chapter 10

1.4K 57 9
                                    




Dilim Luke ile tanışırken kamera... Hayır, o gözlerdi eminim. Benim her nefesimi ve hareketimi takip ediyordu. Luke'un dokunuşları her yerdeydi, dillerimiz bir aura içerisinde birleşiyorken kravatını çekiştirdim. Henüz kıyafetlerimizden kurtulmamıştık bile fakat o çoktan boynumu esir almıştı. Nedense bu durum içerisinde bile gözlerine baktığım kişi Kim Kai olmuştu. O kadar keskinlerdi ki seviştiğim adamı bile boş verip onunla göz teması kurabiliyordum...

''İyi işti.''

Nefes nefese elimdeki havlu ile beraber terlemiş olan saçlarımı kuruluyordum ki önüme uzatılan bir kartla bakışlarımı yukarıya doğru çıkarttım, Luke.

''Bunu al.''

Yavaşça kartı ellerinin arasından alıp baktım, ''LeviLehman.'' yazıyordu.

''New York'ta yaşadığını duydum, bira içmek istiyorsan beni ara.''

Luke az önce beni baştan çıkarmaya mı çalışıyordu?

Kısaca, ''Tabii.'' diyerek kestirip attığımda, ''Fazla zamanım yok, şimdi izninle.'' demiş ve yan bir sırıtış atarak bulunduğumuz alandan ayrılmıştı. Cevabımda ciddi olmadığımı biliyordu. Ben ise işime kaldığım yerden devam ettim, yani saçlarımı kurulamaya.

''Ah, Sehun! Çekim sırasında iyi iş çıkarttın, acıktın mı?''

Vay be, beni burada düşünen tek kişi Seulgi'ydi anlaşılan.

''Baya geç oldu ama...''

''O zaman, neden bana ve Kai'ye yemekte eşlik etmiyorsun?''

Dışarıda yağmurun başlaması ve aldığım teklifle başımı eğip sessizce mırıldandım, ''Sorun değil... Tabii Kai isterse.''

Açıkçası Kim Kai ile birlikte, belli bir saat aralığında yemek yeme fikrinden emin değildim. Bir garipti ve beni de garip etkiliyordu, ne olduğunu anlayamıyordum onunla olduğum zamanlarda. Derken ayak sesleriyle beraber ikimizde merdivenlere döndük, Kai'nin terlik sesleriydi.

''Kai, temizlik işini bitirdin mi?''

Kai bana dönmüş ve gülerek başını sallamıştı, ''Mekanı başka bir çekim için hazırladık.''

Tamam, ne diye gülüyordu bu gudubet adam?

''Sehun'un bizimle yemeğe katılmasına ne dersin?''

''Sorun değil, elbette Sehun isterse.''

Onlar benim hakkımda kendi aralarında konuşurken ve Kim Kai'nin bakışlarını üzerimde hissediyorken, benim bakışlarım duvara bakıyordu.

''Siz ikiniz nasıl aynı şeyi söylediniz?''

Kai, Seulgi'nin sorusunu es geçmiş ve sırıtarak bana dönmüştü, ''Özellikle yemek istediğiniz bir şey var mı? Aslında iyi bir aşçıyım.'' bu adam kesinlikle erkenden kırışacaktı.

Onun evinde ve onun masasında yemeklerin hepsini bitirdiğimizde, midem kesinlikle patlamak üzereydi ve katılıyordum, Kai gerçekten harika bir aşçıydı. ( YN; Gerçek hayatta iki dakikada yangın çıkartmayı başarabiliyor...) Kai elinde şarap bardakları ve şarap olan bir tepsi ile bize ilerlerken, Seulgi nereden çıkarttığını anlayamadığım bir DVD'Yi çıkartmış sallıyordu.

''Bu aldığın yeni film mi?''

''Aynen ama gerçekten yeni değil, uzun zaman önce yayımlanan bir şeydi.''

İlk bardağı Seulgi'ye uzatıp ona doğru eğilerek şarabı doldururken Seulgi, ''Bu ne?'' diye sordu.

''Mala Noche.''

Mala Noche, Gus Van Sant'in ilk yönetmenlik filmiydi ve ''Kötü Gece.'' anlamına geliyordu. Sonra nihayet yanıma oturmayı başardığında, ''Bu filmi biliyor musun?'' dedi.

''Evet, uzun zaman önce izlemiştim.''

Cevabımla gerçekten ama gerçekten diğer gülümsemelerinin dışında içten bir gülümseme vermiş, ''Ah! Filmlerdeki zevkin de oldukça benzersiz.'' demişti. Bu çok farklıydı, diğerlerinden oldukça farklıydı ve şu an gördüğüm adam da bambaşka birisiydi sanki. Bizim içinde birer '

''Hadi hep beraber izleyelim. Bir daha izlemenin bir sakıncası yok, değil mi?''

''Eğer boğa ile oyun oynarsan, boynuzu yersin.''

''Oynadığım şeylerle kıyasla bu hiçbir şey değil.''

Kim Kai'nin henüz görmediği bir film.. Cam masadaki ters yansımasını izliyordum, aynı filmi izliyorduk ama aynı zamanda farklı bir şeye bakıyormuş gibi görünüyordu. Onun hakkında pek bir şey bilmiyorum ama... Bazen onun düşüncelerinde kaybolduğunu görüyorum. Gürültülü bir kalabalığın ortasında olsa bile sanki istediği zaman, herhangi bir yeteneği varmış gibi. Elim şarabıma gidip bir yudum alırken, böyle bir adamı dizginleyecek bir şey var mı diye düşündüm. Onun gibi birinin varlığıyla gerçekten arzu edeceği bir şey varsa, ne olduğunu merak ediyorum.

Şarabımdan aldığım yudumla beraber istemsizce iç çekmiştim ve Kai'nin dikkatini üzerimde toplamıştım.

''Sıkıldın mı?''

Karşılık olarak başımı salladığım anda yan yan bakarak sırıttı ve ''Ah... Sonunda seks sahnesi! Sıkılmamayı zorlukla başardım.'' demişti. Gerçekten ekranda birbirine çarpışan iki kıç ile beraber bardağımı ard arda kafama diktim.

Eminim çok sarhoşum, özellikle şu an ama yine de onlar tarafından bırakılmak istemiyordum.

''Ben iyiyim, kendi başıma eve gidebilirim.''

''Sehun, Kai arabayla eve bırakacağını söyledi. Reddetmeye gerek yok.''

Suç bende değil, ben filmi izlerken içtiğim şarabı suçluyorum.

''Ben gerçekten iyiyim.'' dediğim an bam! Ayağım takılıyor ve neredeyse düşüyorum ancak kahramanımız Kim Kai beni belimden yakalayarak sıkıca tutuyor. Dudaklarımızın neredeyse birbirine ulaşacağı bir seviyede olan başım sayesinde yanaklarım kızarmış, ancak kendimi gözlerine ve dudaklarına bakmaktan alamıyordum.

''Gerçekten çok sarhoş görünüyorsun.''

Ah, şarabı geç. Sarhoş olmam kesinlikle filmin suçuydu.


YN: Bence Kai'nin suçu.

suyun üzerinde yürümek ー sekai.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin