bölüm 2

3.1K 224 84
                                    

chan yukarı çıktı. çok sinirliydi. oturma odasına girdi. bütün çocuklar buradalardı. hyunjin ve felix'e yaklaştı:

"siz nasıl masum bir insanı kaçırabilecek kadar dikkatsiz olabildiniz?!" diyerek onlara bağırdı.

"üzgünüz." kafalarını aşağı indirdiler.

chan devam etti, "bakışlarınızı onun üzerinde tutamaz mıydınız?"

ardından araya jisung girdi, "chan hyung, sakin ol." chan elini masaya sertçe vurdu.

"ikinizin de pozisyonlarını değiştireceğim," sözlerine devam etti, "jisung hyunjin'in yerini alacak ve changbin de felix'in. "sanırım başından beri ikinize onu kaçırmanızı emretmeliydim." daha sonra hyunjin ve felix'e döndü ve sinirlice devam etti, "ikinizin üzerinde çalışması gereken daha çok şeyi var."

"chan, sakin ol." bu seferkini söyleyen ise changbin'di. chan hiçbir şey söylemeden odasına adımladı.

*

sabah uyandılar, kahvaltı ettiler ve 'iş'lerine gittiler. şimdi jisung ve changbin, ihtiyaç duydukları adamı kaçıracak olanlardı. hyunjin, changbin'in pozisyonuna geçtiğinden şu an elinde bir keskin nişancı silahı ile yüksek bir binanın çatısında duruyordu. eğer varlarsa, korumaları öldürecekti. felix ise bilgisayardan bazı dosyaları kontrol ediyor ve hyunjin'e emir veriyordu. bu bir zamanlar jisung'un yapması gereken bir işti. woojin ve jeongin, adamın sık sık uğradığı otelin yakınında, arabanın içinde bekliyor ve jeongin de chan'ı yeni havadislerden haberdar ediyordu. ve seungmin de yine adamın sık sık uğradığı kulübün önünde arabayla bekliyordu.

hiçbir şey olmadı. adam bulabilecekleri hiçbir yerdeydi. tüm günlerini boş yere bekleyerek geçirdiler.

ve en sonunda da geri döndüler. chan onları bekliyordu. kızgın görünüyordu. zaten vazolardan bazılarını da kırmıştı. sadece bir şey chan'ı sakinleştirebildi. müzik. chan gençken annesi onun için şarkı söylerdi. sesi çok rahatlatıcıydı. bu yüzden chan'ı sakinleştiren tek şey müzik olurdu. şarkıları söyleyen sanatçılar o kadar da yumuşak bir ses tonuna sahip değillerdi ama yine de chan'ı sakinleştirmeyi başardılar.

chan hariç herkes uyumaya gitti. eline bir elma aldı ve çocuğu kontrol etmek için aşağı indi. hücreye girdiğinde köşede kıvrılmış olan bir çocuk gördü ve elindeki elmadan yemeye başladı. çıkan ses, çocuğu yukarı baktırdı.

"uyuduğunu sanıyordum, yemek ister misin?" çocuk cevap vermedi, bu yüzden chan sadece elmasını yemeye devam etti.

kısa süren bir sessizlikten sonra çocuk birden konuştu, "eğer beni yemek istemeye çalışıyorsan başarısız olursun, sık sık yemek yemiyorum." chan baktı. ancak o zaman çocuğun ne kadar zayıf olduğunu fark etmişti. minho'ya biraz daha yakınlaştı.

"adın ne?"

"lee minho."

"ben de bang chan. bunu şu an sana söylüyorum çünkü endişelenecek hiçbir şey yok, buradan kaçamazsın. söyle bana lee minho, bizi hiç duydun mu? stray kids?" minho'nun nefesi kesildi. onlar hakkında çok şey duymuştu.

"tabii ki. şimdi düşünüyorum da, sen "mavi yıldız" değil misin? çetenin lideri. senin hakkında çok şey biliyorum. babanı öldürdün, sonra kaçtın ve bu çeteyi de ebeveynleri yüzünden acı çeken çocuklarla yarattın. ama anlayamadığım nokta şu, tüm bu "iş"leri yaparken onların hayatını tehlikeye atarak daha fazla acı çekmelerini sağlıyorsun. üstelik sen buna katılmıyorsun bile. tek yaptığın burada kalmak ve yaşamları tehlikede olduğunda da etrafta dolaşmak. bunun hakkında hiç düşünmedin mi?" minho aniden kendisine aşılanan cesaretin nereden geldiğini bilmiyordu ama yine de kendisine cevap vermesini istiyordu.

"peki, peki, peki, görüyorum ki içinde biraz cesaret var, değil mi?" chan kıkırdadı. "elbette onları düşünüyorum ve sen de hiçbir şey bilmiyorsun. ben kalpsiz değilim. bunu kanıtlamak içinse sana iki seçenek vereceğim; ya bu soğuk yerde oturmaya devam edip açlıktan öleceksin, ya da benimle gelip yemek yiyeceksin. seçim senin."

minho bağırdı, "sen iğrençsin!"

chan da ona bağırdı ve hücreden çıktı, "sen de sinir bozucusun!"  ve minho bir kez daha hücrenin dört köşesinden birine kıvrılarak ağladı.

ー don't kill me, love me ♡ banginhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin