Bölüm 3

14 4 0
                                    

Homofobik değilim. İtiraf etmek gerekirse eskiden öyleydim fakat gözüm açıldıkça ve türlü türlü ortamlara girdikçe yelpazede renk renk açılan insan çeşitlerini tek tek gördüm. Sevgili kadınlar, eminim hemcinslerim de bana hak verecektir ki heteroseksüel her erkek ne kadar çok eşcinsellere saygı duysa da erkek erkeğe ilişki yaşayanlara içten içe dehşet halinde bakar.

Hayır, yadırgamak değil bu. Bir şeye saygı duymanız sonuç olarak onu anlamınızı gerektirmez değil mi?

Örnek: Senin düşüncene saygı duyuyorum, ne kadar çok altında ki sebebi idrak edemesem de.

Aranızda erkeklerden hoşlanan beyefendiler varsa lütfen beni affetsinler. Amacım asla sizi kırmak değil. Benden de hoşlanan bir genç vardı. Abdullah. Yirmi yaşındaydım o zamanlar ve açıkçası mevsimlerden midir nedir sürekli eve giren çıkan kız sayısı belli olmazdı. Abdullah'ın annesi de vardı. İsmini hiç unutmam çünkü burnu aynı annemin burnuna benziyordu. Adı da Selma'ydı. Abdullah o zamanlar lise öğrencisiydi ve anladığım kadarıyla asosyaldi. Annesi ve babası sürekli onun eve kapanmasından şikayet ederdi. Ne zaman dışarıdan gelip onu her zaman ki gibi balkonda görsem, utangaç bir şekilde bana selam verir ve hemen bakışlarını kaçırırdı.

Selma teyzeyi severdim. Hatta insanlara karşı hırçın olan Rüya bile severdi onu. Çünkü çok anaçtı. Utanmasam kadının dizine çöküp ağlayacaktım. Çünkü gülümsediğinde hep annem gibi olurdu. Bir gün Selma teyze kapıma dayandı ve yana yakıla Abdullah'a matematik çalıştırmamı istedi benden. İnsanlara bir şey anlatmaktan nefret etsem de Selma teyzeyi çok sevdiğim için kabul ettim. Kadın bana git şurada ben eşeğim diye bağır dese bağıracak durumdaydım. Kabul edince kadıncağız sevinçten boynuma atladı ama sonra kapıma uğramadı. Vazgeçtiler diye düşündüğüm sıralarda kapım çaldı. Selma teyze ve yanında zorla getirildiği belli olan Abdullah vardı. Durumu anlayınca hemen elim Abdullah'ın ensesine gitti ve tek hareketle onu içeri çektim.

"Gel bakalım buraya yakışıklı."

Selma teyze bana minnettar bir bakış attı ve iki elimi de tuttu. "Sana emanet."

Selma teyze gidince içeri girdik ama Abdullah hala çekingen bir tavırla kapalı kapının arkasında dikiliyordu.

"Rahat ol oğlum," dedim. "Ev seninmiş gibi."

Abdullah gülümsese de yüzüme bakmamıştı. Büyük koltuklara geçtik. Abdullah ne kalem getirmişti ne kağıt. Onun için odamdan hepsini alıp geldim. Başta onu açmak çok zor oldu. Fakat birkaç hafta sonra fark ettim ki Abdullah'ın matematiği kötü falan değildi. Birçok formülü biliyor ama hiçbir soru da uygulamıyordu ama yine de onu çalıştırmaya devam ettim. Hatta gün sayısını haftada ikiye çıkardık. Rahat etmesi için evin anahtarının bir kopyasını da verdim ona ama notları yükselmedi. İlk başlarda onun ailesine ceza verdiğini düşündüm. Çünkü ergenlik çağımda bunu yapmışlığım vardı. Ne kadar çok bununla gurur duymasam da babama inat dersleri asardım. Daha sonra fark ettim ki olan babama değil bana olacaktı. Okula gitmezsem çıldıracaktım.

Dediğim gibi o dönem bana ne olduğunu bilmiyordum ama şunu söyleyebilirim ki hayatımın hiçbir döneminde bu kadar kadınla birlikte olmamıştım. Nedenlerinden biri de Rüya'nın hastanede yatması olabilirdi. Yine ağır bir psikolojik travma geçiriyordu. Babam da tüm gün çalıştığı için ev boş olurdu genelde. Sağa sola saldırdığım sıralarda bir kadın arkadaşla birliktelik yaşadık mutfakta. Öyle bir anda mutfağa girdi ki Abdullah hemen toparlanamadım.

Abdullah'ın gözleri büyürken yüzünde ki kan resmen çekilmişti. Kafasını hızlı hızlı iki yana salladı gördüğü şeyleri inkar edercesine. Gözleri kapalı olan kadın arkadaşımı sonunda ellerini tutarak durdurdum. Abdullah kaçarcasına çıktı odadan. Evin kapısının kapandığını duydum ama birlikte olduğum kadının bunu duyacak hali yoktu.

MÜBAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin