bölüm 6

2.2K 176 92
                                    

"haydi ona bir takma ad verelim." felix bunları söylerken onlar, oturma odasında oturmuş ve televizyon izliyorlardı.

"henüz değil, felix. ona bir takma ad vermek için neyin iyi olduğunu bilmek zorundayız." chan'ın bu sözleri üzerine felix derin bir iç çekti. aniden yukarıdan yüksek bir ses duyuldu ve kısa süre sonra da oturma odasına hyunjin girdi.

"seni sıçan, çabuk buraya gel!" diye bağırdı hyunjin. changbin ise merdivenlerden aşağıya koşarak, hyunjin'e doğru yürüdü. "öldüreceğim seni!" hyunjin ona saldırmak üzereydi ancak chan'ın yüksek sesi hepsini de korkuttu:

"bu kadar yeter. neler oluyor hyunjin?"

"bu sıçan yine silahlarıma dokunmuş," diye sızlandı. chan ise hyunjin'in kafasına vurarak iç çekti.

"jisung, erkek arkadaşınla (ç.n.: ben çok pis elendim arkşlr yüksek müsaadenizle bi' ölüp geleceğim.) ilgilen. ve changbin sende hyunjin'in silahlarına dokunmayı kes yoksa felix'le odalarınızı ayırırım." dediğinde dördü de nefeslerini tuttular.

"hyung, şaka yapıyorsun, değil mi?" felix bunları changbin'e koşarken sordu.

"ne yazık ki hayır." nefeslerini yeniden tuttular.

changbin ise, "üzgünüm hyunjin, artık silahlarına tek bir parmağımı bile sürmeyeceğim." dedi.

"ben de üzgünüm, hyung. sana bu şekilde bağırmamalıydım." ve bu sözler de hyunjin'dendi.

chan ise koşarak odalarına gitmelerini söyledi onlara.

seungmin ise arkalarından söylendi, "daha ne kadar çocukça davranabilirler?"

"çok fazla, hyung." jeongin güldü. "bazen onlardan daha büyük olduğumu hissediyorum."

"şimdi sen onlardan bahsediyorsun ama woojin daha çocukça davranıyor." çocuklar, chan'ın sözleri üzerine iç çekerek başlarını aşağı indirdiler. minho'nun boğazını temizlemesi ile ise de o tarafa doğru döndüler. onun orada olduğunu unutmuşlardı. çocuk ise kafası karışmış bir şekilde onlara bakıyordu.

jeongin ise ağzını aralayan ilk kişi oldu, "sorun değil hyung, onlar her zaman böyle kavga ederler."

"minho." chan seslendi ve minho mırıldandı. "benimle gel." ve beraber chan'ın odasına çıktılar. odaya geldiklerinde chan, duvarlardan birine doğru yürüdü.

"bu ne, hyung?" diye sordu minho. chan ise duvardaki ışığı aşağı çekti ve bir kapı açıldı.

minho'ya elini uzatarak, "gel." dedi. minho chan'ın elinden tuttu ve içeri girdiler. chan odanın ışığını yaktı, içerisi devasaydı. silahlarla dolu rafları, antrenman odası ve bir de barı vardı.

 silahlarla dolu rafları, antrenman odası ve bir de barı vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"

burada pratik yapacaksın."

"ne yapacağım?" diye sordu minho.

chan ise gülümsedi, "pratik. sana her şeyi öğreteceğim. şimdi git ve en çok sevdiğin bir silahı seç." minho ilk başta tereddüt etse de sonradan raflara doğru yürüdü. aramaya devam ederken gözüne birden bir şey çarptı. ona dokunmak istese de chan'ın sesini duymaktan korktu.

"bunu beğendin mi?"

"ben... oh..."

"eğer sevdiysen sadece söyle." chan minho'ya biraz daha yaklaştı.

"sevdim."

"o zaman al onları." minho elini kaldırdı ve bıçakları raftan aldı.

chan yeniden gülümsedi, "aslında sana yakıştıklarını düşünüyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

chan yeniden gülümsedi, "aslında sana yakıştıklarını düşünüyorum."

"deneyebilir miyim?" diye sordu minho. chan ise başını salladı ve odanın diğer ucundaki hedefleri ona gösterdi. minho onları attı, ama bir metre bile ileri gitmedi.

"işte. izin ver de sana yardımcı olayım." chan arkadan minho'ya yaklaştı ve bir elini minho'nun elinin üzerine, diğerini de yine onun omuzuna koydu. minho, chan'ın nefesini boynunda hissettiğinde tüylerinin diken diken olduğunu hissetti ve ona bakabilmek için başını hafifçe yan tarafa çevirdi. bir ani hareket; ve dudakları birbirleriyle buluşacaktı. minho gözlerini kırpıştırdı. (y.n.: RUHUM HUZUR İÇİNDE YATSIN ÇOK UTANIYORUM BEN.) (ç.n.: eheh, same.)

chan, minho'ya birkaç emir verdikten sonra söz konusu olan çocuk, hedefi tam ortasından vuran bıçağı attı.
 
"vay canına, sen gayet iyisin. bu ilk atışındı ve sen sadece mükemmelsin." minho duyduklarından sonra kıkırdadı. pozisyonları ise hâlâ aynıydı.

chan yavaşça arkasına döndü, şimdi de o çocuğa bakıyordu. o çok güzeldi. minho aniden yüzünün ısınmaya başladığını hissetti. chan yavaş yavaş eğilmeye başladı, minho ise gözlerini birkaç kez öylece kırpıştırdıktan sonra kapadı.chan ise ne yaptığının farkına o an vardı ve gözlerini açtı.

"doğru yapıyorsun, pratik yapmaya devam et." chan, minho'nun omuzunu pat patladı ve kafasını karıştırarak onu orada bıraktı.

•°•

yazarımız henüz kiss düşünmüyormuş 🤷

ー don't kill me, love me ♡ banginhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin