15:Davetiye

6.5K 211 2
                                    

Yolculuğumuz tüm güzelliği ile geçip giderken Ebru'nun evine varmıştık.

"İşte geldik.”
Ebruların evinin orada durduğumuzda dudaklarımı aşağı sarkıtarak onayladım.
“Maalesef ayrılma vakti.”
Eray gülümseyip çenemi tuttu ve ona bakmamı sağladı.
“Seni bulmuşken bırakmaya niyetim yok.”
“Öyle bir şansında yok Kerimoğlu.”
“Bak sen Allah Allah.”
Gülerek yanağına bir öpücük kondurdum.
“Sonra görüşürüz.”
“Görüşürüz.”

Eve girene kadar beni izleyen Erayın gözleriyle istemsizce kasılarak zile yöneldim.
Tam çalacakken kapının hızla açılmasıyla irkilmiştim.
“Hazırda mı bekliyorsun kızım?”
“Hayır sizi kesiyordum.”
Sinsice sırıtıp beni odasına sürüklerken Rana hanımdan iki kahve ve çekirdek istemeyi de ihmal etmemişti.

Odaya girer girmez Ebru yatağına uzanırken bende beyaz pufun üzerine kendime bıraktım.
“Anlat bakalım!”
“Ne anlatayım ki resmen bulutların üzerindeyim. Bütün gün aklımda ama sorunca dilim tutuluyor gibi, sanki gün geçtikçe ona daha çok sürükleniyorum...”
“Allah aşkına edebiyatı bırakıp neler olduğunu anlatır mısın?”
Gözlerimi devirip hayal aleminden sıyrıldım.
“Duygusuz domuz.”
Diyerek domuz burnu şeklindeki yastığı kafasına fırlattım.
“Ölüm tehlikesi atlattım.”
“Sevgilinle date’e çıkmışken bunu nasıl becerdin?”
“Göle girmeyi teklif ettim ama girmez sanıyordum, o birden girdi ve gözden kayboldu.”
Ebru kıkırdarken devam ettim.
“Bende sanki kurtarabilecekmişim gibi onu aramaya başladım. Lanet göl birden derinleşti.
Kıkırdaması kahkahaya dönüşürken kaşlarımı çattım.
“Birazda romantik anlara gelelim...”
Sırıtıp baştan sonra her şeyi anlatmaya başladım.

Kahvelerimiz geldiğinde teşekkür ederek en köpüklüsüne uzandım.
Ebru homurdanırken bir yudum içerek konuştum.
“Güneyle son durum ne?”
Başını iki yana sallayarak bilmiyorum dedi.
“Bu çocuğun kulaklarını çekme vakti geldi.”
“Sakın bir şey deme, kendi isteğiyle konuşsun. İster teklif etsin ister etmesin umrumda değil. Ben her türlü yoluma bakarım.”

Ebruyu tanımasam inanabilirdim ama şu an içi içini yediğine emindim. Soğuk ve güçlü duruşunu bozmak istemese de kendini kullanıyormuş gibi hissediyordu. Haklıydı.

“İyi bir yalancısın ama bana işlemez.”
Gözleri dolarken gözyaşlarını saklamak istercesine kafasını dizime koydu.
Histerik bir şekilde gülerek burnunu çekti.
“Sakın bakma.”
Başımı beyaz tavana kaldırarak onayladım.
“Yukarı bakıyorum rahatça ağla.”
“İyi ki varsın inci.”
“Sende iyi ki varsın...”

Ebruyu ağlarken görmek neredeyse imkansızdı ve ben bunun nedenini bilen tek kişiydim.

Annesiyle babası kavga ederken küçük Ebru hep ağlayarak dolaba saklanırmış. Babasının annesine zarar vermemesi için dua ederken kavga bitince annesi ataklar içinde bütün sinirini ebrudan çıkarırmış.
O zamanlar anlamını bilmediği küfürleri annesi ebruya saydırırken “başımda ağlamak dışında bir şey yapmıyorsun.” Diye söylenirmiş.
Ne anlama geldiğini bilmediği için küfürleri es geçip en çok bu söze kırılırmış.
Bunun gibi bir çok olay çocukluk travması olarak kalırken kimsenin ağlamasını görmesini istemiyordu.

Ebrunun moralini yerine getirdiğime emin olduktan sonra saçlarımı kurulayıp eve geçmiştim.
Mutfaktan gelen seslerle duraksadım.
“Babaanne sen misin?”
“Benim kızım.”
Yanına gidip yanağına sulu bir öpücük bıraktım.
“Mutfağa giriştiğine göre moralin bozuk?”

Genelde akşam yemeğini Gül abla yapardı, babaannem yemekten sonra evde olurdu ama bugün erken gelmesi şaşırtıcıydı.

“Onu nereden çıkarttın bakayım?”
“Bu saatte evde olmazsın.”
“Torunumla yemek yemek için işlerimi erken bitirdim.” Diyip salatanın üzerine tavuk didiklemeye başladı.
Saçlarıma bir öpücük kondururken büyük porsiyonlu iki kaseyi yemek masasına taşıdı.

Ördek gibi onu takip ederken yerlerimize oturduk.
“Günün nasıldı?”
“İyiydi Ebruyla biraz gezip onlara geçtik. Senin nasıldı?”
Kerimoğlu şirketine gittiğini söyleyecek miydi acaba?
“Bütün gün şirketteydim bir kaç dosyalarla uğraştım.”
Çatalım elimden kayarken bozuntuya vermemeye çalıştım.
“Yorucu olmalı.”

Konu öylece kapanırken mesaj sesiyle telefonuma baktım.
Ebrudandı.
‘Erayların açılışından hiç söz etmedin🙄’
‘Açılış?’
‘Yeni otellerinin açılışı.’
‘Haberim yoktu.’

Kaşlarım çatılırken erayın bana söylememesine bozulmuştum. Yeni otelden bile bahsetmemişti.

‘Sen nereden biliyorsun?’ Diye sordum.
‘Bizimkilere davetiye gelmiş. Tüm camia orada olacakmış’

Telefonu masaya koyup babaanneme baktım.
“Şirkete davetiye geldi mi?”
“Ne davetiyesi?”
“Kerimoğlularının yeni otel açılışı babaanne.”
“Haberim yok.”
“Tüm camia orada olacakmış babaanne ve sende tanınan başarılı iş kadınlarındansın.”
“Yani inci?”
“Yanisi bizim davetli olmamamız saçma değil mi?”
“Kendimizi göstermek için bu tür davetlere ihtiyacımız yok inci.”
“Babaanne Demir kerimoğluyla ilişkin ne?”
“Bana hesap mı soruyorsun?”
“Hayır sadece bilmek istiyorum. Benden ilk defa bir şeyler saklıyorsun.”
“Eski bir iş mevzusu inci oldu mu? Afiyet olsun.”
Diyerek peçeteyle ağzını sildi ve ayağa kalktı.
Sinirle peşinden gittim.
“Neden yalan olduğunu hissediyorum?”
“Bir kez bile sana yalan söylemeyen babaannene yalancı mı diyorsun?!”
“H.hayır öyle demek istemedim.”

Hiçbir şey söylemeden merdivenlerden çıkacakken telefonu çaldı.

Karşı tarafla bir süre konuştuktan sonra yukarıdan aşağı bağırdı.
“Elif aradı davetiyemiz şirketteymiş. Şimdi mutlu musun, o zengin sosyete kızlarının arasına girmek istediğini bilmiyordum.”

Babaannemi suçlayıp bağırdığım için üzülürken bir de böyle konuşması vicdanımı sızlatmıştı.

Salona geçip kendimi koltuğa bıraktım.
Bir yandan babaanneme kendimi nasıl affettireceğimi bir yandan da Erayın bana açılış işini söylememesini düşünüyordum.

—-

Ertesi gün erkenden kalkıp babaannen gönlünü almak için kahvaltı hazırlamaya karar vermiştim.
Ekmekleri kızartıp üzerine krem peynir ve avokado ezmesini sürdüm. Tabağın kenarına domates-salatalık ve birkaç cevizi de koyduğumda eserimle gurur duyuyordum.
Zorlu(!) kahvaltı hazırlığının ardından portakal suyunu da alıp odasına çıktım.

Kapıyı çalıp uykulu sesini duyunca gülümseyerek içeriye girdim.
“Uyandırma servisi!”
Gözlerini ovuşturarak güldü.
“Daha çok kahvaltı servisine benziyor.”
“Ortaya karışık bir şeyler, en çokta özür kahvaltısı.”
Gülerek tepsiyi kucağına bıraktığımda yanına oturdum.
“Eline sağlık kızım.”
“Afiyet olsun babaannem.”

Kızarmış ekmeğinden bir ısırık alıp güldü.
“Affettim.”
“Oley be valla vicdanım cayır cayır yandı Selda sultan.”
“Yer misin?”
Yüzümü buruşturup başımı iki yana salladım.
“Benim için fazla sağlıklı.”

Mutfakta kendi kahvaltımı hazırlarken bahçeye açılan kapıya vurulmasıyla irkilerek yerimden sıçradım.
Kafamı çevirdiğimde erayı görmemle gözlerim büyüdü.
Eliyle ‘kapıyı aç’ işareti yaparken merdivenleri kontrol ederek kapıyı açtım.
“Ne işin var burada babaannem birazdan aşağı iner.”
“Dün geceden beri arıyorum mesaj bırakıyorum nerelerdesin sen?”
Merakla karışık sinirle sesine gözlerimi devirdim.
“Uyuyakalmışım duymadım bile.”
“Ne kadar merak ettim haberin var mı, bir daha aradığımda o telefon açılacak.”
“Emredersiniz.”
Dediğimde kaşları daha çok çatıldı.
“Neyin var senin?”
“Bana söylemek istediğin bir şey var mı?”
Diye sorduğumda başını olumsuz anlamda salladı.
“Olsa söylerdim inci.”
Daha fazla dayanamayacaktım.
“Bana dün yeni otelin açılışından hiç bahsetmedin ebrudan duyuyorum ve gelişigüzel şirket davetiyesi alıyorum. Benimle gözükmekten bu kadar rahatsız olduğunu bilmiyordum.”
“Ha şu mesele.”
“Evet o mesele.”

“Açılıştan gece haberim oldu. Babam elayla her şeyi ayarlayıp gece karar verildi. Ayrıca sen benim sevgilimsin herkese duyurmak için biraz zamanımız var o kadar. Bunu daha kaç kere konuşacağız?”
Sessizlik.
“Bir daha dinlemeden saçma sapan triplere girme lütfen inci.”
Başımla onayladığımda beni göğsüne çekerek fısıldadı.
“Seni seviyorum.”
“Bende seni seviyorum.” Yukarıdan gelen sesle ayrılmıştık. Hızla koca pencereyi açıp gidişini izledim.

Aşka EsirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin