Bölüm 7

11 5 0
                                    

Bir hastane odasındaydık.

Duvarlara boş boş bakan Rüya ve onun saçlarını okşayan ben vardım. Saçlarını okşadığımı hissettiğini düşünmüyordum ama Rüya yıllar sonra hissettiğini itiraf etti.

Yara almaktan daha kötü bir şey varsa şu hayatta şayet iyileşemeden yara almak olurdu bu. Biz daha iyileşememiştik ki tekrar yara alıyorduk. İşte tam o zamanlar deist olmuştum. Bir Tanrı'nın varlığına inanıyor ama bu yaşadıklarımdan dolayı onun var olması dışında başka bir şey düşünemiyordum.

Rüya'nın elini alıp öperken ona nasıl yeteceğimi düşünüp duruyordum. Bu düşünce beni öyle zehirlemişti ki mikrobu damarlarımın içinde dolaşıp beni yiyip bitirmişti her geçen gün. Zaten zayıf bir adamken daha da zayıflamıştım. Asla sakal bırakmayan ben sakalımı kesmiyordum. Sakalımın arasından bir beyaz kıl çıkmıştı ama düşündüğüm gibi çoğalmamıştı. İlk beyazım olarak kaldı sadece. Aynayla ne zaman denk gelsem irkildim.

Elmacık kemiklerim zayıflıktan öyle bir çıkmıştı ki bana bakanın tek görebileceği iskeletimle derim arasında et olmadığı olurdu. Hastaneye her gün gittiğim için okula da gitmeyi bırakmıştım.

Doktorlardan tutun tüm hemşireler övgü dolu bakışlarını üzerimden ayırmıyordu. Rüya'ya bu kadar düşkün olmam sanki onları daha da motive ediyordu. Rüya'nın her geçen gün daha da iyi olduğunu söyleyip duruyorlardı ama ben bir fark göremiyordum. Babam dahil hiçbir erkeği göremeyecek kadar kendinden geçmiş bir haldeydi ama bazen anlamasam da kendi kendine gülümsediğini görüyordum. Bir iki kere babamın sevgilisi geldi gitti ama her gün yanımda olan İlknur'du. Zaten erkekleri asla Rüya'nın karşısına çıkarmıyorduk.

Hastane bahçesinde otururken yanımda oturup elimi tutan İlknur başını omzuma koymuştu.

"İyileşecek Savaş."

Bahçede yeni yeni açmaya başlamış bahar çiçeklerine bakarken İlknur umutla mırıldandı. "Babam hep eskiler gibi Mart ayı dert ayı, der ama tam tersi benim hep içimi açar. Çiçek açan yerde dert mi olur sanki?"

Her zaman ki gibi yine İlknur'a cevap vermemiştim. Onunla o kadar az konuşuyordum ki... Ama şimdi taktir ediyorum, İlknur benden ve Rüya'dan asla vazgeçmemişti. Hiç durmadan yanımızdaydı, etrafımızda pervaneydi ama ben eski ben değildim işte. Artık o kadınlara ince davranan Savaş bile olmaktan çıkmıştım.

"Onu bulmazsam benim de belamı versinler."

İlknur cevap vermedi. Ara ara bu lafı söyler dururdum. O da başını sallardı sadece.

En acısı da Rüya'nın o adama kapıyı açmasıydı. Açmıştı çünkü onu tanıyordu. Biliyordu, ona güvenerek kapıyı açmıştı. Onu eve alacak kadar ona güveniyordu ama aklının ipleri ellerinin arasından kayıp giderken tüm gece boyunca hatta gün doğumundan sonra defalarca dayak yemiş, işkence görmüş ve tecavüz edilmişti.

O sırada ben neredeydim?

Belki de bu yüzden kadınlara karşı olan eski saygımı kaybetmeye başlamıştım. Kardeşimin başından geçenler sırasında ben de bir kadının yatağındaydım. Şu an o yatağı nasıl alevlere atmak istediğimi bilemezsiniz.

Travma, yani olaylar sonrası yaşanan stres bozukluğu. Rüya'nın yaşadığı travma o kadar haddini aşmıştı ki hastanede neden yattığını bilmeden trans halinde açıyordu her sabah gözlerini.

Adamı görmüştü, ona kapıyı açmıştı ama yüzünü, her şeyini silmişti zihninden. Doktorlar ise bundan daha sinir bozucu yorum yapamazlardı sanki.

"Hatırlama ihtimali her zaman var ama hatırlamama ihtimali de... Bunu zaman gösterecek."

Bir gece İlknur hastanede kalmak istedi.

MÜBAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin