"Suratıma tükürmüştü." Aksi tonlaması sesli bir kahkaha atmama sebep olurken devam etti. "Pislik olduğu için." Neşem göğsümden taşıp dudaklarıma engel olamadığım bir gülümsemeyi mühürlerken üzerinde yattığım koluyla beni sıkıca sarıp kendine çekti. "Gülme artık." dediğinde huysuz, küçük bir çocuktan hiçbir farkı yoktu. Saçlarıma arasına bir öpücük bırakırken ona doğru dönerek elimi göğsüne yasladım. Bakışlarımı yüzüne kaldırdığımda dudaklarım çenesine değecekti neredeyse.
Dikkatimi dağıtan bu yakınlığı bir nefesle geçiştirmeye çalışırken "Hak etmişsin." dedim. "İnsan ablasını ispiyonlar mı hiç?"
Güney göğsünde duran elimi kavrayıp dudaklarına götürdüğünde beni bu dünyadaki herhangi bir şeye ikna edebilirmiş gibi hissettim. Bir cinayet işlese cesedi arka bahçeye gömmesine yardım ederdim. Banka soysa peşinden giderdim. Bir gün ufka doğru kaybolacak olsa atının terkisinden asla inmezdim. "Babam ya Sare'yle kafamızı koparacaktı ya da Ada'ya biraz bağıracaktı. Sen olsan hangisini seçerdin?"
Haklı olduğuna inancı o kadar sağlamdı ki tekrar gülmek istememe sebep oluyordu. Dudaklarımı birbirine bastırarak bir süre düşünürmüş gibi bekledim. Sonra "Bence," dedim yine de dudaklarımı genişleten bir gülümsemeye engel olamazken. "İkizlerin seni ablana ispiyonlayacağını düşünmemiştin." Konuşurken bir yandan da kendimi göğsüne çekip saçlarımın üzerimize bir perde gibi yayılmasına sebep oldum. Güney'in elleri hemen belimi kavrayıp yerimi sağlamlaştırırken konuşmamın arasında küçük bir öpücük çaldım. "O yüzden planın kötüye gideceğini tahmin edemedin."
Kaşları hafifçe çatılırken "Sırtımdan vuruldum." diye kabullendi. Kıkırdarken uzanıp memnuniyetsiz suratından öpebildiğim için kendimi dünyanın en şanslı insanı gibi hissetmekten alamıyordum. Tam bir facia gibi ilerleyen doğum günüm kapanışı güzel yaparak bana sevdiğim adamla beraber uyuma fırsatı vermişti. Güney'in beni ağır ateşlerde döven bakışlarının altında eğilip bükülürken dudaklarının başlattığı tatlı eziyetle kıvranmıştım.
Ada'ya ait bir şort ve askılı giyiyordum. Bütün geceyi sevdiğim adamla konuşarak, onu öperek ve kollarının arasında uyuklayarak geçirmiştim. Güney'in tüm ısrarlarına rağmen ona olan hislerimin ne zaman başladığından bahsetmemiştim. Bu ısrarlara omzumu ve burnumu ısırması da dahildi üstelik. Gayet başarılı bir savaş verdiğimi düşünürken bunu konuşmaya hazır olmadığımı söylemek bile bana ağır gelmişti. Neyse ki hemen ardından Güney tarafından kollarının arasına hapsedilerek bütün yükümden kurtulmuştum.
Parmakları yüzüme düşen saçları kibarca geri çekerken gözlerinin mavisinde boğulduğum gerçeği nefesimi kesiyordu. "Sana hiç bizim ailenin lanetinden bahsetmiş miydim?" dediğimde sadece kendi dikkatimi dağıtmaya çalışıyordum.
Kaşları çaresizlik ifadesini vurgulamak ister gibi eğilirken "Sizin ailenin laneti mi var bir de?" diye sormuştu başarılı bir oyunculukla.
Suratımı asıp "Dinle bir." demiştim. "Bilmen gereken şeyler var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyalar Gerçek Olsa
HumorTatlı Rüyalar'dan tanıdığımız Özge ve Alihan'ın oğlu Güney Yaman'ın hikayesi.