bölüm 13

1.9K 148 87
                                    

chan evde bir ileri bir geri yürüyordu. onun yerini bulamamıştı.

"chan bir an için sakin ol." dedi woojin.

"nasıl sakin olayım woojin? nasıl? şimdiye kadar çoktan ölmüş olabileceği gerçeğine dayanamıyorum." chan'ın gözleri doldu. "hepsi benim suçum."

"bu nasıl senin suçun olabilir hyung?" diye sordu seungmin, chan'a yaklaşarak.

"haklıydı. bana yalvardığında gitmesine izin vermeliydim. ama yapmadım. ve şimdi gitti."

"hyung, söz veriyorum her şey yoluna girecek.  haydi şimdi biraz dinlenelim ve yarın da onu aramaya gidelim." dedi hyunjin. chan cevap vermedi. jisung, kafasını sallayarak herkese chan'ın yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunun sinyalini verdi. bu yüzden hepsi de odalarına gittiler.

chan'ın kalkmak istediği gibi, telefonu çaldı. bir mesajdı.

***********: chan, çok kıymetli minho'n benimle beraber. onu canlı ve güvenli istiyorsan bana gel. yalnız. onun yerine sen. istediğim bu. burada adres var. seni bekliyor olacağım.

chan bir hırıltı saldı. ayakkabılarını giydi ve dışarı çıkacağı an bir şey hatırladı. çocuklar. eline aldığı kağıda kalemle bir şeyler yazdı ve masanın üzerine koyduktan sonra dışarı çıktı.

arabaya doğru koştu ve sürmeye başladı.

* * *

chan'ın babası adamlarına, chan gelmek üzereyken minho'yu getirmelerini emretti.
çevresini görememesi için minho'nun gözlerini bağlamışlardı. sonra birden minho delice bir şey düşündü. woojin'in ona kapalı gözlerle nasıl kavga edeceğini öğrettiğini hatırladı ve şimdi de ihtiyacı olan buydu.

minho dövüşmeye başladı. iki adamın da kendinden geçtiğine emin olana kadar devam etti. (onları sertçe tekmeledi, kafalarını duvara vurdu ve bilinçlerini kaybetmelerini sağladı.) minho'nun elleri önden bağlıydı, böylece gözündeki şeyi çıkarabildi. adamlardan birine koşarak telefonunu aldı. chan'ın şimdiye kadar her şeyi bildiğinden emindi, bu yüzden başka birini aradı.

"jungkook?"

"minho? ne oldu? bu kimin telefonu?"

"fazla zamanım yok. bak. ben kaçırıldım. nerede olduğumu bilmiyorum. lütfen, seni aradığımdan beni bulabileceğini biliyorum. buraya olabildiğince hızlı gel."

"min..." minho aramayı sonlandırıp rehberdeki arama kaydını da silerek telefonu kapattı ve adamın tarafına fırlattı.

"seni o***** çocuğu. buna nasıl cüret edebilirsin?" adamın bilinci yerine gelirken bağırdı. minho'yu tekmeledikten sonra kollarından tutarak chan'ın babasının odasına doğru sürükledi.

* * *

çocuklar bir süre sonra uyandılar.

"git ve chan'ı ara. odasında olabilir." woojin hyunjin'e emir verdi. hyunjin chan'ın odasına koşarken, diğerleri oturma odasına gittiler.

"hyung." hyunjin merdivenlerden aşağı koştu. "chan ne odasında ne de gizli odada."

"ne? o zaman nerede?" diye sordu woojin.

"hyung. sanırım bunu okumalısınız." arkalarına dönüp elinde bir kağıt parçası olan jeongin'e baktılar.

"izin verin ben okuyayım." dedi ve kağıdı eline aldı changbin.

çocuklar, ben haklıydım. minho babamın elinde ve beni istiyor. oraya yalnız gidiyorum, üzgünüm. eğer bana bir şey olursa diye söylemek istiyorum... bakın, bana bir şey olup olmaması umurumda değil. çetemizi dağıtıyorum. böyle bir şey herhangi birinize tekrar olursa bununla baş edemem. bu yüzden gidin. yaşamaya devam edin. bu benim size son emrimdir.

woojin mektubu tekrar okumak için aldı çünkü buna inanamadı. gözyaşları herkesin de yanağından akmaya başladı.

"bunu nasıl yapabilir?" felix hıçkırdı ve yüzünü changbin'in göğsüne sakladı.

"bunu yapmak zorundayız." dedi woojin gözyaşlarının ıslattığı kağıda bakarken. "bu onun bize olan son emri."

* * *

chan hedefine ulaşmıştı. arabadan öfkeyle çıktı ve binaya girdi, kapıyı açtıktan sonra ise içeri girdi. orada 30'dan fazla adam vardı ve hepsi de chan'a bakıyordu.

"babamın gösterebileceği bütün çaba bu mu?" kıkırdadı. "hepinizi de öldüreceğim."

demesiyle beraber chan onlara saldırmaya başladı. adamlardan birini tabancasıyla öldürdüğü zaman, gülümsemesi daha da büyüdü. chan silahında tek bir kurşun kalana dek ateş etti, orada chan dışında yaşayan başka hiç kimse kalmamıştı.

* * *

"iyi dövüştüğünü görüyorum." chan'ın babası onlar odada yalnızken minho'ya bunları söyledi. "bakalım öldüğünde ne yapabileceksin."

"ona dokunmaya cesaret edersen, kemiklerini kırarım." kapı açıldığında chan da ortaya çıktı.

"chan." minho şu an ona doğru koşuyor olsa bile elleri hâlâ bağlıydı.

"iyi misin?" chan, minho'nun yanağını okşarken sordu. çocuk onayladı. chan, minho'yu arkasına sakladı.

"koruyucu olduğunu görüyorum ancak..." adamın sözü sirenler tarafından kesildi. "buna nasıl cesaret edebilirsin? seni öldüreceğim, seni yumurcak." polis memurlarının yaklaştığını ve daha da yaklaştığını gördü. silahını alarak chan'ı nişan aldı.

"hapse girebilirim ama seni hâlâ öldüreceğim." tetiği çekti ve mermi özgürlüğüne kavuştu.

chan için aniden her şey durdu. her şey sessizleşti. hiçbir şey duyamadı. bir anlığına hiçbir şey göremedi. gözlerini kırpıştırdı.

şimdi görebildiği tek şey ise minho'nun gülümseyen yüzü ve ağzından akan kanlardı. minho acı içinde chan'ın kollarına yığılıverdi.

"yakalayın onu." chan tanıdık bir ses duydu. bu jungkook'un babasıydı. memurlar onu yakalayarak polis arabasına sürüklediler. jungkook chan'a koşmak istedi ama babası onu durdurdu. jungkook babasının neden bunu yaptığını anladı. chan'ın minho'yla yalnız vakit geçirmeye ihtiyacı vardı.

"hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, lütfen..." chan minho'yu göğsüne yakın tutarak ağlıyordu.

"chan... ben... çok fazla... zamana... sahip değilim..." çocuk güçlükle nefes alıyordu.

"öyle söyleme."

"hayır chan... zorundayım... seni seviyorum... chan... her zaman... yapacağım..." kalan son enerjisiyle chan'a yaklaşıp dudaklarını ilk ve son kez birleştirdi. chan geri çekildiğinde minho artık nefes almıyordu.

"minho." chan ağladı. bununla başa çıkamadı. ilk ve tek aşkını kaybetmeyi kaldıramadı. chan minho'nun ölü bedenini göğsüne daha çok bastırdı. "ben de seni seviyorum minho. her zaman yapacağım."

jungkook ve babası duydukları yüksek sesle arkalarına döndüler. jungkook'un gözleri yaşlarla doldu ve ağlamaya başladı.

orada, odanın ortasında, birbirine yaslanmış olan iki ceset vardı.

son.

ー don't kill me, love me ♡ banginhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin