minho kendini sıcak ve güvenli hissederek uyandı. gözlerini araladığında ise chan'ın göğsüyle tanıştı. hızlıca doğrularak kızarmaya başladı.
"uyandın mı?" chan da yattığı yerden kalkarak oturur pozisyona geçti.
"üzgünüm, seni mi uyandırdım?" diye sordu minho.
"hayır, yaklaşık yirmi dakikadır uyanığım. ben sadece seni uyandırmak istemedim." chan gülümsedi. "omuzun nasıl?"
"iyi. woojin hyung nasıl?"
"o iyi... sanırım. sadece sana güvenmediği için suçlu hissediyor."
"onunla konuşabilir miyim?" diye sordu minho. chan cevap vermedi, yataktan çıkıp minho'ya yardım etti ve alt kata indiler. oturma odasına girdiklerinde herkes onlara baktı.
"minho." woojin ona doğru koştu. "iyi misin?"
"evet hyung. endişelenme."
"üzgünüm. ben çok üzgünüm minho. keşke en başından beri sana güvenmiş olsaydım..."
"hyung, gerçekten sorun değil. lütfen üzgün olma. ve şu anda da biraz açım aslında..."
"oh, evet, tabii." jeongin mutfağa koşup elinde bir kase çorba ile geri döndü ve masaya koydu. "woojin hyung senin için hazırladı."
"teşekkürler hyung." minho çorbayı yemeye başlamadan önce gülümsedi. "muhteşemdi hyung." woojin de gülümsedikten sonra chan'a döndü.
"chan, sorun değilse eğer minho'ya nasıl dövüşebileceğini öğretebilir miyim?"
"ben de bunu sana sormak istiyordum woojin, yani iyi olur." ardından minho'ya döndü. "minho, yaralı omuzunla kavga etmeyi öğrenebilecek misin?"
"bu benim için bir şey değil, hyung. bir keresinde ayağım kırık olduğu hâlde koreografi hazırlamaya devam etmiştim." o inatla gülümsedi.
"tamam o zaman. haydi pratik odasına gidelim." minho, onları gizli odaya götüren başka bir kapı daha olduğunu öğrendi. ve böylece minho'ya nasıl dövüşüleceğini öğretmeye başladılar.
minho'nun dövüşmeyi öğrenmeye başlamasından beri bir hafta geçti ama o buna rağmen inanılmazdı.
"minho." woojin pratik yaparken bir kez ona seslendi. "benimle dövüşmeni istiyorum... gözlerin kapalı bir şekilde.""ne? bu nasıl mümkün olabilir?"
"gözlerini bununla kapatacağım." chan elindeki siyah kumaşla beraber geldi. "bu sadece seslere daha iyi konsantre olabilmen için, tamam mı? sana inanıyorum minho." minho'nun kulağına bunları fısıldadıktan sonra çocuğun gözlerini kapadı.
woojin çocuğa saldırmaya başladı. minho o kadar çok şok oldu ki, hiçbir şey yapamadı. bu yüzden birkaç kez yumruklandı ve tekmelendi.
"odaklan minho." woojin yumruk atmak için çocuğa doğru koşarken bağırdı. fakat woojin'in bildiği bir sonraki şey minho'nun geri çekildiği ve şimdi yerde oturduğu idi.
çocuklar ortamı neşelendirmeye başladılar ve minho gözlerini açtığında sadece yerde oturan woojin'i gördü."harikaydın." woojin gülümsedi.
* * *
aradan günler geçti. çocuklar yine şehirdelerdi.
"minho?" duydukları sesle jungkook ve taehyung'u görmek için arkalarına döndüler.
"hyunglarım, merhaba." minho onları selamladı.
"arkadaşlarının geri döndüklerini düşünmüştüm." dedi jungkook.
"uh... onlar burada daha uzun kalabilmek için ailelerinden izin aldılar, biliyor musun?"
"anladım. o zaman artık bizi tanıştırabilirsin?" diye sordu taehyung.
"oh, evet. bu chan hyung, woojin hyung, changbin, hyunjin, jisung, felix, seungmin ve jeongin."
"memnun olduk." çocuklar eğildiler.
"biz de. bize katılmak ister misiniz?" diye sordular. minho çocuklara döndü ve onlar gülümsediler.
"evet, tabii."
* * *
"hiç haber var mı?"
"evet efendim. kasabadalar."
"hm... anladım."
"benim harika bir planım var, efendim."
"bu iyi. bu çok iyi." adam kendi kendine gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ー don't kill me, love me ♡ banginho
Fanfiction❝bir çetenin üyeleri yanlışlıkla minho'yu kaçırıp onu liderlerine, chan'a, getirirlerse neler yaşanırdı?❞ /hyunsung ☆ changlix\ ᐷ çeviri, angst.