Drake, Jack ve Rosaleen, büyük, terk edilmiş bir alanda duruyorlardı. Enerjilerini sonuna kadar kullanmışlardı. Bir saldırıyı daha kaldıramazlardı. Meditasyon yapmaya başladılar. Enerji yenileme hızı kişinin seviyesine ve potansiyeline bağlıydı.
Drake meditasyon yapıyordu. Bütün yaşadıkları gözünün önünden geçiyordu. Amcasının ölümü, James, Conner, Secko, ve en önemlisi ilk ustası, ihanet eden ruh. Aklına eski ustasıyla yaptığı şeyler geldi. Kılıç kullanmayı öğrenmişti, canavarları öldürmüştü, hız tekniği ve sahte antik savaş.
Bir anda yerinden sıçradı. Aklına canavar çekirdekleri gelmişti. Ruh, Anka şehrinde paraya ihtiyacı olacağı için birazını saklamasını, birazını da kullanmasını söylemişti. Hızlıca yüzüğünü kontrol etti, çekirdekler oradaydı.
"Kıdemli Rosaleen, ben birazdan geleceğim."
Rosaleen kaşlarını çattı.
"Nerede olduğumuzu bilmiyoruz. Düşmanlar gelebilir. İşin önemliyse çabuk ol!"
Drake, başını salladı ve hızlıca uzaklaştı. Ruhun söylediğine göre insanlar bir canavar çekirdeğini en az iki günde kullanabilirdi. Bu, çekirdeğin seviyesine ve kullanan kişinin potansiyeline bağlıydı.
Drake, çekirdekleri yüzüğünden çıkarttı ve meditasyon yapmaya başladı. O sırada Rosaleen, Drake'in enerjisini fark etmişti. Meditasyon yaparken enerjiler ortaya çıkardı. Ve yüksek seviyedekiler, meditasyon yapan kişinin enerjisini rahatlıkla fark ederlerdi.
Meditasyon yapan bir kişiye müdahale etmenin sonuçları dantianının sakatlanması gibi kötü sonuçlar verdiği için, Rosaleen Drake'e karışmıyordu.
Canavar çekirdeklerinden parlak bir ışık yayılıyordu. Çekirdeklerin seviyesi Drake'e göre çok düşüktü. Bir alem fark vardı. Seviye atlaması zorlaşıyor, ama çekirdekleri de çok hızlı kullanıyordu. Yaklaşık bir saat sonra bütün çekirdekler bitmişti. Drake'in bedeninden kırılma sesleri geliyordu. Bu olay iki kere gerçekleşti. Drake, ruh alemi dördüncü seviye olmuştu.
Bir saattir oturuyordu. Hemen kalktı ve Rosaleen ve Jack'in yanına doğru ilerlemeye başladı. İkisi de hala meditasyon yapıyordu. Önce Rosaleen, ardından da jack meditasyondan çıktı.
***
Orta yaşlı bir adam, büyük bir tahtın önünde duruyordu.
"Onları bulamadın demek!"
"e... ef... efendim..."
"Kes sesini!"
Genç, ruh avcısı olmasının yanında, formasyon ve simya ustasıydı. Tahtından kalktı, karşısında bulunan, alabildiğine büyük rafların yanına gitti. Bir süre bekledi, ardından yüzüğünden birkaç bitki çıkarttı. Bağzılarını ateş elementi ile yaktı, ve raflarda bulunan kürelerden birinin içine koydu. Küre hızlıca dönmeye başladı. O sırada genç adam yüzüğünden çıkarttığı bir kağıtla ilgileniyordu.
Enerjisini kağıda aktardı, daha sonra bitkileri, daha doğrusu kürenin içinde oluşan sıvıyı yüzüğünden çıkarttığı bir şişeye aktardı. Biraz bekledi ve şişedeki sıvıyı kağıdın üstüne döktü. Şaşırtıcı bir şekilde sıvı, kağıda zarar vermiyordu.
Kağıt parlamaya başlamıştı. Daha sonra hareket etmeye başladı. Genç, hareket eden kağıdı aldı ve orta yaşlı adama yaklaştı. Adam, gerçekleşen olayları şaşkınlıkla izliyordu.
"O salakların enerjisini hissediyorum. Bu harita seni onlara götürecek. Bir yanlış daha istemiyorum Hares. Bu senin son şansın. Anlıyor musun?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehr-i İblis: Karanlığın Çöküşü
Viễn tưởngBuzul mavisi gözleri göklerden bile daha berrak olan adam önündeki heyecan, korku ve endişelerini belli eden ancak krallıklarını koruma umuduyla dolup taşan orduya bakıyordu. Büyük, acı dolu ve kaybın bol olacağı bir savaş yine insanlığın kapısında...