4

2.1K 167 151
                                    

Yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum 🖤
Ve bütün bölümü multimedyadaki şarkı ile okursanız sevinirim

Cormac'ın ölümünün üzerinden bir ay geçmiş ve nedeni bir sır olarak Hogwarts'ın duvarlarına gömülmüştü. Hava iyice soğumuş esen şiddetli rüzgarlarla birlikte daha da soğumuştu. Gökyüzü ise gittikçe karanlık bulutlara daha çok bezeniyordu. Güneş ışıklarının toprağa değdiği bir kaç nokta dışında Hogwarts gün yüzü görememişti.

Draco Malfoy, bina başkanlarına ait olan ortak salona giriş yaparken ilgisiz, bezgin bir tavır takındı. Üzerindeki siyah paltosunu çıkartırken ortak salonun ne kadar sessiz olduğunun kanısına vardı. Kulağına sadece şöminede yanmakta olan odunların çıtırtısı ulaşıyordu. Sıcaktı, kendi evinden daha sıcak. Burayı evi gibi bile görebilirdi fakat bu masum düşünceyi diğer kirli düşünceleriyle kirletmek istemediği için aklımdan çıkarttı.

Biraz ısınmak adına şömineye yöneldi fakat gördükleriyle durup gözlerini devirdi. Bıkkınlıkla nefes aldı. "Bu kız hep burda mı olacak?" diye mırıldandı kendi kendine. Ardından içinden cevapladı. Tabi ki aptal, kendisi Gryffindor'un bina başkanı.

Draco, sessiz adımlarla kıza doğru yürüdü. Uyuyordu. Üzerine örttüğü ince battaniye yere düşmüş, okuduğu kitapta karnında duruyordu. Saat çok geç olmalıydı, yine Granger saatlerce çalışıp yorgun düşmüştü anlaşılan.

Malfoy, diğer boş koltukları reddederek kızın uyuduğu koltuğun yanına geldi. Minik boşluğa oturduğunda dizlerini ovuşturdu. Hermione, koyu bordo renkli, ince askılı bir üst giymiş, altında ise siyah bir eşofman giymişti. Uyuyakalacağını tahmin edemediği için bu haldeydi, yoksa asla bu haldeyken ortak salona bile çıkmazdı.

Malfoy, Pansy dışında ilk kez bir kızın tenini bu kadar fazla görebilmişti. Bembeyaz tenine rasgele dağılmış kahverengi benleri yüzündeki çillerle muhteşem bir uyum içindeydi. 

Sarışın oğlan kızın karnında duran kitabını alıp kaldığı yeri kıvırdı ve kitabı kapatıp ortadaki kısa boylu masanın üzerine bıraktı. O sırada Hermione kıpırdandı. Eli çocuğun dizine düştüğünde Draco bir an huzursuzlandı. İçinde tarif edemeyeceği garip bir his oluştu, sanki ayağa kalkıp titremek istiyor gibiydi. Ve pantolonu olduğu için şükretti, ölmek için iyi bir zaman değildi. Kız uyanmadığı için de şanslıydı.

Çocuk dikkatlice kıza doğru eğildi. Ona değmemeye çalışarak biraz da olsa yakınlaşabildi. Kızın sabah banyoda boynuna sıktığı parfümün kokusunu alabiliyordu. Anında geri çekildi. Elleriyle yüzünü ovuşturdu. Ardından oturduğu yerden kalktı ve yerdeki battaniyeye uzandı.

"Böyle çok güzel görünüyorsun Granger." derken elindeki ince battaniyeyi kızın üzerine örttü. "Ve aynı zamanda ölümcül."  Çocuk kızı orda bırakarak hızla odasına girdi.

Kapısını örttükten sonra ani bir öfke krizi geçirerek yumruğunu sertçe taş duvara vurdu. Kıza mı, yoksa kendisine mi sinirlendiğini bilmiyordu. Eli hala duvarda sabitken gözlerini sıkıca yumdu. Burnundan soluk alıp verişi hızlıydı.

"Sikeyim." diye mırıldandı. Granger'ın kokusu sanki insan bedenine bürünmüş zihninde volta atıyordu.

Çocuk gözlerini açtığında odasında dönüp durmaya başladı. Bir camın kenarına, bir yatağına bir de masasına gidip duruyordu. İçinde büyük bir alev topu vardı ve bunu püskürtme gereği duyuyordu. Hatta şu an gidip Granger'ı hırpalasa içi çok rahatlayacaktı. Ona bir kaç ağır söz söyleyebilir ve canını yakabilirdi. Fakat bunu yapmayı reddetti.

Draco, yatağına oturduktan sonra dirseklerini dizlerine dayadı. Gözlerini tekrar sıkıca yumdu. Fakat o görüntü aklından çıkmıyordu. Kızın beyaz teni, kahverengi benleri, şöminenin ışığında parlayan minik sarı tüyleri... Bunları düşünmek istemese bile sanki şeytan geliyor ve zihninin kumandasını ele geçiriyordu.

Malfoy bir anda gözlerini açıp kendi yanağına sert bir tokat attı. Ardından ayağa kalkıp duvardaki aynanın karşısına geçti. "Ne yapıyorum ben ya!" diye söylendi kendi kendine. Fakat o an fark etti. Düşüncelerine hakim olsa da hormonlarına olamıyordu. Malfoy istemeye istemeye başını aşağı doğru eğdi. Pantolonuna baktıktan sonra hızla başını yukarı kaldırıp elleriyle yüzünü ovuşturdu. "Siktir."

Kendine uzunca küfürler savurdu. Uzun zamandır böyle olmamıştı. Pansy'nin onlarca kez denemesiyle alevlenemeyen Draco, kızın dokunamadığı teniyle patlamaya hazır bir volkana dönüşmüştü. Bunu kimseye ama kimseye söylememek için yemin etti. Ardından banyoya gitmeye karar verdi. Granger hala uyuyordu. Gidip bir duş alsa her şey daha iyi olacaktı.

Sarışın oğlan odasının kapısını yavaşça açtıktan sonra ortak salona sessizce geçti ve kapısını da yavaşça örttü. Sessiz adımlarla banyoya doğru yürüdü. Çocuk kapıyı açmak için elini uzatırken kapı bir anda geriye doğru açıldı. Malfoy karşısına ruh emici çıksa bu kadar tepki veremezdi.

"Benden bu kadar korkmana gerek yok, Malfoy. Seni öldürmem." dedi Granger. Kızın saçları ıslaktı, üstünde yine uyuya kaldığı zamandaki giysiler vardı.

"Saçmalama Granger, sadece seni görmeyi beklemiyordum. İrkildim." dedi huysuzca. Gözleri kızın omzundan göğüslerine doğru kayan su damlacıklarına takıldı, ardından kendisine bir küfür homurdandı. Şu an sağlıklı düşünmek aşırı zordu.

Draco içeri geçmek için sağa geçtiğinde Hermione'de sağa geçti. Sonra ikisi de sola, ardından tekrar sağa geçti. "Bir çekilsen de içeri geçsem!" dedi en sonunda Malfoy. Birazdan kafayı yiyebilirdi.

En sonunda Hermione sola geçerek çocuğun geçmesine izin verdi. "İyi geceler." diyerek gülümsedikten sonra odasına geçti. Fakat bu gülüş içten değil, yapmacıktı.

Malfoy banyoya geçtiğinde kapıyı kapatıp, iki kez kilitledi. Biri gelip asası ile açabilirdi, ama en azından içerde birinin olduğunu bilip diğerlerinin içeri girmeyecek kadar akıllarının olduğu kanısına vardı.

Genç oğlan kravatını gevşetip boynundan çıkardı ve duvardaki askıya astı. Ardından siyah gömleğinin ilk iki düğmesini açıp ensesinden tutarak vücudundan sıyırdı. Gömleğini de kravatının yanına astıktan sonra aynanın karşısına geçip vücudunu inceledi.

Geçmiş zamanlarda vücut çalıştığı için belli belirsiz kasları vardı. Belki hayatı sıradan birilerininki gibi olsa daha fazla vücut çalışabilirdi. Uzun boyluydu. Draco kendi potansiyelinin farkında bir çocuktu. Hermione'nin bile kendisine karşı koyamayacağı aşikardı. Malfoy bu aptalca düşünceyi zihninden atarak soyunmaya devam etti. Eşyalarının hepsini duvara astıktan sonra küvete doğru yürüdü. Sıcak suyu açtıktan sonra küvetin içine girip oturdu.

Sıcak su küvette yükselirken Malfoy kenarda duran şampuanı fark etti. Kızın şampuanıydı. Kaldırmayı unutmuş diye düşündü.

Su istediği seviyeye geldiğinde suyu kapattı. Derin bir nefes alıp suyun altına girdi ve bir kaç saniye öylece bekledi. Ardından hızlıca sudan çıktı ve başını iki yana salladı. Sarı saçları alnına yapışmıştı.

Çocuğun durup saçlarını yıkamaya niyeti yoktu fakat kızın şampuanını alıp avucuna büyük bir miktar sıktı. Ardından avucundaki şampuanı sarı saçlarına sürdü. Kokusu güzeldi, bu çocuğun istemsizce sırıtmasına sebep oldu. 

Malfoy istese de istemesede, bilmeyerekten bir yola girmişti artık. Dönüşü yoktu.

#

Evet evet, çok kısa bir bölüm olduğunu biliyorum. Ama sizi daha fazla bekletmek istemedim.

Diğer bölüm çok daha uzum olacak, Draco için ne düşünüyorsunuz?

Yeni bölümde görüşmek dileğiylee 🖤

untouchable | dramione Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin