Güneş, gün boyu koruduğu yerini terk etmeye başlamıştı. Bu güzel manzaranın rahatlıkla görülebildiği büyük bir ormanda, biri çok güzel bir kadın, ikisi erkek üç atlı gidiyordu. Erkeklerden biri yaklaşık 9- 10 yaşlarında, biri ise 15- 16 yaşlarındaydı.
"Atlardan inin. Gizlenerek gideceğiz. Her ihtimale karşı arkamda durun."
Jack ve Drake tedirgindi. Genç kadının söylediğini yaptılar ve ilerlemeye başladılar. Çok yavaş ilerliyorlardı. Hem gizlenmeye çalışıyor, hem de ses çıkartmamaya çalışıyorlardı. Karşılarında bulunan düşmanın gücü ve sayısı hakkında hiç bilgileri yoktu. Tedbirli olmaları gerekiyordu. Bu ilerleyiş uzun sürmedi. Jack bir anda Drake'i ve Rosaleen'i sert bir şekilde itmişti. Tam o sırada ise bir ok yanlarına düşmüştü.
"Dikkat edin!"
Rosaleen hızlıca topraktan bir duvar oluşturdu. Drake, Rosaleen'in sadece hava elementi kullanabildiğini tahmin ediyordu. İkinci bir elementi olmasına şaşırmıştı.
Oklar her yönden geliyordu ama duvara zarar veremiyordu. Kalın bir erkek sesi duyuldu.
"Aptallar! Boş yere duvara saldırmayın. Sonunda tükenecekler. Unutmayın, burası bizim alanımız! Uzun süre yetecek kadar yemeğimiz ve suyumuz var. Gerekirse sonsuza kadar onları buradan çıkartmayacağız."
Rosaleen çok sinirlenmişti. Göz açıp kapayıncaya kadar duvarda küçük bir delik oluşturdu ve dışarıya fırladı. Ardından duvarı tekrar sağlamlaştırdı.
Rosaleen şaşkınlıktan hareket edemiyordu. Bir adam ve çevresinde 200 kadar ruh vardı.
"ruh... ruh avcısı?"
Adam Rosaleen'e yaklaştı. Yüzünde pis bir gülümseme vardı.
"Asırlardır bir tane bile ortaya çıkmadı değil mi?"
"Sıradan bir haydut, nasıl?"
Adam, Rosaleen'in sözünü kesti.
"Haydut mu? Bizim haydut olduğumuzu kim söyledi? Ah, o salak halkınızdan bir şeyler aldığımız için olmalı. Ruh avcısına gelince, Ben ruh avcısı olacak kadar nitelikli değilim. Ruh avcısı burada olsaydı karşısında konuşacak kadar yaşıyor olmazdın."
Adamın işareti ile ruhlar Rosaleen'e saldırmaya başladılar.
Kral alemindeki ruhları öldürmek Rosaleen'in sadece 1 saniyesini almıştı. İşini bitirmek için hızlıca adama yaklaştı.
"Senin şu ruh avcısı çok güçsüz gibi görünüyor. O benim karşımda konuşabilir mi acaba ne dersin?"
Adam yüzündeki gülümsemeyi bozmadan Rosaleen'in yumruğunu karşıladı. Kolundan yakaladı ve yere fırlattı. Aynı anda karnında büyük bir acı hissetti. Topraktan büyük bir duvar çıkıp adamı 5 metre kadar havaya fırlattı. Hızlı bir şekilde yere çarpmıştı. Rosaleen başındda duruyordu.
Adam hiç vakit kaybetmeden ters takla attı, daha sonra Rosaleen'i alıp uçmaya başladı. Bir eliyle de havada bir şeyler çiziyordu. Çok geçmeden havada büyük bir hortum oluştu.
"Bakalım şimdi ne yapacaksın?"
Drake ve Jack, olanları izliyordu. Bir anda adamın oluşturduğu hortum kontrolden çıktı ve adama saldırmaya başladı. Güçlü bir ses duyuldu. Rosaleen çok şaşırmıştı.
"Hares!"
Aynı anda adam ortadan kayboldu. Rosaleen vakit kaybetmeden aşağıya indi. Gördükleri korkmasına sebep oldu.
Yaklaşık 500 kadar ejderha alemi sekizinci seviye ruh öylece karşısında duruyordu.
Ölümüne savaşmaya kararlıydı. Bütün gücünü serbest bıraktı, kılıcını çekti ve ruhlara saldırmaya başladı. Her saldırısında bir ruh yok oluyordu. Yaklaşık 15 dakika kadar ruhlarla savaşmaya devam etti. Enerjisi azalmıştı. Daha yavaş hareket ediyordu. Daha önce her saldırısında bir ruh öldürüyordu, şimdi ise darbeler almaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehr-i İblis: Karanlığın Çöküşü
FantastikBuzul mavisi gözleri göklerden bile daha berrak olan adam önündeki heyecan, korku ve endişelerini belli eden ancak krallıklarını koruma umuduyla dolup taşan orduya bakıyordu. Büyük, acı dolu ve kaybın bol olacağı bir savaş yine insanlığın kapısında...