Eve vardığımda titreyen ellerimle arka cebimden anahtarımı çıkardım. Kapımı açıp içeri adımladım.Evet, çabuk sinirleniyorum.Unutkanım,dağınığım,çocukça davranıyorum yeri geliyor,bazen çekilmez oluyorum ama bunlar bile bir insanın kalbini kırmak için yetmez.
Aslında geçmişte kimseye şans vermememin sebebi de buydu sanırsam. Hem insanların kalbini kırmaktan korkardım hemde kendi kalbimin kırılmasından. Jungkook ise yelkenlimin tamamen kapıldığı bir esintiydi.Dudaklarındaki yeni baharın tadı beni ona bağlamış ve şimdiye kadar kendime koyduğum' Tabuta beyaz kıçını sokana kadar kimseye güvenme ' felsefemi yıkmıştı.
Ayakkabılarımı girişte çıkarıp paltomu çıkardım.İçeri girdiğimde evi tamamiyle avcunun içine almış sessizlik tedirginlik seviyemi arttırdı. Salona girip, Taeyle eve yeni taşındığımda çokça severek aldığımız koyu renkli orta masada duran kağıt işi dramatikleştirmişti. Kağıdı aldığımda üzerinde yazan iki satırlık yazı kıkırdamamı sağladı.
'' Koca popolu babanı afettim. Bebek yapmaya gidiyoruz'' - Annen
En azından iki kişilik Park ailesinde biri mutluydu. Gerçi Jungkook gelse ona sarılıp bahar dudaklarından bir yudum daha alırdım.
Tamam belki benimle birlikteyken o kadınla da yatıyor olabilirdi yada ben çoklu hayal gücüm sayesinde öyle düşünüyordum. Gerçi benim gibi birini neden istediğini de anlayamamıştım. O kadın tamda onun için yaratılmıştı bense her şeyde toy ve yeniydim.
Kapı adiniden çalınmaya başladığında yerimden sıçradım. Girişe yönelip hala yıkılacak gibi çalınan kapıyla '' Çatlama geldik'' diye kükredim. Delikten bakmayı es geçip hızlıca kulbu kavrayıp çatık kaşlarımla gelen kişiyi karşıladım.
Tabi karşımda soluk soluğa kalmış bir Jeon hazretleri beklemiyordum. Tanrım bu adam terlemiş haliyle bile Poseidon' a benziyordu, sanki yukarıda herkesten alınıp ona verilmişti. Ben boş boş yüzüne bakarken o kolumu kavrayıp beni çekiştirdi. Çoraplı ayaklarımla beton zemine bastığımda haykırdım '' Dursana ayı!!'' Hah!! beni duymamazlıktan geliyordu mükemmel.
'' Aykabılarımı giymedim.Seni öküz!!'' adımlarını yavaşlatıp durdu ve bana döndü. Kedi desenli çoraplarıma bakıp sesli bir nefes verdi ve önümde eyilip beni sert omzuna aldı. Tiz çığlığım boş sokakta yankılandığında gelen kıkırdama sesiyle başımı kaldırdım. Bahçe kapısının yanında gördüğüm Tae ile azım açık kalmıştı. '' Biz gelene kadar Jimini idare et Taehyung'' omzunda olduğum ayıcıktan duyduğum sesle gözlerimde aralana bildiği kadar aralanmıştı.
'' Tabiki çok eylenin '' bize el sallayan aptala bakıp kaşlarımı çattım. '' Bunu sana ödeticem bok çuvalı '' hırsla dudaklarımda çıkan kelimelere kıkırdayan arkadaşımın her nereye gidiyorsak geldiğimde paramparça ediceğim peluşlarını saymaya başlamıştım bile. Arabaya bırakıldığımda ters bakışlarımı ayıcığa çevirdim. Emliyet kemerimi takıp kendi tarafına adımladı hızlıca.
Arabayı çalıştırdığında veya yola hızlıca atıldığımızda bile tek kelime etmedik.Sonunda kendimi tutamayıp konuştuğumda çoktan yarım saat geçmişti. Neden onu sorgulayamıyordum bilmiyordum ama göğe bakmalı ve rüzgarı teninde hissetmeli ve sevmeli , insan çokça sevmeli diye geçirdim yüzünü izlerken. Keskin çene hattını izlemek öpme isteğimi kamçılıyordu nedensizce.
'' Nereye gidiyoruz ?''
'' Uyu Jimin''
Soğuk sesi içimin buz kesmesine neden olmuştu. Tek kelime etmeyip emliyet kemerini açtım ve sırtımı ona döndüm. Bacaklarımı kendime çekip camdaki buğlu yansımasını izledim. Bir kaç dakika sonra kendiliğinden kapanan gözlerim ve ani bastıran uyku beni kendine çekmişti.
*******************************************************
''Jimin uyan,bebeğim geldik hadi!'' Kulağımda yankılanan Jungkook'un sesiyle gözlerimi kırpıştırarak araladım.Çevreme buğlu gözlerimle bakıp nerde olduğum kavramaya çalıştım.Arabanın ön camında gördüğüm sık ağaçlar şaşırmama neden olmuştu. Jungkook arabadan inmiş bagajdan bir şeyler indiriyordu.
Yerimde gerinip kapıyı açtım. Kafamı çevirip gördüğüm devasağ evle dudaklarımdan kaçan şaşkınlık nidağlarını tutamamıştım.
Bagajdaki poşetleri indirip bana gelmemi söylediğinde komutunu hemen yerine getirdim. Güzel ahşap kapıyı açtığında geçmem için yol verdi. Burası rüyalarımı süsleyecek kadar güzeldi. Koca solon tam önümde içinde bulundurdu çeşitli eşyalarla iç ısıtan bir yuva gibiydi. Yukarı kata çıkan ahşap merdivenler burayı ağaç eve benzetmeme neden olmuştu.
Amerikan mutfağa bıraktığı poşetlerin sesi Jungkook' a dönmemi sağlamıştı.
'' Neden burdayız?''
''Burdayız çünkü sana beni öğreteceğim .''
(Kısa oldu üzgünüm ama aşırı hastayım bir daha ki bölüm daha iyi olucak )
🎂ÇOKÇA SEVİN🎂
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Can Be The Boss
FanfictionŞiddetle başlayan hazlar.Şiddetle son bulur.Ölümleri olur zaferleri.Öpüşürken yok olan ateşle barut gibi.