Güney gülerken gözleri kısılıp gökyüzündeki hilali kıskandıracak hale geliyordu ışığıyla. Mavileri balıklama dalmaktan çekinmeyeceğim sonsuz okyanusları hatırlatıyordu. Hiç fark etmeden kendimi soğuk sularda nefessiz kalmış buluyordum üstelik.
Merve ağabeyimi, beni ve tabii ki kolumuz, böbreğimiz ve diğer hayati organlarımızdan daha ayrılmaz bir parçamız olan Güney'i akşam yemeğine davet etmişti. Bahçesine dünyanın en tatlı sofrasını kurmuştu. Mumlar, kırmızı çiçekler ve akşamın serinliği tadında bir masa hazırlamıştı. Bu konuda hakkını yemek imkansızdı. Kızın organizasyon konusunda inkâr edilemeyecek bir yeteneği vardı.
Tek sıkıntı çorbalarımızı bitirir bitirmez Anıl'la bağıra bağıra kavga etmeye başlamış olmalarıydı. Saçma bir kıskançlık kavgası giderek büyümüş ve sonunda Anıl'ın masayı terk etmesine, Merve'nin de çıldırıp peşine düşmesine sebep olmuştu. Bir telaşla peşlerinden gitmeye kalktığımda Güney'in ismimi söylemesiyle donakalmıştım. Başını hafifçe iki yana sallarken gitmemin iyi bir fikir olmadığını belirtiyordu.
İştahım kaçıp tabağıma mutsuz bakışlar atarken ayağa kalkan Güney'e takılan bakışlarıma karşılık böyle sıcacık gülümsemişti işte sevdiğim adam diye tanımladığım buz dağı. "Bu akşamın ziyan olmasına izin veremem." derken tabağımı alıp Merve'nin bin bir çabayla yapmış olduğunu bildiğim yemeklerden koyup önüme bırakmıştı.
Kendisine de bir tabak hazırlayıp tekrar karşıma geçtiğinde hala şaşkın şaşkın bakıyor olduğumu o konuşunca fark etmiştim. "Surat asmaya devam mı?"
Benden bağımsız hareket eden yüz kaslarım beni gülmeye zorlarken "Üzülüyorum sadece." demiştim çatalımı elime alıp. Güney'in her hareketimi izleyen bakışları bundan memnun olmuş gibi hafifçe kısılmıştı. "Anıl için."
Bu mevzu hakkında yorum yapmak istemiyormuş gibi ağzına attığı lokmayı ağır ağır çiğnemişti. Bu ketum halinin beni delirttiğinden haberi olmalıydı mutlaka. Yoksa izlemeye asla doyamayacağım muhteşem bir tablo gibi karşımda böyle nispet yapmasının başka bir açıklamasını bulamıyordum. "Bazen İngiltere'yi özlüyorum." dedim içimde kaşınan yerleri tahriş etmeyi göze alarak tırnaklarımı geçirmiştim. "Burada emeklilik hayatı yaşıyor gibi hissediyorum kendimi."
Biraz yüksekten sallarken aslında tatilde olmayı sevdiğim gerçeğinden gözlerimi kaçırıyordum. "Sana istediğin aksiyonu yaşatamadılar sanırım." Yemeğini yemeye devam ederken eliyle küçük bir hareket yaptı sanki Anıl'la Merve'yi işaret eder gibi.
"Onlar yetti." Abartıyla gözlerimi devirdim. "Sadece oraya ilk gittiğimde yalnız kalacağım sanmıştım. Buradaki bütün düzenimi bozup gitmek biraz korkutucuydu." Ben konuştukça dikkatli bir şekilde gözlerini bana dikip dinliyor oluşu kelimeleri tırtıklıymış gibi hissetmeme sebep olduğundan konuşmam giderek zorlaşıyordu. Bu da beni karşı bir güç uygulayıp daha çok konuşmaya itiyordu ne yazık ki. "Ne düşündüğünü söyleyecek misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyalar Gerçek Olsa
HumorTatlı Rüyalar'dan tanıdığımız Özge ve Alihan'ın oğlu Güney Yaman'ın hikayesi.