🖤-3-🖤

55 9 3
                                    


Yıllardır tek bir haber bile alamadığım annem şimdi bu kapının arkasında mıydı? Bunu öğrenmenin tek bir yolu var. Tüm cesaretimi topladım ve zili çaldım.

**
Kapı aniden açıldı ve karşımda onu gördüm. Biraz yaşlanmıştı sanki, gerçi onu sadece fotoğraflarından tanıyordum. Saçlarında bir kaç tel beyaz vardı. Şaşkınlıkla bana bakakalmıştı. "Daha küçücükken o korkunç adamın eline bırakıp terk ettiğin küçük kızını hatırladın mı?" sinirimden sesim titremişti, ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. "Hayal." dedi fısıltıyla. "Bencilce bizi bırakıp gitmene değdi mi? Bizim hayatımız mahfolurken kendine güzel bir hayat kurabildin mi? Anne." son kelimeyi özellikle vurgulayarak söyledim. Hâlâ şaşkın görünüyordu, evin içlerine bakındıktan sonra bana dönüp "Ben seni tanımıyorum! Senin annen falan değilim! Git buradan, bir daha da sakın gelme!" dedi soğukkanlı bir şekilde. Verdiği tepki karşısında şok olmuştum. "Ne saçmalıyorsun sen? Öyle kolay mı sandın bir hesap bile vermeden kaçmayı?!" dedim. "Defol git buradan!" dedi. "Senin gibi mi yapayım yani?!" diye karşılık verdim. "Kim gelmiş anne?" diye birisi seslenerek 15 yaşlarında bir erkek çocuk geldi. Anneme anne mi dedi? "Yanlış gelmişler oğlum." diyerek kapıyı suratıma sertçe kapattı. Bense bilmem kaçıncı şokuma giriyorum.

Hemen apartmandan çıktım ve bir an önce buradan uzaklaşmak için hızlı adımlarla yürüdüm. Buraya gelmekle çok büyük bir hata yaptım! Aklımdan geçen şeyleri yüzüne söyleyemedim bile! Kendine yeni bir hayat kurmuş, yeniden evlenmiş, yeniden anne olmuş... Bizi terk etmeden önceki hayatını tamamen silip atmış ve sıfırdan başlamış. O artık bizim annemiz değildi, hiç bir zaman da olmamıştı zaten. Bizi hiç bir zaman sevmedi ve sevmeyecekte... Bu karşılaşmadan ablama bahsetmeli miyim? Bilemiyorum. Oraya gittiğim için eminim bana çok kızacaktır. Kafamdaki düşünceler beynimi kemirmeye başladı artık. Düşünmeyi bırakarak sadece yürürsem sanırım daha iyi olacak.

Biraz yürüdükten sonra artık ablama nasıl ulaşacağımı bulmam gerektiğini hatırladım. Öncelikle bir telefon bulmalıydım. Etrafıma bakınırken mavi sokak telefonları gözüme çarptı. Tabi yaa Hatay'da çok kullanırdım bu telefonları. Hemen cüzdanımdan kartımı çıkarttım. Sanırım en son dolduruşumdan sonra kullanmamıştım. Hemen telefonun yanına gidip kartımı taktım ve ablamın numarasını tuşladım. Çalıyor, çalıyor, çalıyor. Açmadı, neden açmadı ki? Bir daha aradım ama yine açmadı. Bu sefer Kerem abinin numarasını tuşladım ama onunki de kapalı. Bir şey mi oldu acaba? Ne olacak ki çalışıyorlardır, toplantıya falan girmişlerdir. Sonuçta onlar Kandemir Holding'te çalışıyorlar. Sanırım onlara Volkan sayesinde ulaşabilirdim, tabi önce Volkan'a ulaşabilirsem. Volkan, Kerem abinin eski bir arkadaşı, çok eskiden ara sıra Hatay'a gelirdi, o zamanlar Kerem abi bizi tanıştırmıştı. Ve ben onun telefon numarasını büyük bir başarıyla kaybetmiştim. Aferin bana! Cebimdeki kağıtları çıkardım ve işe yarar bir şey var mı diye bakmaya başladım. Ceren'in numarası ve adresi vardı ama tam da onun izin zamanına denk gelmiştim. Çoktan Hatay'a gitmek için yola çıkmıştır. Kağıtlara bakmaya devam ederken adres yazılı bir kağıt buldum. Tabi yaa bu Volkan'a ait olan mekanın adresiydi. Sanırım onun numarasını buradan bulabilirim.

***

1 saat olmuştu hava da kararmıştı ama ben hâlâ bu mekanı bulamamıştım. Şurada duran birkaç kişi vardı. Onların yanına gittim. "Pardon, Boğazkesen Caddesi nerede biliyor musunuz?" diye sordum. "Nereye gidiyorsun sen güzellik?" diye sordu içlerinden biri bana doğru gelerek. "Sana ne? Gelme üstüme!" diye bağırdım geriye doğru adm atarken. "Hooop, öyle sana ne demekle olmaz güzellik." hepsi birden üzerime gelmeye başladı. Kaç kişi lan bunlar! Önümdeki kişi tam bana doğru hamle yapacakken malum bir taraflarına tekmeyi fena geçirdim. Üfff buradan benim canım acıdı o nasıl bir vuruştur, helal olsun lan bana! Ama diğerleri de bana doğru gelince bu sefer kaçmaya başladım. Tabi sırtımda kocam ağır bir çanta, yorgunluktan da ölüyorum. Birisi beni kolumdan yakaladı, işte şimdi güzel sıçtım. "Amma nazlandın be güzellik! Uslu dur da tadımız kaçmasın!" dedi cebinden bıçak tarzı bir şey çıkararak. Tam bağıracakken biri benim ağzımı kapattı. Tam son dualarımı etmeye başlarken "Dağılın lan!" diye bir kükreme duyuldu. Herkes o tarafa doğru bakarken ağızımı kapatan kişi yüzünden ben bakamamıştım. "Siktir olup gidin buradan!" diye bir kükreme daha geldi ve hepsi birden topuklarını arkalarına vura vura kaçtılar. Ben de beni kurtaran kişiye bakmak için arkama döndüm. "Teşekkür ederim." dedim. Hiç bir şey söylemedi ve dönüp gitti.

KENT HİKAYESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin