Herkese merhaba!
Feray şuan basılı bir kitap fakat yeniden wattpadde yazmaya başladım. Sizden ricam şu. Oy ve yorumlarınız ile destek vererek büyümemize yardımcı olursanız. Yeni hali ile baskıya girme ihtimali var. Bu yüzden desteklerinizi esirgemeyin lütfen. 🤍
Buraya başlama tarihini atarsanız sevinirim. 🖤
Keyifli Okumalar!
Bölüm Şarkısı: Barış Akarsu- Rüzgar
BÖLÜM-1 UMUDUN TEK YOLU
"Kırık bir kalp, yıkılmış bir ev gibidir."
Montumun kapüşonunu gözlerimi kapatacak kadar çekiştirdim. Gökyüzünde belirlenen dolunay ve kurumuş yapraklara her bastığımda çıkan hışırtı sesi, bu karanlık sokakta bana eşlik ediyorlardı. Soğuk bedenimi inceden inceye ele geçirmeye başlamıştı bile. Ankara'nın soğuğu canımı okuyordu adeta. Telefonumun ekranından saate baktığımda 02:50'yi gösteriyordu. Kim bilir kaç saattir yürüyordum bu boş sokaklarda. Sanırım eve gitme vakti gelmişti. İstemeyerek de olsa, ayaklarım evin bulunduğu caddeye doğru yol almaya başladığında aynı zamanda babamın uyuyor olması için dua ediyordum. Hâlâ daha eve gelmediğimi fark ettiyse muhtemelen gelmemi bekliyordur. Eve geç kalmış olmak, beni dövmesi için müthiş bir sebep Tabii ona göre.
Dünyadaki birçok çocuk gibi bende on sekiz yaşımdan beri babamın şiddetine maruz kalıyorum. Neden mi? Çünkü ben annesinin katili olarak, babasının nefretin kazanan kız çocuğuyum. Masumluğunu bir silahın namlusuna bırakmış, tüm cennet kapıları yüzüne kapanmış, vicdanının mahkemesinden müebbet hapis yiyen, hâlâ daha yaşamayı kendine hak gören, nefes alabilmek için dualar eden, pişmanlığının ateşinde yanıp kavrulan zavallı kız çocuğuyum.
Evin bulunduğu sokağa yaklaştıkça kalbimin hızla atmasına engel olamadım. Her gece olduğu gibi bu gece de korkunun kollarında soluklanmaya çalışıyordum. Hemen hemen her gece eve gelirken yaşıyordum bu hissi. Özellikle eve geç kalıp, yiyeceğim dayakları düşündükçe korkum katbekat artıyordu.
Kapının önüne geldiğimde duraksayarak derin nefesler almaya başladım ve ardından sessiz olmaya özen göstererek montumun cebinden çıkardığım anahtarı kapının kilidine yerleştirdiğimde, yine aynı sessizlikle anahtarı kilidin içinde döndürdüm. İçeriye girip, ayakkabılarımı çıkararak eski, soyulmaya başlamış, ahşap rengindeki portmantonun üzerine koydum. Evde ışıklar yanmıyordu ve herhangi bir ses olmayışından babamın uyuduğunu düşünmenin rahatlığıyla odama doğru ilerledim. Yanılmıştım. Duyduğum kalın, otoriter ses beni olduğum yere çivi misali çakmıştı çoktan.
"Saatten haberin var mı senin!" Sakince yönümü babama çevirdiğimde antrenin ışığını yaktı. Gözlerindeki öfke gözle görülür seviyedeydi ve şah damarının seğirmesi ise bunun kanıtıydı. Kaşlarını çattığı zaman fazlasıyla ürkütücü oluyordu. Bu yüzden yüzüne bakmamaya özen göstererek başımı, yerdeki kirli paspasa düşürdüm. Onu kızdıracak söz etmek istemiyordum. Çünkü artık altı yıldır çok yorulmuştum. Ettiği işkencelerden, dayaklarından, hakaretlerinden. Dahası ruhum yorulmuştu. İçimde yıllarca kendime açtığım savaş yetmiyor gibi bir de babama karşı direnmeye çalışıyordum. Bu o kadar zordu ki, artık dayanacak takatim kalmamıştı.
"İşten geç çıktım, biraz yürüyüp geldim." dedim, onu kızdırmayacak bir sakinlikle. Gerçi ben sakin olsam ne fark eder ki? Varlığımdan nefret eden adam, benim nasıl konuştuğuma mı bakacaktı? Böyle düşünmek saçmalık tabii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERAY (RAFLARDA)
Chick-LitUYARI: Feray wattpad üzerinde tekrardan yayımlanmaya başlandı. Düzenleme ve yazım süreci tamamlandığında yeniden raflarda olacak! Karanlığın çıkmazına sürüklenmiş bir kadın, O karanlığa âşık bir adam... Hapsolduğu karanlıktan kurtulmak için çırpınan...