2:Karakol

14.1K 450 14
                                    

Karakola geldiğimizde bir sandalyeye oturmuş ayaklarımı sallıyordum. Bir yandanda tırnaklarımı yoluyor türlü düşüncelerle boğuşuyordum.

Kalp atışım hızlanmıştı. Damarlarımdaki kan alevlenmiş gibiydi. Ne yapacağımı bilmezcesine etrafı incelemeye koyuldum.

"İnci biraz sakin ol. Sorun yok velimizi arıyıcaklar ve biticek." Güney'in sıkıca tuttuğu omzumu elinden kurtardım. Onun için basitti. Ama benim için değildi. Hayatımdaki tek insanı onların saçma kavgası yüzünden kaybedicek olma düşüncesi beni maf ediyordu.

Babaannem babamın borçlar yüzünden hapse girdiğini ve orada öldüğünü söylemişti. Karakoldan nefret ediyordu. Beni burada görmesi kanını dondururdu buna emindim. Babaannemin bu kadar parası varken babamın borç içinde nasıl kıvrandığını anlamasam da babaanneme inanmayı tercih etmiştim.

"Ne bakıyorsun sen?" diye Atahan'a bulaştı Güney. Artık sinirlenmeye başlamıştım işte. Sinirle Güney'i itlediğimde sendelemişti. "Sus artık. Sadece sus. Eve gitmek istiyorum tamam mı?"

Polisin bakışları bana kayarken tekrar sinirle sandalyeme oturdum. Ebru arkadan gelip bana sıkıca sarıldı ve kulağıma eğildi.

"Üzgünüm. Korkma bir şey olmayacak." orta yaşlı bir polis memuru yanımıza gelmiş ve bizi incelemeye başlamıştı.

"Şimdi size anlatayım. İki tarafta birbirine bıçak çektiği için şikayetçi olabilir işi uzatabilirsiniz. Yada yaşınız gibi davranıp böyle kabadayılıklardan uzak durur birbirinizle muhattap olmazsınız."

Kimseden ses çıkmadığında Güney konuşmaya başladı. "Kimse şikayetçi değil." dedi hızla. Atakan öne atılmıştı. "Ben şikayetçiyim. Kız bana bıçak çekti."

Tansiyonumun düştüğünü hissediyordum. Kendimi savunmam lazımdı ancak gücüm yok gibiydi. Oturduğum yere zımbalanmış gibi olan biteni izliyordum. Beni karamsarlık çukurundan bir kaç adım sesi kurtarmıştı.

"Merhaba memur bey. Avukat Eray Kerimoğlu." diyip bir anda beliriveren yakışıklı yüz beni bütün sorunlardan alıkoymuş gibiydi.

"Kerimoğlu? Ne işin var senin burada?" Eray'ın güzel gülümsemesi yüzüne yerleşmişti. Onu uzaktan izliyor ve git gide aşık oluyordum. Engel olamadığım hisler vardı içimde. Ona asla söyleyemeyeceğim. İçinde günden güne kaybolduğum hisler.

"Kardeşim Güney. Kızlarda kuzenlerim İnci ve Ebru. Sanırım bir kavga olmuş. Kaç saattir eve gelmediler telefonlar kapalı hepsinin merak ettim bende sonuç böyleymiş."

Polis gülümsedi. "Sana teslim edeyim ben o zaman arkadaşları. Ama Atakan şikayetçi olmak istiyor." dedi gergin bir şekilde.

"Olur, olur. Akşam bire kadar bekleriz burda. Hep adliyedeyim ben. Her ay görüşürler davada. Okulda pekişmeyen arkadaşlıkları adliye yolunda pekişir belki." polis Eray'a kahkahayla gülerken yine içime korku düşmüştü. Yetişkin insanlar için ne kadar gülüp geçilesi bir durumdu demek ki bizimki.

"Evet Atakan ver kararını." dedi Eray bileğindeki saati gösterirken. Atakan'da ayağa kalkmıştı. "Şikayetçi olmayacağız." dediğinde Eray polisi takip etmiş bir kaç imza atarak bizi çıkarmıştı.

Karakoldan çıkana kadar yalancı gülümsemesini yüzünden çıkarmayan Eray arabanın yanına geldiğimizde maskesini indirmişti.

"Adama yalan söyledim sizin yüzünüzden."

Bir kaç dakika susmuş ve sigara yakmıştı. Suskunluğunu ise dayanamayıp yeniden bozmuştu.

"Neden kavga ediyorsun Güney!? Sen neden bana yalan söylüyorsun İnci? Hani bilmiyordun Güney'in nerede olduğunu! Ne demek bıçak çekmek, ya bir kaza çıksa? Hanımağa falan mısın sen?"

Aşka EsirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin