=FİNAL 20.BÖLÜM =

1.1K 97 242
                                    

===

Saru, uzandığı koltukta dikleşmeye çalıştı. Ancak ciğerlerinin yarım yamalak çektiği oksijen, onu bu işinden alı koydu.

"Yapmamalıydım." Dudaklarında döndü bu kelime. Pişman hissediyordu, ama bir o kadarda iyi hissediyordu. Odasına girdi. Sarı sweatshirtü kafasından geçirirken gözleri doldu, bu gün son günüydü odasında.

Onu üzen odasındaki son günü oluşu muydu, yoksa derinlerde hissettiği sevginin sahibinden ayrılışı mıydı, buna o da karar veremiyordu. Evi toparladı, belkide son kez dokundu o yamuk yastığa. Ya da son kez dokundu, kapının kulpuna. Portmantodan siyah şapkayı ve siyah ayakkabıları aldı. Kafasına gelişi güzel taktı şapkayı, ayakkabılarını ise özenle bağladı.

Evden çıktığında kapıda onu bekleyen taksiye bindi. Telefonundaki tonla bildirimi es geçti. Sadece tek bir mesaj, bildirim panelinden silinmemek üzere, açıldı.

Annem: En değerlim. Varoluş nedenim, seni Amerika'da bekliyoruz. Buradan sana öğüt verememek kötü, sadece sana her zaman söylediğim şeyi unutma. Sevgi kolay kazanılmadığı gibi kolay terk edilmez. Veda etmeyi unutma, șeytanlar vedayı sevmez, așk veda etmez, dost geri gelmez. Kararın ne olursa, her zaman arkandayız.

~~~

"Saru gelmedi mi daha?" Aleyna merak ile sordu. Sabahın erken saatinden beri bekliyorlardı, her geçen dakika daha da artıyordu sayıları.

"Hayır." Dedi Lale, Aleyna'nın tam karşısındaki kırmızı koltukta otururken.

Çağatay, sevgilisinin yakında burada olacağını öğrendikten sonra rahat bir nefes verdi. Bir çok müvekkil, sanık ve hakim geçti koridordan. Asansör hiç boş kalmadan, bir doluyor bir boşalıyordu. Saat dokuzu gösterdiğinde, asansörden tanıdık bir kaç sima indi.

"Çocuklar!" Yeșim hoca, tedirgin bir seste öğrencilerine uzaktan seslendi. Yanında bir kaç öğretmen, okul müdürü Doğan bey ve nişanlısı Salih hoca ile beraberdi.

"Hocam, siz de mi geldiniz?" Ayşe şaşırmıştı. Belki hocaları anlardı ama müdür onu şaşırtmıștı.

"Tabii ki geldim. Siz benim çocuklarımsınız, her ne kadar kötü bir şey yapsanız da, arkanızı biz toparlarız." Doğan bey şefkat barındıran bir ses tonu ile konuştu. O anda hepsinin yüzünde buruk bir tebessüm vardı. Kimse bilmezdi, belkide içlerinden bir çocuk ailesinden, Doğan bey'in verdiği șefkatin yarısını bile alamamıştı.

İstiklal lisesi, diğer liselerin aksine ruhu olan bir liseydi. İçindekilerden bir parça barındıran bir ruh. Ortamda sessizlik kol gezdi. Dışarıdan soğuk rüzgarların metali çığlık attırır gibi bir ses geliyordu, ara ara sadece.

"Haber var mı Saru'dan." Herkes saatlerine baktı, dokuzu daha yirmi geçiyordu. Yeșim hocanın yanındaki kadın hoca sordu. Hiç birinden ses çıkmadı, kimsenin haberi yoktu, bu anlaşılmıștı.

Mermer zemine çarpan topuk sesleri, rüzgarın çığlığı, asansörün kapı sesi, saatin tik takları... Zaman akıyordu. "Pardon müsaade eder misiniz?"

GİZEMLİ ADMİN 1 |İNSTAGRAM|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin