Bu bölümü Murat499 adlı yazara ithaf ediyorum. Yazdığı kitabada bakarsanız sevinirim.
İnsanlar büyük bir koşuşturma içindeydiler. Çanlar çalıyordu. Herkes, ellerinde kılıçlarıyla bekliyordu. Bulutlar kötü savaşın habercisi gibiydiler. Drake ve Yashar da bu kalabalığın içindeyd'i. Drake, neler olduğunu anlamamıştı. Seviyesini ölçmeye çalıştığında bir şey göremiyordu.
"Usta neler oluyor?"
Yashar konuşacağı sırada Drake'in gözleri kocaman açıldı. Tam önünde Yashar'ın kanlar içindeki kafası duruyordu.
"Ne... Ne... Neler... o... ol... oluyor?""
Savaş çığlıkları ve kılıç sesleri gelmeye başladı. Drake'de kılıcını çekti ve savaşmaya başladı. Hızına çok şaşırmıştı. Her saldırısında en az 7- 8 kişiyi öldürüyordu. Düşmanları olan iblisler de çok hızlıydı. İki tarafında kayıpları çok fazlaydı. Birbirlerine üstünlük kuramamışlardı.
Drake'in karşısına maskeli bir düşman çıktı. Karşısındaki kişinin en az kendisi kadar güçlü olduğunu anladı. Drake kılıcını savurdu. Kılıçların çarpışması sonucu büyük bir patlama oluştu. Drake'in durduğu yerde büyük bir krater oluştu. Drake hemen bulunduğu yerden kaçtı. Tekrar karşısında bulunan rakibine saldırdı. Drake'in saldırısını durduran kişi, karşı saldırı yaptı. Drake saldırıyı durdurdu ama çok sert bir saldırı olduğu için 20 metre kadar geriye uçtu.
Kalktığı anda yüzüne yediği sert tekme ile tekrar havalandı. Çok ağır bir yara almıştı. Kemiklerinin kırıldığını, her yerine battığını hissedebiliyordu. Rakibi tekrar yanına geldi. İlk hızından eser yoktu. Sanki ışınlanıyordu. Son gücüyle karşısındaki kişinin seviyesini öğrenmeye çalıştı ama kendi seviyesini göremediği gibi, rakibinin seviyesinide göremiyordu.
"Beni öldürmezsen ben seni öldüreceğim."
Rakibi maske takmasına rağmen, nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde yüzündeki aşağılayıcı gülümsemeyi görebiliyordu. Karşısında bulunan kişi onu öldürecekti. Bundan emindi. Tam o sırada kulağına uğultular gelmeye başladı. Çıldıracak gibiydi. Kafasını vurmaya başladı. Uğultular insanı delirtecek türdendi. Bu uğultu, beynini kemiriyor gibiydi.
Bir anda yatağından sıçradı. Etrafına bakmaya başladı. Gördüklerinin kabus olduğunu anlaması uzun sürmedi. Ama hala etkisinden çıkamamıştı. Savaş gerçek gibiydi. İblisler ve insanların savaşı, Antik savaş olduğu çok belliydi. Ama Kara İblis neden kendini gizlemişti? Yoksa karşısında bulunan kişi Kara İblis değil miydi? Vücudu hala titriyordu. Yatağından kalktı ve su içti. Sabah olmasına çok vardı. Uyumaya çalıştı. Beynini kemiren düşüncelere rağmen gözlerini kapattı.
***
Güneş büyük odanın penceresine vuruyordu. Drake gözlerini açmıştı. Biraz bekledi ve yatağından kalktı. Odasında bulunan dolabı açtığında ise çok güzel giysiler gördü. Bu giysiler büyülü canavar derilerinden yapıldığı için kullanan kişinin üstüne tam olarak uyuyorlardı. Hemen bir şeyler giydi ve sabah kahvaltısı için yemekhaneye indi. Bütün ustalar, öğrenciler, herkes orada toplanmıştı.
Drake hemen ustasını aramaya başladı. Çok geçmeden Jack, bir adam, 2 kadın ve ustasının oturduğu masayı gördü. Yanlarına gitti ve oturdu.
"Nasılsın Drake? Bugün eğitimlere başlayacağız."
Drake ustasına gülümsedi.
"Çok iyiyim usta. Eğitimlere başlamak için gerçekten sabırsızlanıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehr-i İblis: Karanlığın Çöküşü
FantastikBuzul mavisi gözleri göklerden bile daha berrak olan adam önündeki heyecan, korku ve endişelerini belli eden ancak krallıklarını koruma umuduyla dolup taşan orduya bakıyordu. Büyük, acı dolu ve kaybın bol olacağı bir savaş yine insanlığın kapısında...