17

398 22 41
                                    

Lavaboda elimi yıkadıktan sonra saçlarımı düzelttim. Lavabodan çıkıp sınıfa yürürken gözlerim yaşarmıştı. Ağlamıyordum, arada geliyordu böyle göz dolmaları bana. Parmak uçlarımla göz yaşımı silerken karşıdan gelen Polat'ı fark ettim. Kaşlarını çatarak baktı bana. Gözlerime bakıyordu doğrudan karşı karşıya geldiğimizde. Önümde durunca durdum. "Niye ağlıyorsun?" dedi gözlerime bakarken.

"Ağlamıyorum," diye yanıt verdim. Sesimi stabil tutmaya çalışıyordum. Parmağını yanağıma doğru uzatıp yaşımı sildi ve ıslak parmağını bana uzattı. "Ağlıyorsun."

"Ağlamıyorum, sadece gözlerim yaşardı," dedim hafifçe gülerek. Yere düşmemek için kendimi zor tutuyordum. Cümleleri bile zor kuruyordum.

"Peki neden sesin titriyor?" dedi kollarını birbirine bağlarken. Sana ne yarr*m, diyemedim.

"Ya önemli bir şey yok," dedim hırkamın cebinden çıkardığım peçeteyle gözlerimi silerken. Artık gitsin başımdan diye gülümsüyordum.

"Zoraki gülümsüyorsun... Gel, kantine inelim," dedi koluma dokunarak. Bir şey demeden peşine takıldım.

Şimdi, 'noluyorsunuz' diye sorabilirsiniz. Anlatıyorum. Ben ve Polat çok yakın olmasak da arkadaş sayılırız. Arada öğle arasında takılırdık. Takılırdıktan kastım, başkaları da olurdu ve oturup sohbet ederdik.

Kantine inince o sıraya girdi ben ise boş bir sandalyeye oturdum "Sen al alacağını ben bekliyorum," diyerek. Onu beklerken kolumu masaya koydum ve çenemi de yumruk yaptığım elime yasladım. Nasa'nın, yani Nisa'nın düşünme pozisyonu. Beynim donmuştu, düşünemiyordum. Bana doğru gelen Polat da beynimin çalışmasına köstek oluyordu. Elindeki Lavivalardan birini bana uzattı. "Teşekkür ederim," dedim. Dostlar, tebrik edin Nasa'yı. Beyni donsa da teşekkür etmeyi unutmuyor. Alkış alkış.

"Yani sormaya da çekiniyorum ama özel gününde falan mısın?" diye sordu Polat. Gayet rahat olmaya çalışarak "Yok ya... Sadece gözlerim doldu," dedim.

"Bak, aşk hayatında bir şeyler yaşadıysan anlatabilirsin."

Gözleriyle saçlarının uyumunu düşünürken "Sanırım kızlardan hoşlanıyorum," dedim.

Çikolatası boğazında kalıp öksürmeye başlarken sırtına vurdum korkuyla.

Lan gitti çocuk. Gitti gül gibi çocuk...

Dehşet içinde sırtına vururken "Ölmedim ama vurarak öldüreceksin beni!" dedi gülerek. "P-pardon! Korktum ya." dedim. "Sen ciddi misin o konuda?" dedi. "Hayır... Sadece şaka yapayım dedim ve elime yüzüme bulaştırdım."

"Peki," dedi yine gülerek. Zil çalarken çöplerimizi atarak çıktık kantinden.

ırmak: girem yebe yazam
sınavlar: başlayam ırmaka girem

Şeftali BeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin