22. Bölüm

261 19 13
                                    

Sonda önemli bir yazar notu var.

   *** 

Genç bir adam, sinirle elindeki taşı sıktı. Endişeli olduğu, yüzünün halinden belliydi. Acelesi varmış gibi görünüyordu. Acele ile enerjisini elinde bulunan parlak taşa gönderiyordu. İstediği gibi bir sonuç alamadığı için kaşları çatılmıştı. Derin bir nefes aldı, ve elindeki taşı boyutsal yüzüğüne koyup bulunduğu odadan çıktı. Akademi müdürünün yanına gitmesi gerekiyordu.

Uzun bir koridordan geçti ve asansörün olduğu alana geldi. Asansöre yönelmedi, yolunu değiştirip başka bir koridora girdi. Orada da bir süre ilerleyip, önüne çıkan duvara enerjisini aktardı. Duvarda bir dalgalanma oldu. Duvar, bir portala açılıyordu. Enerji aktarıldıktan sonra da, mekanizma devreye girmiş, portal açılmıştı.  Genç adam da vakit kaybetmeden açılan geçitten geçti.

Akademi müdürünün odasına gelmişti. Odada kimse yoktu. Öfkeyle bir portal oluşturdu, ve akademinin çıkışına ulaştı. Dört zırhlı adam onu karşıladı. Oldukça sinirli olan adam, zırhlıların başı olan, 1.80 boylarında, akademi formasının üstünde iki yıldız bulunan, sarışın, 20'li yaşlarının sonlarındaki adama yaklaştı.

"Bir sorun mu var kıdemli Yashar?"

Yashar, adamı yakasından kavradı. Adamın ayakları yerden kesilmişti. Ters bir şey olduğunu anlayan adam, karşılık vermedi. İstese de karşılık veremezdi. Karşısındaki kişi onu yattığı yerden öldürecek kadar güçlüydü.

"Öğrencim Drake ve Octoross'un öğrencisi Jack, akademiden ne zaman ayrıldı?"

"..."

"Cevap ver!"

Adamın ağzından çıkan hırıltılardan söylediği hiçbir şey anlaşılmıyordu. Yashar, adamın boğazını çok fazla sıktığını o an fark etti.

Elini biraz gevşetti, ve adamı yere bıraktı. Ama sert bakışları hala adamın üstündeydi. Tek bir hatasında öldürecekmiş gibi bakıyordu.

"Hadi! Anlat! Fazla zamanım yok!"

Bir süre adamın toparlanmasını bekleyen Yashar'ın da sabrının tükenmeye başladığı açıkça görülüyordu.

Nefesi tekrar düzenli hale gelen koruma, tehlikenin farkındaydı. Karşısındaki kişiyle konuşurken, kullanacağı kelimeleri bile doğru seçmesi gerektiğini biliyordu. Tek bir yanlışında öleceğinin farkındaydı.

"İkisi de yaklaşık altı saat önce akademiden ayrıldılar kıdemli."

"İzin kağıtları var mıydı?"

Koruma, bu sorunun geleceğini biliyordu. Yüzü sarardı. Elinin tersiyle yüzünden akan terleri sildi. Nasıl bir cevap vereceğini düşünüyordu. Yashar'ın sesi, ne kadar sakin çıkmış olsa da, içinde çok fazla öldürme isteği bulunduruyordu. Tanrı alemindeki birinin yanında bulunmak zaten büyük bir sorun iken, koruma da ne yapacağını bilmiyordu.

"Be... be... ben, izin kağıtları olduğunu düşünmüştüm efendim."

"Senin öyle düşünmen, onların izin kağıtları olduğunu gösterir mi?"

"Sizin öğrenciniz, yaşına göre çok büyük potansiyele sahip efendim. Gerçekten de izin kağıtları olduğunu düşünmüştüm. Sizin öğrenciniz olduğu için de, sorma gereği duymadım."

Genç koruma, bu konuşmayı zorlukla yapmıştı. Belki karşısındaki adam ona acırdı. Böyle düşünmekten başka yapabileceği hiçbir şey yoktu.

"İzin kağıtlarını göstermeden nasıl çıktılar peki? Bu kurallara aykırı bir şey değil mi?"

"Efendim, onlar sizin..."

Zehr-i İblis: Karanlığın ÇöküşüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin