Ne kadar süre geçti bilmiyorum, ama bana çok uzun gelmedi. O karanlıkta beni yalnız bırakmayan biri var gibiydi, kim olduğunu bilmiyorum... Belki babaannemdir. Bazen ölü olsa da beni ziyaret ettiğine inanıyorum. Belki de hiç tanımadığım anne ve babamdır. Belki de bana daha yakın olan biri ya da sadece uyduruyorum.
Babaannem hep kapalı alanlarda tek başına kalamayan insanların hasta olduğunu söylerdi. Belki de eskiden hastaydım, ancak şimdi iyiyim.
Hücrenin kapısı açıldığında içeriye biraz sıcaklık geldi, titredim; üşümüştüm. Umarım hastalanmam. Bu diyarlarda hastalanan insanların başına ne geldiğini bilmek istemezsiniz.
Gölge kadın içeriye girdiğinde gözlerini bana dikti, bu sefer korkmadım. Öfkeli görünüyordu, buna sevindim. Bu Ayşe'yi hala yakalamadılar demek oluyordu. En azından o 'Lah'ı bulur ve belki de beni kurtarabilirdi.
Gölge Kadın üzerime yürüdüğünde ayağa kalktım. Bu sefer büzülüp sinmek istemiyordum. Gerçi kafam omzunu geçmiyordu, ama olsun.
Bana "Kitap nerede?" diye sordu.
"Bilmiyorum." dedim.
"Onu okudunuz mu?" diye sordu.
Dürüst ya da yalancı olmak konusunda tereddüt ettim. "Sanırım..."
Kadın "Hainler." dedi.
Başımı eğmedim, gözümü gözlerinden ayırmadım. Korkmadığımı bilmesini istiyordum. Ben hain değildim, sadece bir cümle duymuştum. Ne olduğunu hatırlamıyordum bile.
Gölge kadın konuşmak istiyor, ama bunun yerine dişlerini gıcırdatıyordu. Bir an için o tuhaf kuş gibi gözleri olduğunu düşündüm. Belki de kitaptan ne öğrendiğimi bilmekten korkuyordu. Yani gölge kadını korkutacak şeyler de vardı. Ona 'Lah dersem, yüzünün nasıl bir ifadeye bürüneceğini merak ettim.
Ben konuşmadan önce bana "O nereye gitti?" diye sordu.
Bu cesaretimi arttırdı ve " 'Lah'ı bulmaya." dedim. Gölge kadın bir tepki vermedi. "Onu bulup senden bahsedecek." diye ekledim.
Hala neden konuştuğumu bilmiyordum. Bu cesaretin nereden geldiğini de bilmiyordum. Belki de karanlıkta beni yalnız bırakmayan o kişi yüzündendir...
Omuzlarımdan büyük bir yükün kalktığını hissettim ve " 'Lah güneşin doğmasına izin verecek, senin gölgelerini söndürecek." dedim.
Bir kere bile kekelememiştim. Bu sözcükler de bana ait değil gibiydi. Ne zamandır bir bilge gibi konuşur olmuştum bilmiyorum, ama sanki uzun zamandır bir hapisteymişim de oradan uçup kurtulmuşum gibi hissettim. Sırtımda kanatlarım var gibiydi; özgürceydi, huzurluydu, sevgi doluydu. O sevgi beni daha da cesaretlendirdi.
Gölge kadın ise kahkaha attı. "Onun 'Lah'ı bulacağını mı sanıyorsun?" dedi. "Onun bunu yapacak gücü yok! Sadece o kayalıklarda kaybolacak, ben de onu bulup lime lime edeceğim. Tıpkı senin gibi."
İnkâr etmediğine şaşırmıştım. Demek ki 'Lah'ı o da tanıyordu.
Arkasını dönüp muhafızlara sanki bir müjde verir gibi "Tüm diyarı aydınlatacak büyük bir ateş yakın." dedi. "Şu aptala bu diyara güneşi kimin getireceğini öğretelim." Bana tekrar döndü ve "Madem güneşi istiyorsun." dedi. "Seni onunla tanıştıracağım."
°°°
Beni dışarıya çıkardıklarında tüm diyarı meydanda toplamışlardı. Herkes bana acıyarak bakıyor, anneler çocuklarının gözlerini kapatıyordu. Ben ise tuhaf bir şekilde mutlu hissediyordum. Artık bu diyarlar gözüme o kadar da sıkıcı görünmüyordu.
Daha sonra ışık gördüm. Turuncu rengi ve etrafa saçılan parlak böcekleri vardı. Bu ateş hayatımda gördüğüm en büyük ışıktı ve sıcaktı. Gölge kadın neden bahsetti bilmiyorum, ama güneşin daha merhametli olduğunu düşünüyordum ve o kadın merhamet nedir bilmezdi ya da öyle görünüyordu.
Beni bir duvarın üstüne çıkardıklarında karşımdaki ateş bana kükredi. Burun yakan dumanı ve yakıcı sıcaklığı beni rahatsız etmedi. Dedim ya nedense bir tuhaftım.
Ardımdaki duvar hareket etmeye başladığında beni ateşin üzerine itekleyeceklerini anladım. Duvar yavaşça bana doğru yürüyor, adım atacak yeri gittikçe azaltıyordu.
Bu gidişle aşağıya düşecektim ve bir an o cümleyi hatırladım; göğsüm kabardı, kelimeler ağzımdan dökülüverdi. Halkın arasında beni izleyen gölge kadını bulup gözlerimi ona diktiğimde, daha önce hiç çıkarmadım gür bir sesle haykırdım. Sesim tüm diyarı doldurdu ve gölge kadının ilk defa korku ile irkildiğini gördüm.
" 'Lah güneşi doğudan getiriyor. Haydi, sen de batıdan getir!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
K İ T Â P
Short Story*kitapları kemiren böcek 01/09/2019 #spiritüel Yazar: geçmişte kalan Konu: bir avuç gelecek Bir hikâyeden daha çok, bir an gibi... Telif hakkı, gölge diyarındaki mavi güneşin ardında saklıdır; fazla yaklaşmayın, zehirler. ©