9

1.7K 131 231
                                    

Arkadaşlar bölüme başlamadan önce bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Kurgu açıklamada da yazdığım üzere Hermione'nin gerçekte safkan bir ailenin kızı olması ve aile lanetine sahip olması üzerinden gidiyor, ama tabi Hermione bilmiyor. Laneti hakkında söylemem gereken tek bir şey var. Ailesi dışında ona kimse dokunamaz, dokunursa da zaten ölür. Eğer hala aklınızda sorular kaldıysa buraya bırakın, seve seve yanıtlarım.

Büyük Salon'da sıradan bir akşam yemeği yeniyordu. Kasım'ın ilk haftasıydı ve havalar gittikçe soğumuştu. Sınavlar yaklaştığı için herkes de gergin hissediyordu.

Hermione, yemeğini bitirmiş ve düşüncelere dalmıştı. Sınavlara bir hafta kaldığı için vaktini daha fazla kütüphanede harcaması gerekiyordu. Genç kız düşüncelerini bölen sese odaklandı. Bu Harry'di.

"İyi misin? Seni fazla düşünceli görüyorum." Harry elini kızın sırtına koyduğunda hafifçe okşadı. Hermione huzursuzca kıpırdandı ama Harry'ye zarar veremeyecekti. Sadece elleri açıktaydı ve saçları da örgülüydü.

"İyiyim, sınavlar yaklaşıyor işte. Başkanlık işleri falan derken yoruluyorum." Hermione, çocuğun yeşil gözlerine bakıp gülümsedi. "Ron ile konuştum. Bir daha sana böyle şeyler söylemeyecek. Ginny de öyle."

Genç kız Harry'ye sarılmak istedi. Ama yapamazdı. Tekrar gülümsedi. "Teşekkür ederim ama buna gerek yoktu. Ron'a gereken her şeyi söylemiştim. Ginny ile de konuşmuyoruz artık. Bir sen kaldın bir de," Hermione duraksadı. Az kalsın Malfoy'un adını verecekti.

"Bir de kim?" Harry merakla kıza baktı. "Peki ya da boşver. Hiç önemli değil. Sen mutlu ol yeter ki."

Harry oturduğu yerde kayarak Hermione'ye biraz daha yaklaştı ve düşük bir ses tonunda konuşmaya başladı. "Malfoy'u her gece haritada izliyorum. Sürekli bir duvarın önüne geliyor ve kayboluyor. İhtiyaçlar Odası'na gidiyor olmalı. Bak Hermione, ne yapmaya çalıştığını bulmak zorundayız. Beni yanlış anlama ama ona çok yaklaşma. Malfoy'a hepimizden sen daha çok yakınsın ve güvenini kazanmak için her şeyi yapar."

Hermione, çocuğun cümlelerini aklında ölçüp biçti. Harry haklıysa, Draco sadece kızın güvenini kazanmak için mi ona yaklaşıyordu yani. Hermione buna inanmak bile istemedi. Sinirleri bozulmuştu, ama Harry haklı olmayabilirdi de. Hermione hemen karamsarlığa kapılmamalıydı.

"Onca zamandır onunla ayyerde yaşıyorum ve bana karşı bir kötülüğü olmadı. Daha çok kendi halinde, hatta kimseye bile karışmıyor."

"İşte sorun da bu ya! Malfoy'dan bahsediyoruz Hermione. Birinci sınıftan beri tüm yılları bize zehir etmeye çalışan Malfoy'dan. Kan statünle alay eden, ölmüş ailemle dalga geçen ve sürekli bizden nefret ettiğini söyleyen bir Slytherinli'den bahsediyoruz. Sence bir anda değişip iyi biri olması sana mantıklı geliyor mu?" Harry merakla kızın yüz ifadesini izledi. Kafası karışmış görünüyordu. "İyi düşün Hermione. Şimdi gitmeliyim. Dumbledore ile görüşmem gerekiyor." Harry el salladıktan sonra kızı yalnız bıraktı.

Hermione'nin şimdi kafası daha da karışmıştı. Genç kız kafasını kaldırıp gözleriyle Slytherin'in masasında Malfoy'u aradı.

Sarışın büyücü yalnız oturuyor ve önündeki tabaktan başka bir yere bakmıyordu. Yemeğini de yemiş sayılmazdı. Çatalıyla önündeki minik haşlanmış patatesleri eziyordu. Ama Malfoy daha önce böyle değildi. Her Slytherinli onunla oturmaya çalışır ve muhteşem sohbetler döndürürlerdi. Yemeklerde her zaman gülümserdi ve daha keyifli olurdu. Hermione ona dair bu kadar şeyi nasıl hatırlayabildiğini anlayamadı. Belki de onu sürekli izlediğini kendine itiraf edemedi.

untouchable | dramione Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin