Hepimiz severiz mutlu sonları. Sevenin sevdiğini hiç terk etmemesini, uzak mesafelere rağmen ruhların bir arada olmasını, gökten düşen üç elmanın ardından sonsuza dek mutlu yaşanmasını... Buna mutlu son deriz. Bir de mutlu sonsuz vardır: Sevenlerin bir arada sonsuzluğa adım atmaları.
Önce Romeo öldü, ardından Juliet tattı ölümü sevgilisinin dudaklarından. Peş peşe sonsuzluğa adım attılar. Juliet sonsuzluğa giden sevgilisinin peşine takıldı ve mutlu sonsuzluğa ulaştı. Oysa ikisi de yaşasaydı hiç kavuşamayacaklardı. Aralarına duvarlar örülecek, zamanla sevgileri ölecekti.
Polat ve Nisa için de, kim bilir, belki de bu olacaktı.
Depremin üzerinden birkaç yıl geçti. Polat yurt dışına hiç çıkmadı. Nisa ise hiç Polat'ın arkasından göz yaşı dökmedi. Zaman dondu onlar için. Yaşam diye bir şey kalmadı.
Deprem yüzünden ölen binlerce kişiden sadece ikisiydiler.
Yana yana sarıldıktan bir dakika sonra yan yana öldüler.
Başta aralarına bir duvar vardı. Nisa bu duvarı elleriyle kazıya kazıya Polat'a ulaştı. Tam ulaştım derken gitmesi gerekti Polat'ın ama gitse de aralarında bir duvar olmayacaktı artık. Gitmesine saatler kala sarıldılar. Son sarılmaları olduğunu anlamışlarcasına sıkı sıkı sarıldılar birbirlerine. Hayatları sarsıldı ve bir duvar girdi aralarına el eleyken. Bu duvar aşkları hâlâ devam ederken üzerlerine çöktü.
Artık aşkları duvarın iki tarafında da devam edecek ve birbirlerine asla ulaşamayacaklar. Aşkları sonun başlangıcında.
Mutlu, sonsuza dek.
SON
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeftali Bey
Teen Fictionwhenasa: Şeyftali Bey, içimi huylandırıyorsunuz. Adınız anılınca bir garip hissediyorum. for my nasa #1 - nasa!