little soft

12.3K 1.2K 951
                                    


              Yeni bir haftaya başlarken Jungkook'un aklındaki tek şey planlarını uygulayabilmekti. Hissettiği kararlılıkla ofisine doğru ilerlerken, neşe ve coşkuyla kendisini selamlayan, gülümseyen omegasına her zaman yaptığı gibi değil, sadece başını hafifçe eğerek selamladı. Hızını bile düşürmeden odasına girdi. Minik omeganın yüzünde solan gülümsemeyi düşünmemeye çalıştı. Bir an önce bu hisler daha da köklenmeden çözüme kavuşmalıydı. Kendi kendini cesaretlendirdi.

              Çarşamba gününe kadar her şey istediği gibi ilerliyordu. Kibarca kahvesi için teşekkür ediyor, dosyaları rica ediyor bazı yerlerde ise sertçe emirler veriyordu. Standart etkileşimler haricindeki her durumdan kaçınıyordu. Zaman zaman göz göze geldiklerinde omeganın gözlerindeki kırgınlığın sebebinin kendisi olduğunu düşünmek istemedi. Çünkü düşünürse Jimin'in de kendisine karşı hisleri olduğunu hayal ederdi, düşünürse Jimin'in playboy Jeon kabuğunun haricinde ondan etkilendiğini sanardı, düşünürse içindeki alfa rahatsızca tırmalar, ulur, ruhuna rahat vermezdi. Düşünmemeye çalıştı. Ta ki çarşambaya kadar...

Öğleden sonra Jimin kahvesini masasına bıraktıktan sonra "Sajannim, yarım saat sonra PR sorumlumuz ile organizasyon detayları için toplantım var. Eğer bir isteğiniz olursa 02'yi tuşladığınızda alt kattaki Solbin-shi size yardımcı olacak" dedi.

CEO bu plan için, günlerdir sıkı sıkıya bağlı kaldığı görmezden gel mottosunu unuttu ve gözlerinin içine bakarak sıcacık gülümsedi. Asistanı meşgul olsa bile oluşabilecek problemi düşünüp çözmüştü.

"Eğer senin de bir ihtiyacın olursa yani organizasyonla ilgili, çekinme ve sor" dedi ve gülümsemesini durduramadı.


                      Saatler sonra kafasını bilgisayar ekranından kaldırdı ve yeni bir kahve için alt kattaki danışmayı aradı ancak telefona kimse cevap vermeyince saate bakmak aklına geldi. Mesai saati çoktan dolmuştu. Hem bacaklarını açmak hem de kahve almak için odasından çıktı. Jimin bile yerinde yoktu. Garipsedi Jungkook. Yani asistanı çıkmadan önce mutlaka haber verirdi. Fazla düşünmedi ve kahvesini alıp odasına döndü. Dosyayı yarım bırakmak istemediğinden çalışmaya devam etti.

Dosya ile işi bittiğinde boynu, omuzları ve bacakları tutuk tutuktu. Saat gece yarısına yakındı. Ofiste gecelemek istemeyip ceketini ve çantasını alıp odadan çıktı. Ancak kapının ani sesi masasında oturan Jimin'i korkuttu, minik omega tiz bir çığlıkla irkildi.

Jimin elini kalbine koymuş sakinleşmeye çalışırken, Jungkook asistanının neden ve nasıl burada olduğunu merak etti.

"Sizin burada ne işiniz var?" diye sorguladı Jimin. Ancak ses tonunu kontrol edemediğinden soru biraz uygunsuz gibi hissetti ve hemen "Yani, şey, demek istediğim burada olduğunuzu bilmiyordum" diye toparlamaya çalıştı.

"Mesai" demekle yetinde CEO, bir elini cebine sokmuş, kısık bakışlarıyla karşısında kıpırdanan asistanını izliyordu. "Senin ne işin var burada bu saatte?" diye bu kez Alfa sordu.

"Toplantı biraz uzadı, ben de yarım kalan işlerimi halletmek istedim. Toplantıdan sonra buraya geldim" dedi ve etrafa yayılmış kâğıtları toplamaya çalıştı.

CEO anladım der gibi başını salladı. Sonrasında bakışırlarken ani bir sessizlik oluştu. Boşluğu kıran ise Alfa oldu. "Çıkmak için neyi bekliyorsun?" diye sordu.

Jimin saatine baktı ve "Otobüsü" yanıtını verdi.

Patronun şaşkın ve anlamsız bakışlarını görünce istemsizce kıkırdadı ve "Bir sonraki otobüse 20 dakika var. Ben de soğukta beklemek istemediğimden dosyaları toparlıyordum" diye açıkladı.

ONE HUG ONE OMEGA (Jikook/kookmin)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin