vurmuştu. Aklımın içinde tırnaklarıyla kendilerine yer açmaya çalışan zararlı varlıkları derinlere gömmeyi başarıp kendimi ailemin kollarına atmıştım. Geçmişte kalanlara dönüp bir daha bakmayacaktım ve henüz ne yapacağımı bilmiyor olsam da geleceğim için emin adımlarla yürümeye devam edecektim. Beni bundan kimse alıkoyamazdı. Uçaktan iner inmez kolumdan tutup yazlığa getiren ailem de buna dahildi tabii.
İlk bir saatten sonra dinen özlemime eklenen kavurucu sıcak gerisin geriye dönme isteğimi öyle çok tetiklemişti ki topuklarımı kaba etime vura vura İngiltere yolunu tutmamak için kendimi zorlamam gerekmişti. Vücudumdaki bütün iradeyi bunun için harcamış olduğumdan bir ölü gibi uzanıyordum şimdi. Ya da sıcaktan yavaş yavaş bedenim eriyor ve başıboş kalan ruhum beni terk ediyordu. Bu ihtimal gözüme daha olası gözükmüştü açıkçası.
Ortama girer girmez oksijenimden çaldığını gözlerimle görebildiğime yemin edebileceğim ağabeyim beni kendime yaktığım ağıtları dinlemekten uzaklaştırmıştı. Evin içinde tişörtsüz dolaştığı için onu suçlamıyordum. Bu sıcak beni Anıl'a bile anlayış gösterecek hale getirmişti.
"Merve nerede?" diye sordum o sofradaki tabaklardan anneme çaktırmadan nasıl hırsızlık yapacağını planlarken. Bakışları masanın üzerinde stratejik planlar yaptığını ortaya koyarcasına bir sağa bir sola giderken beni duymamış olduğuna inanacağım kadar bir süre sessiz kalmıştı.
Merve ağabeyimin önce uzatmalı sevgilisi, çok kısa bir süreliğine kara sevdası, sonra sırasıyla uzatmalı sözlüsü ve nişanlısıydı. Ben kendimi bildim bileli bu kız hayatımıza bir hayli dahildi. Sanki altıncı parmağımız, üçüncü kardeşimiz, beşinci aile bireyimizdi. Bu yüzden kendisini görme meraklısı olmasam da beni karşılamaya gelmemesine de hala uğramamış olmasına da şaşırıyordum.
Sonunda sarmalardan bir iki taneyi ağzına atmış bir şekilde düşündüğünü belli edercesine hafifçe kıstığı tek gözüyle bana döndüğünde ayağa fırlayıp onu omuzlarından sarsma isteğimin geçmesine sebep olmuştu ağabeyim. Bunun için ona görünmez şükranlarımı sunuyordum.
"Ablasının eltisinin çocuğunun diş buğdayı varmış." Sesindeki tını bu cümleyi son derece anlamsız bulduğunu açıkça gösteriyordu. "Yarın seni görmeye gelecek."
Ağzın attığı sarmalara yenisini eklerken içimdeki görümceye engel olamayarak göz devirdim. "Aylar sonra ilk defa geliyorum."
Anıl suç aleti olan çatalı elinden bırakıp ağzını peçeteye sildikten sonra yanıma yaklaşıp bana tepeden tepeden bakmaya başlamıştı. "Ee yani?"
Bu sinir bozucu düz ifadesine uçan tekme atmak isterken sehpaya uzattığım bacaklarımı dürterek onları indirmeme sebep oldu. "Yanisi mi var?" derken yerimde doğrulup kaşlarımı çattım. "Ayıp denen bir şey var."
"Hiç görmediniz sanki birbirinizi." Söylediklerini vurgulamak istercesine kahverengi gözlerini büyütmüştü. Zaman zaman onun kızları nasıl peşinde koşturduğunu sorgularken buluyordum kendimi. Bu kadar duyarsız bir ayı olmanın da özel bir çaba gerektirdiği aşikardı.
"Of Anıl," Aramızdaki iki yaşı sinirlenince silip atma huyum kendini gösterirken bu didişmenin maddi kayıplar vermeden kapanmasının hesabını yapıyordum bir yandan. "Dıdısının dıdısının diş buğdayında iyi eğlenceler nişanlına, tamam."
Ağabeyimin olayı bir sonraki aşamaya taşıyacak adımı atmasına engel olan şey ikimizin de dikkatini dağıtmaya başaran zil sesiydi. Bakışlarımız buluşurken benim soru işaretlerim onun cevabı bildiğini gösteren ifadesiyle çarpışmıştı. Ayağa kalktığında kimin geldiğini sormak istemiştim ama Anıl çevik hareketlerle benden uzaklaşmayı çoktan başarmıştı.
Yerimde doğrulup bacak bacak üstüne attığımda hiç kimse görmüyor olmasına rağmen sahte bir poz verme çabası içine girmiştim. Aslında karnım ağrıdığı için iki büklüm olmak istiyordum ama beni duruşumu bozmaya ancak bir vinçle ikna edebilirlerdi. Az önce kızgın kumlardan serin sulara atlamış gibi, kokteylimi yudumlamaktan büyük zevk alıyor gibi gözükmekten vazgeçmeyecektim.
Kafamın içinde kimin gelmiş olabileceğine dair bir liste yaparken Merve'nin ani bir kararla dönmüş olabileceğini de ihtimaller arasına katıyordum. Sürekli köpeği bahçemize daldığı için özür dilemeye gelen Defne teyze, meyve ağaçlarına tırmanmak için izin istemeye gelen komşu çocukları, buraya geldiğim her yaz arkadaş olur gibi yapıp sonradan bir türlü görüşmediğim Selvi. Liste uzundu yani. Herkes olabilirdi.
Baş veren aptal umutlarımı toprağa geri gömmek mecburiyetineydim. Aptal aptal düşüncelere kapılmamalıydım. Yıllar boyunca kendime bunu öğretmiştim ben. Kalbimi ışıl ışıl bir zırhla kaplayıp kilitlenen mideme aldırış etmemeyi ezberlemiştim. Bu yolların müdavimi olup bir daha oralara ayak basmayacağıma yeminler etmiştim. Bu yüzden rotamı başka memleketlerin topraklarına çevirmiştim ya. Sürgünün bağımlısı olmuştum bir nevi.
Annemin korkularımı doğrularcasına sevinçle yükselen sesi kulaklarıma ulaştığında oturuşumu iyice dikleştirip bütün askerlerimi hazır ola çektim. Güney Yaman Dağlı tüm heybetiyle içeri girdiğinde ateş emri verecek nefesi kendimde bulacak fırsatım olmamıştı oysa. Parıltılı zırhı hiçe sayıp kalbimin pürüzsüz yüzeyinde derin bir çatlağın vuku bulmasına sebep olmuştu bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyalar Gerçek Olsa
HumorTatlı Rüyalar'dan tanıdığımız Özge ve Alihan'ın oğlu Güney Yaman'ın hikayesi.