Voldemort, Yaxley Ailesinin kendisine ihanet ettiğini bilmesine rağmen susmayı tercih etmişti. Onca yıldır bu ihanete göz yumuyordu çünkü Harry Potter'ı öldürebilecek olan kişi o ailenin kızıydı ve şu an Hogwarts'ta okuyordu, hayır hayır, onu kendisi de öldürebilirdi tabi ki! Fakat bu şimdilik imkansızdı ve kendini tehlikeye atmayacak kadar bencildi.Karanlık Lord, Isabelle Yaxley'nin doğarken öldüğü yalanına inanarak planlarını uzun yıllar boyunca gizlemişti. Ve şimdi bu görevi yapması için çoktan bir kurban seçmişti bile. Bakanlıktaki beceriksizliğinden dolayı Lucius Malfoy'a bir bedel ödettirmek istiyordu. Tabi ki ona Avada ile basit bir ölümle ödüllendirmeyecekti Karanlık Lord, ailesinin acı çekmesini istiyordu. Bundan daha fazla zevk alacağı kesindi.
Büyük, siyah kapı gıcırdayarak açıldığında içeri genç biri girdi. Bir süre deri kundura ayakkabıların sesi siyah, eski parke zeminde yankılandı. "Beni çağırmışsınız, Lordum." dedi Draco Malfoy. Yüzü oldukça solgun ve saçlarıda eski parlaklığını yitirmişti. Fakat üzerindeki siyah maskülen takımı sanki ben çok pahalıyım dermiş gibi haykırıyordu.
Karanlık Lord, kirli pelerininden tutup yavaşça arkasına döndü. "Evet Draco ve neden burda olduğunun da farkında olduğunu umuyorum." Voldemort'un sesi tizdi ve derinden geliyormuş gibi bir havası vardı. Kemiğe benzeyen asasını okşadıktan sonra kırmızı gözlerini genç Malfoy'unkilere sabitledi. "Evet, Lordum." diye mırıldandı Draco. Olacak şeylerden korkuyordu, fakat bunu belli etmemekte çok iyiydi. Üstelik zihnini kapatmayı çok iyi beceriyordu, yoksa Voldemort onu çoktan mezarı boylatmış olurdu.
"Şu anda sana söyleyeceklerimi benden başka kimse bilmiyor Draco. Sana vereceğim bu bilginin değerini anlamış var sayarak devam ediyorum." Karanlık Lord yavaş adımlar ile Draco'ya yaklaştı.
"Bir kaç hafta içinde Hogwarts'a geri dönüyorsun. Hogwarts'ta seninle yaşıt olan çok değerli biri var. Bir safkan."
Sarışın büyücü ilk olarak Harry'yi düşündü. Gerçi o Voldemort'a göre değerliydi fakat onu öldürmek istediğine göre listeden adını sildi. Ama aklına da başka biri de gelmiyordu. "Bana Isabelle Yaxley'i bulup getirmelisin Draco. Biliyorsun ki bu hepimiz için fazlasıyla önem arz ediyor." Karanlık Lord sinsice güldü. Draco ise şaşkınlığını gizleyemedi. "Efendim, o kızın öldüğünü sanıyordum." dedi titrek sesiyle. Voldemort cevap vermedi.
"Yaxleyler ihanet ediyordu." diye mırıldandı küçük Malfoy. "Aynen öyle sevgili Draco. Fakat bu konuştuklarımızın aramızda kalacağına dair bozulmaz yemin etmemize gerek olacağını da sanmıyorum. Çünkü anneciğinin keyfi gayet yerinde." Voldemort sivri dişlerini göstererek gülümsedi, insanları tehdit etmekten fazlasıyla hoşlanıyordu.
"Evet, Lordum." diye mırıldandı Draco başını bükerek. "Sömestr bitmeden önce kızla birlikte yanımda ol. Ve Albus. Konuştuklarımızı iyi biliyorsun."
Voldemort cümlesini bitirir bitirmez buhar olmuştu. Draco büyük salonda kendi başına kaldığı anda bütün öfkesini yemek masasının üzerinde duran vazodan çıkardı. Vazo büyük bir gürültüyle kırılırken Draco dişlerini birbirine bastırarak bağırdı. Lord'u onu açık açık annesi ile tehdit etmişti. Bir kaç hafta önce bileğine işlenen bu karanlık işaret epey de canını acıtıyordu. Zaten Voldemort hiçbir bilgi bile vermemişti, sadece Isabelle Yaxley'nin yaşadığını biliyordu. Ve hakkında söylenen laneti. Onu bulmak kolay olmayacaktı. Hemde hiç.
-
Karakterler ve evren JK Rowling'e, kurgu ise bana aittir.
Yazdığım diğer hayran kurguların aksine, karanlık bir kurguya sahip olan bu kitabımı da çok seveceğinizi umut ediyorum.
Muziplik tamamlandı✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
untouchable | dramione
FanfictionSafkan olan Yaxley Ailesi'nin kızları Isabelle Yaxley aile yadigarı olan korkunç bir lanete sahiptir. Fakat bu sırada Voldemort yükselir ve Yaxley ailesinin lanetini kendi lehine kullanabileceğini düşünür. Çünkü Isabelle'e kendi kanı dışında başka b...