chapter 19 (half m)

2.4K 73 13
                                    





Yağmurun sesi yabancı bir odanın içinde yankılanıyor. Hala Kai'nin malikanesinde olmamın sebebi... Yağmur. Sağnak yağmur yakında duracak gibi değil.

WALK ON WATER

19.BÖLÜM

Karnımda oluşan dehşet kasılmalarla deli gibi başımı iki yana savuruyor ve ağlıyordum. Kai tamamen içimde büyüdüğünde onu duvarlarımın arasında sıkıştırmaktan hiç çekinmemiştim. Vuruşları içimde devam ediyorken kendimi tekrar boşalır bir halde bulmuştum ki bu cidden baya dolu bir şekilde, yoğun bir halde olmuştu. Kendimi tutamamıştım, Kai'den önce yine gelmiştim ve bu ikinci kez olmuştu! Şu an tek hissettiğim Kai'nin yüzüme doğru verdiği nefesler ve boynuma damlayan teriydi.

"Oh Tanrım... O boşaldı mı? Sadece arkasında biraz vakit geçirerek..."

Belki sebebi biraz önce penisimi ovalıyor olmamdı... Kıçımda hissettiklerimden olup olmadığını söyleyemem.

Kai, bir müddet şaşkınlıktan bekledikten sonra aramıza dönmüş, kalçalarını göğüslerimin hizasına getirerek oturmuştu. Göğüsümdeki bedenin ağırlığıyla cebelleşirken kondomu çıkarttı, bekle ne yapıyordu? Devasa boyuttaki penisi burnuma değmek üzereyken elini ona sarıp kendini büyük bir hızla çekiyordu, yüzüme mi boşalacaktı?

''Ha... Huff!''

''Ha!''

Elinin hareketi bir hayli hızlanırken aşağıdan nasıl göründüğünü hakkında bir fikri var mıydı? Parmaklarım kaslı bacakları bulduğunda, Kai oluk oluk yüzüme fışkırıyordu. Terlemiş ve kıpkırmızı olmuş yüzümü kendi menileriyle kapladığında yukarıdan büyük bir gülüş sunmuştu bana. Çok... Ateşli gözüküyordu. Hele yüzüme eğilerek, ''İyi iş çıkardın.'' derken.

Ardından yüzüme doğru eğilmiş, fışkırdığı yerleri bir bir yalıyordu. Bunun gerçekten ateşli olmasıyla beraber elini enseme dolamış, bizi ateşli ve dilli bir öpüşmenin içine çekmişti. Elbette onu karşıladım, bacaklarımı beline sarıp kollarımı boynuna dolamıştım sıkıca. Öpüşme seslerimiz tüm odayı doldururken uzun zamandır konuşmamış olan Jongdae konuştu.

''Um... Durum şu anda iyi olduğuna göre haftaya yapacağımız çekimi de bugün yapalım mı?''

Kai, dudaklarımızı tamamen ayırmadan bana uyar dediğinde devam etmiş, ''Ne düşünüyorsun? Yapar mıyız?'' diye bana sormuştu. Dudaklarımızı birbirine sürterek geriye çekildiğinde hızlıca başımı sallamıştım.

''Hun, ilk defa pasif olan biri olarak nasıl hissediyorsun?''

Jongdae tam anlamıyla kamerayı yüzüme sokmaya çalıştığında hafifçe doğrulmuş ve yataktan destek almıştım. ''Sadece...'' dedim göğüsümdeki menileri parmaklarıma bulaştırmış bir halde, ''Kadınların neden o sesleri çıkardığını sanırım şimdi anlıyorum. Ve ben... Sadece yoruldum.''

Onlara baktığımda herkesin kızaran yüzünü görmüştüm, bu insanlar utanabiliyor muydu?

''Öhöm... Anladım! Peki ya sen, Kai?''

Kai, bornozunu omzuna atarak, ''Sorma bile.'' dediğinde henüz olduğum yerden kalkamamıştım bile. Çok geçmeden etrafı inleme sesleri doldurduğunda şaşkınlıkla Kai'ye döndüm.

''Lütfen! Lütfen, ah! Hnng!''

''Hun'un suratına yakın çekim uygula ve sonra kestiğin yerin başına ekle bunu.''

Bay Kim, yani Kai montaj ile ilgili teknikleri verirken benim tek düşündüğüm cidden ağlayıp ağlamamamdı. Cidden ağladım mı? Hayır, cidden bu kadar yalvardım mı ben?

''Ugh!''

''Nnhhg!''

''Montaj bittikten sonra bile elimizde kırk dakikalık bir film olacak, sahne arkası dahil toplam üç videomuz var.''

''Dosyayı İngiltere'de montajlayabilirsin. Şimdilik buna bir gece diyebiliriz.''

Suho büyük bir aegyo ile, ''Aww... Ama bunu editlemek zaman kaybı değil mi?'' demiş ve devam etmişti, ''Orjinal dosyasının kopyasını alabilirim, değil mi?''

''Umrumda değil.''

Hala kalkmamış olduğum yerde, penisimin üzerindeki havluyla otururken Kai'nin bakışlarına maruz kalıyordum. Ve o an düşündüm ki ''Rol yapmak bitti!'' Kai'nin bakışları bunları söylüyor olmalı.

Duşa gittiğinde belimde sarılı havlum ile peşinden ilerledim, yanındaki duşa girdim. İkimizde anadan doğma çıplaktık, aramızdaki tek engel camdı ancak onlarda şeffaftı ve birbirimizi görebiliyorduk.

''Yoruldum.'' dedim bedenimden akan suyun eşliğinde.

''Yarın işe gidecek misin?''

''Hayır, çalışacağımız etkinlik yağmur yüzünden ertelendi.''

Bana döndüğünü hissettiğimde hızlıca ona döndüm.

''O zaman neden burada uyumuyorsun.'' dedi gülümseyerek ve ardından devam etti, ''Çok yağmur yağıyor, değil mi? Ve çok geç oldu yolunu bulmak zor olacak. Burada bir sürü oda var. Ayrıca bu durumda...'' Camın yarısından bana bakıyorken bedenimi süzmeye başladı, aynı şekilde bende bakışlarımı bedenime indirdim. Sayısız öpücük, ısırık ve daha bilemediğim izler bedenimdeydi, hepsi Kai'nin izleriydi hemde.

Sadece yağmur yüzünden...

''Haklısın.''

Çok fazla yağdığından dolayı.

Duştan sonra üst kattaki salona geçmek için merdivenleri tırmanıyorduk.

''Dördüncü katta bulunun misafir odasını kullanabilirsin ama öncesinde, sana basit bir akşam yemeği hazırlayalım.''

''Olur.''

Yakışıklı ve farklı bir aurası olmasının yanı sıra gerçekten elinin lezzetli olduğunu da biliyordum. Kalçalarımı tezgaha dayamış bir halde yemek yapmasını izlerken zamanın ne kadar çabuk geçtiğini anlayamamıştım, bir anda yemek masasında yemek yerken bulmuştum kendime. Pişirdiği et gerçekten çok lezzetliydi, duşla beraber yediğim ve ağzımda bırakan bu tat bütün yorgunluğumu alıp götürmüştü. Şimdi ise bir yerlerden konu açmak gerekiyordu.

''Bir sürü DVD ve video arşivin var...''

Bakışları yemeğinden ayrılmadan, ''Bu benim tek hobim... Önceden bir alışkanlıktı ama bir takıntıya dönüştü.'' cevapladı. Yani bu adam da bir şeye takıntılı olabilir.

''Eğer hoşuna giden bir şey var ise ödünç alabilirsin, tek yapman gereken geri getirmek.''

Başımı küçük bir sallamayla onu onaylamış, daha sonra ikimizde yemeklerimize gömülmüştük. Ve inanın... Bütün tabağı süpürene kadar durmadan yemiş, şu anda da arkamıza yaslanmıştım. Bu baş başa yediğimiz ilk yemekti.

''Bugün oldukça utangaçtın. Oh, haklısın... Dokuz yıl önce benim de kameralar karşısında soyunmam kolay olmamıştı.''

''Dokuz yıl önce... Direkt porno sektörüne mi başladın?''

Bu sefer sırıtan taraf bendim ve Kai masayı toplamaya başlamıştı bile.

''Hayır. On bir yaşındayken zaten gay olduğumu biliyordum. O zamanlar din kültürü öğretmenimin suratının dağıldığını görmek isterdim. Dindar bir ailede yetişmiş olmak... Aklıma seks geldiği için bile suçlu hissediyordum.''

Bunlar Kai ile ilgili öğrendiğim ilk bilgiler değildi ancak asıl kendisiyle ilgili öğrendiğim ilk bilgilerdi. Belki de hiç düşündüğüm gibi bir insan değildi, çok farklı biri gibiydi...

Bulaşıkları hallettiğinde terasa elinde iki şampanya ile gelmişti, gece bol yıldızlı ve yağmurluydu. Yanıma büyük bir gülümseme ile gelmiş, elindeki bardaklardan birisini bana uzatmıştı.

''Ve artık dayanamayınca bir gün onlara açıldım, bir gün patladım. O günden beri, ne zaman dindar birisini görsem, onun peşini kolayca bırakamıyorum... Ama bunların hepsi geçmişte kaldı.''

Sonra sustu, sustum ve sustuk. Elimizdeki şampanya şişeleriyle öylece birbirimize bakarken gece iyice kararıyordu.

suyun üzerinde yürümek ー sekai.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin