bölüm 7

1.9K 164 50
                                    

"ne düşünüyordum ki?" chan gizli odadan çıkarken kendine bu soruyu sordu. oturma odasına doğru yürürken iç çekti. çocuklar orada ve televizyon izliyorlardı.

"neden herkes uyanık?" soruyu soran chan'ı görmek için başlarını o tarafa çevirdiler. jisung ve hyunjin koltukta birbirlerini kucaklıyorken changbin, felix'i kucağına almış ve kanepede oturuyordu. seungmin ve jeongin başka bir kanepede otururken ise woojin, halıya uzanmış ve yatıyordu.

"uyuyabilecekmişim gibi hissetmiyorum." dedi changbin.

"katılmak ister misin hyung?" diye sordu jeongin. chan cevap olarak onlara doğru yürüdü ve yere oturdu. içlerinden biri kanalları gezmeye başlarken aniden durdu.

"25 ekim 1998 tarihinde doğan bay lee minho, kayıp. arkadaşları, beş gündür okula gitmediğini söylüyor ve kaçırılmış olabileceği düşünülüyor. eğer onu görürseniz veya nerede olduğunu biliyorsanız, ************ numarasını arayabilirsiniz. teşekkürler." ardından başka bir habere geçildiğinde woojin konuştu:

"sana onun başımızı sadece belaya sokacağını söylemiştim. ondan kurtulmamız gerek." chan biraz öylece durduktan sonra oturma odasından çıkarak bahçeye ulaştı. kapıyı açtı ve içine derin bir nefes çekti. bir zamanlar karanlık ve ölü olan bahçe, şimdi aydınlık ve güzeldi.

 bir zamanlar karanlık ve ölü olan bahçe, şimdi aydınlık ve güzeldi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(ç.n.: kenarlarda kalan kısımlar resimleri kestiğim için gittiler :/)

"o bunu evi temizlediği gün mü yaptı?" bu sorusu da kendineydi. soğuk rüzgar yüzünü okşadığında gülümsedi. tekrar içeri girdi ve odasına gitti. minho yatağın üzerinde oturuyordu. chan da onun yanına oturdu.

"bir şey mi oldu?" diye sordu.

"evet, evet oldu. her şeyi gördüm. beni arıyorlar. ve beni bulurlarsa seni de bulurlar. ya bulduklarında sana da bir şey yaparlarsa?" (ç.n.: bunun sen şeklinde çevrilip çevrilmediğinden gram emin değilim ama canım böyle çevirmek istedi .d) o ağlamaya başladı. chan ise gülümsedi ve minho'ya sarıldı.

"hey, bu olmayacak."

"chan, lütfen, lütfen bana bir saat izin ver. onları durdurmam gerek. lütfen." minho chan'a sıkıca sarıldı.

"bu saatte? saat gecenin biri minho. yat ve uyu. ben ne yapabileceğime bakarım." dedikten sonra minho'nun uzanmasına yardımcı oldu ve üzerini battaniye ile örttü. "uyu."

chan gizli odaya gittiğinde şaşırdı, minho hedefi tam ortasından beş kez vurmuştu.

"hızlı öğreniyor." diye söylendi kendi kendine. bıçakları alıp rafa koydu ve odasına geri döndüğünde minho'yu uyumuş olarak buldu. yatağa yürüdü, uzandı, minho'ya sarıldı ve gözlerini kapadı.

chan sabah uyandığında minho onun yanında değildi. doğrulup oturdu.

"minho? minho." chan fısıldayarak bağırdı.
"minho."

cevap alamadı. hemen ayağa kalktı ve merdivenlerden aşağı koştu. minho ne oturma odasında, ne mutfakta, ne de bahçedeydi. chan tekrar odasına koştu. dolabını açtı, rastgele bir şeyler giydi ve kapıya doğru koştu. evden ayrılmaya hazırdı ki, bir şey duydu. müzik. balkona gitti ama boştu. sonra aklına gizli oda geldi. nasıl unutabilmişti ki?

"tabii ya." diye söylendi odasına koşarken. ardından gizli odayı açtı ve müzik sesi daha da yükseldi. minho'nun dans edişini izleyebilmek için biraz daha ileriye yürüdü. chan iç çekti ve minho'ya bakarak duvara yaslandı. müzik dururken odada sadece minho'nun nefes alış-veriş sesleri yankılandı. chan ise onu alkışlamaya başladı ve minho'yu şaşırttı.

"channie hyung... ben... sen... uh... burada... ne... hahahaha." minho gergince güldü.

"harika dans ediyorsun." minho'ya yakınlaşabilmek için biraz daha yürüdü. "kaçtığını düşünmüştüm."

"neden yapayım?" diye sordu minho, nefesini tuttuktan sonra.

"dün haberler hakkındaki konuşmamızdan sonra kaçabileceğini düşündüm."

"bana beklememi söylemiştin, değil mi? sana güveniyorum channie. peki sen, sen bana güveniyor musun?" diye sordu minho.

"evet, sana güvendiğimi biliyorsun."

"o zaman gitmeme izin ver. sadece bir saatliğine."

chan endişeyle söylendi, "seni yalnız bırakamam, ya başına bir şey gelirse?"

"o zaman sen de benimle gel. kimse daha önce senin yüzünü görmediği için kim olduğunu bilmezler." diye bir öneride bulundu minho.

"sanırım haklısın. ama yine de işimize dönmeliydik. her neyse, haydi gidip kahvaltımızı edelim." chan elini uzattı. minho ise chan'ın elinden tutarak kıkırdadı.

ー don't kill me, love me ♡ banginhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin