41. Bölüm- Geçmiş

57 9 0
                                    

Jun Japonya'ya gitmişti bile. Masal ise bu ilk ayrılığı atlatmaya çalışıyordu evde bunalıma girerek. Kanepenin üzerinde kırlente sarılmış oturuyordu.
Bera:- Senin gibi erkek düşmanı bir kızın bu hallere düşeceği, aklımın ucundan bile geçmezdi.
Masal:- Benimde. Çok özledim çooooook! Diye nara attı evin içinde.
Bera:- Gideli daha üç saat olmadı.
Masal:- Ya orada Japon kızlarına takılıp giderse, ya beni unutursa?
Bera:- Yok artık sende.
Masal:- Yapmaz değil mi?
Bera:- Yapmaz merak etme sen.
O an da telefon çaldı. Masal ekrana baktı ve oturduğu yerden ayağa fırladı sevinç ve heyecan ile.
Masal:- Jun arıyor!
Bera:- Açsan artık. Heyecandan telefonu tutamıyor.
Masal:- Alo! Jun.
Jun:- Masal, telefon elinde miydi?
Masal:- Evet. Vardın mı Japonya'ya?
Jun:- Evet canım. İner inmezde seni aradım. Şimdiden özledim seni.
Masal gülümsedi:- Özlemek mi? Ne çabuk özledin? Hem sayılı gün çabuk geçer. Bir kaç gün sonra burada olacaksın. Sabret olur mu?
Bera:- Diyene bak. Az önce hiç öyle demiyordun.
Masal omuzuna vurdu Bera'nın.
Jun:- Sen beni hiç özlemedin galiba.
Masal güldü:- Daha gideli iki saat oldu. Hem biliyorum ki beni düşündüğünü.
Bera:- Külliyen yalan. Biliyormuşmuş.
Masal kırlenti attı Bera'ya bu kez de.
Jun:- Seni her özlediğim de arayacağım. Aç olur mu?
Masal:- Tamam. Dedi ağzı kulaklarında.
Jun:- Kendine iyi bak.
Masal:- Sen de. Dedi ve kapattı.
Bera :- Ağzım açık dinledim seni.
Masal:- Ne yapayım Bera, geri dön mü deseydim? Çocuk gurbette zaten.
Bera:- Gurbette olan sen gibisin sanki.
Akşam yemeği yeniyordu Hyun'un evinde. Annesi ve babası ile karşılıklı oturmuşlar düğün meselesini konuşuyorlardı.
Bayan Hana:- Masal'ın okulu da bittiğine göre, düğün hazırlıklarına yavaş yavaş başlamak gerek.
Bay Kyu Yong:- Hyun, mutlusundur herhalde yakında kendi aileni kuracaksın.
Hyun:- Çok mutluyum baba. Dedi kısık bir sesle.
Bayan Hana:- Masal'ın gelinliğini filan sipariş vermek gerek. Düğün yerine de karar vermeliyiz. Davetiyeler, nikah şekeri. Hepsi bir yana sizin eviniz ne olacak oğlum? Karını alda evinizi beğenin. Eşyalar filan.
Hyun yutkundu :-Hallederiz anne.
Bayan Hana:-Hallederiz deme oğlum o kadar çok iş var ki. Olmadı yarın ben gidip Masal ile birlikte biraz düğün alışverişi yapalım.
Bay Kyu Yong:- İyi olur.
Hyun:- Olmaz!
Bay Kyu Yong:-Neden olmazmış?
Hyun:- Biz, Masal ben ve Bera Japonya'ya gideceğiz.
Bayan Hana:- Neden?
Hyun:- Çünkü Jun'un ralli şampiyonası var. Onu desteklemeye gideceğiz. Hem de gezmiş oluruz.
Bay Kyu Yong:- Hyun haklı. Bunlar sürekli ikiz gibi gezdikleri için Japonya'ya da gitmese olmaz. Git tabi arkadaşının yanına. Destek ver.
Bayan Hana:- Düğün hazırlıklarını da gelince yaparız artık.
Hyun gülümsedi:- Artık.
Ertesi gün olmuştu.
Jun antrenman için ralli pistine geldi. Antronörü ve çalışma arkadaşları da oradalardı.
  Antronör:- Seni germek istemem ama bu sene zorlu rakipler var.
  Jun gülümsedi:- Sorun değil koç. Hiçbir zaman hiçbir rakibimi hafife almadım. Onları küçümsediğim zaman baştan kaybedeceğimi biliyorum.
  Antronör:- Aferin sana Jun. Ben de sana verdiğim emeğimin boşa gitmediğini bir kez daha anladım. Şampiyonluk bizde. Yine.
  Antronör biraz uzağında bulunan Dong Soo'ya el salladı ve yanlarına çağırdı.
  Dong Soo:- Seni dinliyorum koç.
  Antronör:- Aranızda ki sıkıntı ne bilmiyorum ama bu yarışlarda gerçek bir ekip ruhuyla yarışmanızı istiyorum. Tamam mı?
  Jun ,Dong Soo'ya baktı. Soo'da ona.
  Jun:- Tamam koç.
  :-Koç yeni ekip arkadaşlarımız geldiler.
  Antronör:- Gelsinler.
  Yeni ekip onlara doğru geliyorlardı.O an, işte o an Jun ve Dong Soo'nun gözleri açıldı sonuna kadar. Bir an ikisi de ne yapacaklarını bilemediler. Kaldılar oldukları yerde. Bir an birbirlerine baktılar, sonra tekrar karşılarına geçmişten gelen o misafire baktılar. Jun'un kadınlara olan nefretinin nedeni, Soo'nun ise arkadaşını kaybetmesinin sebebi gelmişti.
  Jun ve Soo:- Min Ji!
  Antronör:- Arkadaşlarınız da geldi. Bu işte size en çok yardımcı olacak kişi de Kim Min Ji.
Jun ne yapması gerektiğini bilmiyordu o an. Gitmek ve kalmak arasında sıkışmıştı sanki. Dong Soo'nun ise ondan kalır yanı yoktu hani. Jun'a karşı hissettiği suçluluk duygusu daha da ağır basıyordu. İkisinin de kaçacak bir yerleri yoktu dimdik karşılarında duran geçmişlerinden.
  Min Ji gülümseyerek yanlarına geldi.
  Min Ji:- Merhaba. Sizleri yeniden görmek çok güzel.
  Jun sadece bakmak ile yetindi gözlerine. O bakışlar boş yere harcanan üç yılın nasıl geçtiğini bir seferde anlattı Min Ji'ye. Sebep olduğu yıkım hikayesini tekrar hatırlattı. Ama Jun o an bir karar aldı. Min Ji'nin kendisine hiç bir şey ifade etmediğini kendi kendine kanıtlaması gerekiyordu. Nefret bile başlı başına bir duygu idi ve o geçmişindeki bu kıza hiç bir duygu beslememeliydi. Nefret dahi olsa. Bunu kendisinden çok Masal'a kanıtlamak istedi birden. Çünkü duyduğu an Masal kendisini zora sokacaktı iyi biliyordu. Hem onun aşkı ile tüm yaraları iyileşmiş, duygu dünyasına yeniden bahar gelmişti. Artık çok daha mutluydu Masal ile. Gerçek sevgi o idi. Geleceğiydi o.
  Dong Soo:- Artık bizimle sen ilgilenecekmişsin.
  Min Ji:- Evet. Yine bir aradasınız. Eskisi gibi.
  Jun:- Bir arada olmak sayılmaz. Sadece takım için.
  Min Ji ilk defa duyduğu Jun'un sesi ile kalbinde bir çarpıntı hissetti. İçinde bir şeyler aynı kalmıştı belli ki. Jun'a baktı suçlu ama sevgi dolu gözlerle. Jun ise bu bakışın, yüzünde ki o masum gülümsemenin anlamını çözmüştü bir anda. Çünkü Masal'ı düşünürken aynaya bakıp gördüğü yüzdü bu.
  Dong Soo:- İyi görünüyorsun.
  Min Ji:- Siz de. Son gördüğümde...
  Dong Soo:- Sonları bırakıp işimize bakalım artık. Olur mu? Ne de olsa profesyonel insanlar böyle yaparlar. Dedi ve Jun'a başı ile işaret edip arabaya doğru ilerlediler. Min Ji tek başına kalmıştı. Uzaktan da olsa çekmemişti bakışlarını Jun'un üzerindeydi gözleri.
  Jun:- Güzel hareketti.
  Dong Soo:- İlk defa beni taktir ediyorsun.
  Jun arabasına yaslandı, kollarını bağladı birbirine.
  Jun:- Söylesene Min Ji ile neden ayrıldınız? Oysa benden sonra birlikte olursunuz diye düşünüyordum.
  Dong Soo:- Beni sonuna kadar dinleyeceğini bilsem, her şeyi anlatırdım sana.
  Jun:- Dinleyeceğim, anlat.
  Dong Soo derin bir nefes aldı. Sonra da konuya girdi. Jun'a her şeyi anlattı. Tek seferde. Jun ise kendisini dinledi. Eski arkadaşını sonuna kadar dinledi. Bazı şeyler onun bildiği gibi değildi evet. Bir ihanet vardı ama bu Jun'un sandığı şekilde değildi.
  Jun:- Ben, bilmiyordum.
  Dong Soo:- Beni dinlemedin ama sana hak veriyorum. Sen haklıydın. 
  Jun:- Keşke daha önce anlatsaydın.
  Dong Soo:- İnanmazdın ki. Galiba bizim kaderimizde arkadaş olmak yok Jun. Belki aramıza o gün Mi Ji girdi. Şimdi de Masal. O gün haksız yere olduğum o pozisyonda bu gün Masal için olabilmem an meselesi ve ben ilk defa bu yüzden korkuyorum.
  Jun ayaklandı:- Masal benim karım.
  Dong Soo:- Bunun gerçek olduğunu kabul ettiğim gün, Masal'ın peşini bırakacağım.
  Jun:- Benimle istediğin kadar savaşabilirsin Masal konusunda. Sevgime de Ona da aşkımıza da güveniyorum çünkü. Dedi ve ayrıldı Dong Soo'nun yanından.
  Jun ve Dong Soo'nun Masal savaşı daha farklı bir hal almış olsa da bu yarış ve şampiyonluk kupasını kaldırmak için ekip olmuşlardı ama Jun, Masal söz konusu olduğunda bir kaplana dönüşebiliyordu ve bu antlaşma ne zamana kadar sürerdi kendisi de bilmiyordu.
  Jun antremandaydı ve Min Ji'nin hayran bakışları hâla kendisinin üzerindeydi.
  Min Ji:- Seni yeniden kazanacağım Jun. Senin için elimden gelen ne varsa yapacağım. Diye mırıldandı.
  Jun arabasından indi. Min Ji koşarak geldi yanına.
  Min Ji:- Harikaydın. Şampiyonluk sende olacak her zaman ki gibi.
  Jun:- Teşekkürler. Dedi soğuk bir ses tonuyla.
  Min Ji:- Pişmanım!
  Min Ji hemen girmişti konuya. Jun, baktı yüzüne.
  Jun:- Pişman olman, kaybolan üç yılımı geri getirmez. Biliyor musun ihanetinin ilk yıllarında kimseyi hayatıma almak istemedim. Kadın yüzü görmeye tahammül bile edemedim. İkinci yılında, denedim. Birileri olmalı hayatımda dedim ama güvenemedim. Hep sen geldin aklıma. Senin ihanetin geldi. Üçüncü yılında ise aşk işlerinden vaz geçip kendi başıma yaşamayı başardım. Sevmeden. Kadınlara düşmanlığım sayesinde tabii.
  Min Ji:- Ben ise üç yılımı sadece pişmanlık ile geçirdim. Sana yaptığım şeyin pişmanlığı. Yine de içimde bir şey vardı. Bir ümit. Belki beni affeder de yeniden başlarız diye düşündüm hep.
  Jun güldü:- Yeniden başlamak mı? Bana yaptığın şey dünyamı yıktı biliyor musun? Birini sevmeden, sevemeden yaşamak bir erkek için ne kadar zor biliyor musun? Ama şimdi iyi ki diyorum. İyi ki görmüşüm gerçek yüzünü. Yoksa yanlış bir evlilik yapacakmışım. Sevmediğim,sadece kendisine çok güvendiğim bir kız ile evlenip, deli gibi sevdiğim kadını tanıma şansını kaybedecekmişim.
  Min Ji:- Aşık mısın?
  Jun:- Aşk mı? Yanında hafif kalır. Seviyorum. Çok seviyorum hemde. Şu an ondan ayrı kaldığım için canımın nasıl acıdığını anlatamam sana. Onu göremiyorum diye hemde. Senin ben de açtığın yarayı o iyileştirdi. O unutturdu acılarımı. Huzura giden yolu onu tanıyınca buldum.
  Min Ji:- Bunları benim canımı yakmak için söylüyorsun.
  Jun parmağındaki yüzüğü gösterdi.
  Jun:- İnanıp inanmamak sana kalmış.
  Min Ji:- Nişanlandın mı?
  Jun:- Evlendim.
  Min Ji:- Ama ben, ben seni unutmadım. Pişmanım gerçekten. Seni sevdiğimi öyle geç anladım ki. Seni hâla seviyorum ben. Hem, sen de seviyorsun beni. Benimle evlenecek kadar seviyordun beni. Aşkın bitmiş olamaz.
  Jun:- Güven ile sevgiyi ayırt edemeyen aptalın biriymişim o zamanlar. Sana hissettiğim güven duygusunu aşk zannedecek kadar aptal. Bu nedenle sevmiyorum seni. Şimdi iki duyguyu da biliyorum. Anlamını, ne demek olduğunu. Ve ben şimdi her iki duyguyu da bir kadında yaşıyorum. Güveniyorum ve daha çok seviyorum.
  Min Ji:- Beni sevdiğini biliyorum.
  Jun:- Ben de kimi sevdiğimi biliyorum. Bu konuşma fazla uzadı bence. Dedi ve gitti.
  Dong Soo onları uzaktan izliyordu:- Yine ne yapacaksın sen Min Ji? Belli ki Jun için geldin bu kez de. Yine mi yıkacaksın hayatlarımızı?
  Sabahın erken saatleriydi. Hani dokuz dokuz buçuk. Kızların zili çalıyordu.
  Masal:- Bera, kapı çalıyor. Dedi yatağın içinde uykusundan yarım açılmış gözleri ile.
  Bera:- Çalmıyor resmen kırılıyor kim bu? Dedi ve yataktan kalkıp kapıya gitti. Peşinden de de Masal.
  Bera :- Kim o!
  Hyun:- Benim Bera.
  Bera hızla kapıyı açtı. Masal ile korkmuşlardı bu telaşlı kapı çalışa.
  Masal:- Bir şey mi oldu Hyun? Yoksa Jun...
  Hyun:- Korkmayın. Sorun yok. Sadece Japonya'ya gidiyoruz.
  Bera:- Neden?
  Hyun:- Jun'a destek vermek için. Yarış var hatırlıyor musunuz?
  Bera gülümseyerek baktı Masal' a.
  Hyun:- Haydi hazırlanın hemen gitmemiz gerek. Uçak biletlerini aldım bile. Hadi kızlar, Jun'a sürpriz yapacağız.
  Masal ve Bera koşarak girdiler içeri ve hazırlanmaya başladılar.
  Hyun'un telaşı belliydi aslında. Ailesinin bu düğün hazırlıkları, onu Bera'ya itiraf etmesi için iteliyordu sanki. Ve bu itiraf onu oldukça korkutuyordu. Kaçmak daha kolay geliyordu şu an için gerçeklerden.
  Artık Japonya yolculuğu başlamıştı. Hyun kızları apar topar almış Japonya'ya kaçmıştı resmen. Masal ise eşini göreceği için oldukça heyecanlıydı.
  Önce kalacakları otele gelip yerleştiler. Masal ise eşi için hazırlanıyordu.
  Bera:- Jun seni görünce ne yapacak acaba?
  Masal:- Asıl ben onu görünce ne yapacağım bilmiyorum.
  Bera:- Bence çok sevinecek. Ne giyineceksin?
  Masal:- Bilmiyorum ki. Hep pembe giyiniyorum. Bu kez de farklı bir şey mi giyinsem?
  Bera:- Haydi bavuldan seçelim bir şeyler.
  Masal ve Bera hazırlanmışlardı. Spor bir şeyler giyinmişlerdi.
  Bera,arkadaşına baktı:- Çok yakıştığını söylemek istiyorum.
  Masal:- Asıl sen fıstık gibi oldun. Hyun' a dikkat edelim de seni görür görmez bayılmasın.
  Hyun girdi o an içeri:- Vaovvv çok güzel olmuşsun canım.
  Bera:- Teşekkürler. Dedi utanarak.
  Hyun:- Ee hazırsanız bizim şampiyonun yanına gidelim.
  Masal:- Haydi hemen gidelim.
  Hyun:- Birileri kocasını çok özlemiş galiba.
  Bera güldü:- Yok canım ne özlemesi! Dedi ima ile.
  Masal'da gülüyordu.
  Antereman pistinde ise Jun rüzgarı esiyordu. Bu rüzgar ona hâla bir şeyler hisseden Min Ji'yi daha da kendisine bağlıyordu.
  Jun arabasını kenara çekti ve indi. Karşısında Min Ji belirdi o an. Kaskını çıkardı ve arabasının önüne koydu.
  Min Ji:- Sen harika bir ralli pilotusun.
  Jun:- Teşekkürler de bunu neden söyledin şimdi?
  Min Ji:- Çünkü sana daha çok aşık oluyorum.
  Jun:- Ne?
  Min Ji:- Ben aptalın biriymişim. Gerçek bir aptal. Senin gibi mükemmel bir erkeğin yerine başka birini tercih ettiğim için.
  Jun:- Tercih ettiğim dediğin kişi, Dong Soo. Ne oldu da beni onun yerine koyuyorsun şimdi?
  Min Ji:- Ben Dong Soo derken, meğerse içten içe seni sevmişim. Jun ne olur bize bir şans ver. Sensiz olmuyor. İnan bana.
  Jun:- Üç sene de mi geldi aklına bunlar?
  Min Ji:- Beni affet demeye yüzüm yoktu. Cesaretimde. Ama eğer bir şans verirsen, yeniden benimle olursan, o hatayı telafi eeceğim. Seni dünyanın en mutlu erkeği yapacağım. İnan bana bu şansı verdiğin için pişman olmayacaksın.
  Jun:- Ben şu an da dünyanın en mutlu erkeğiyim zaten. Eşimle.
  Min Ji:- Senin evli olduğuna inanmıyorum. Beni pişman etmek için söylüyorsun evli olduğun yalanını. Tamam işte pişmanım. İnan bana artık. Daha ne söylememi istiyorsun benden?
  Jun:- Beni anlamanı istiyorum. Sana verecek şansım yok. Çünkü sevdiğim biri var.
  Min Ji:- Yapamam Jun senden ayrı kalamam. Üç sene kaldım ve çok canım yandı. Artık sensiz olamam. Dedi ve hızla Jun'a doğru atıldı ve sarıldı ona. Jun ne olduğunu anlamadı birden. Ama o an ne olduğunu anlatacağı bir şey oldu.
  Masal:- Jun!
  Jun ve Min Ji duyduğu ses ile arkasına döndüler. Evet Masal'dı bu. Bera ve Hyun ile birlikte Japonya'da idiler.
  Birden yanlarına Dong Soo'da geldi. O da görmüştü Jun ve Min Ji'yi. Onu öyle gören Masal'ı da.
  Jun, Min Ji'yi itti hemen.
  Hyun:- Bu, Min Ji. Diye mırıldandı. Onu duymuştu Masal ve Bera.
  Jun yanına geldi Masal'ın.
  Jun:- Masal, senin burada?
  Masal gözlerini dikmiş bakıyordu Jun'un gözlerine. Kızgınlık, kıskançlık ve kırgınlık dolu bakışlarla.
  Dong Soo ise Masal' a bakıyordu. Aşk ile bakıyordu hâla. Onun üzülmesi kalbini acıtıyordu resmen ve o şu anda Masal'ın sevgisini görüyordu canlı canlı. Görmemezlikten geldiği onca olaydan sonra bu gün Masal'ın Jun'u kıskanmasından çıkarıyordu bu sevgiyi. Gözlerindeki hüzün dolu bakışlardan görmüştü Jun'u kaybetme korkusunu. Ama kendi aşkını gizleyemiyordu bir türlü. Min Ji'de o karmaşada bunu fark etmişti. Dong Soo'nun, Masal'a bitiremediği aşkını.
  Jun elini uzattı Masal'a.
  Jun:- Masal, düşündüğün gibi değil!
  Masal:- Ne düşündüğümü biliyor musun da böyle söylüyorsun?
  Jun:- Senin her halini anlarım ben. Şu an ne düşündüğünü de biliyorum.
  Masal:- Çünkü benim gördüğümü sen de görseydin aynısını düşünürdün değil mi? Afedersin. Buraya hiç gelmemeliydim. Dedi ve hızla çıktı oradan. Jun peşinden koştuğu Masal'ı dışarıda yakaladı ve kolundan kavrayıverdi.
  Jun:- Bu doğru değil. Düşündüklerin doğru değil.
  Masal:- Haydi git eski sevgilinin yanına. Ne de olsa özlemişsiniz birbirinizi. Nasıl sarıldığınızı gördüm. Aşkınız tazelenmiş belli ki.
  Jun:- Hayır Masal. Ben onunla sadece...
  Masal bağırdı birden:- Sadece sarılıyordun. Japonya'da kavuşmaya mı karar verdiniz ha! E doğru tabi. Güney Kore'de Masal var çünkü. Yakalanırdınız.
  Jun:- Benim seni aldatabileceğimi nasıl düşünürsün? Ben seni severken hem de.
  Masal:- Demek ki sevdiğin ben değilmişim. Öğrenmiş olduk. Dedi ve uzaklaştı.
  Jun:- Masal!
  Masal, yürüyordu. Nereye gittiği konusunda hiç bir fikri olmadan hemde. Min Ji'nin ona sarıldığı o an gözünün önüne geliyordu. O göğüse sadece o yaslayabilirdi başını başkası asla. Ama içine koyan tek sey kıskançlık değildi. Aldatılmış olmak. Onur kırıcıydı. Hem Min Ji'yi hâla seviyordu madem neden kendisini sevdiğini söylemişti ki? Kendisini sadece geçmişin yaralarını sarmak için mi kullanmıştı yani? Araları iyi olunca da hemen Masal'ı unutmuştu Jun.
  Ve kafasının içinde dolaşan binlerce soru ile Masal kendisini sokağa attı. Bir iki damla gözyaşı aktı gözlerinden. Jun kadar onun da korkuları vardı ve belli ki bu korkularından biri de Min Ji'nin, Jun'un aklının hâla bir köşesinde olabileceğiydi. Bu karşılaşma ile de bunu az çok öğrendiğini düşündü o an kıskançlığında vermiş olduğu etki ile.
Jun ise yarış öncesi bu olay ile büyük bir motivasyon kaybetmişti. Arabasına dayadı kolunu başı önünde. Sonra sırtını yasladı. Başını sıvazladı, sinirliydi,üzgündü ve bu hareketlerine yansıyordu. Hyun yanına geldi.
  Hyun:- İyi misin?
  Jun:- Bana hiç güvenmemiş.
  Hyun:- Kızı suçlama boşuna. Senin ne işin vardı Min Ji ile?
  Jun:- Yeni ekipte o da varmış. Bana aşık olduğunu, unutamadığını söyledi durdu geldiğinden beri. Evli olduğumu söylediysem de bunu sadece kendisinin canını yakmak istediğim için söylediğimi zannediyor.
  Hyun:- Üzülme. Masal seni anlayacaktır.
  Jun:- Benim onu aldattığımı düşünüyor Hyun ben onu düşünmeden bir an geçirmediğim hâlde o benim başka bir kadına bakabileceğimi düşünmüş.
  Hyun:- Masal seni kıskandığı için böyle davrandi Jun bunu unutma. Üstelik sarılırken gördüğü kişi Min Ji. Ona da hak ver. Biraz kafasını dinlesin anlar hata yaptığını.
  Jun:- Bilmiyorum inatçıdır bilirsin.
  Hyun:- Bir sürpriz yapalım dedik neler oldu!
  Dong Soo ise Min Ji'nin yanına geldi.
  Dong Soo:- Sen ne biçim bir kızsın? İnsanların hayatları,sevgileri ile neden oynuyorsun?
  Min Ji:- Ben kimse ile oynamadım. Yıllar önce kaybettiğim şeyi geri almaya çalışıyorum.
  Dong Soo:- Beni almaya çalıştığın gibi mi? Hem de Jun'un hayatı ile oynayarak.
  Min Ji:- Aptalmışım. Gözümün önündekini göremeyecek kadar körmüşüm. Ama akıllandım ve Jun'u kimseye kaptırmayacağım.
  Dong Soo:- Kendi karısına da mı? Uzak dur bizden. Sen ne Jun'u ne de beni hak etmiyorsun.
  Mim Ji:- Seni isteyen kim ki? Hem Jun'un karısı dediğiniz o kıza bakışını gördüm. Aşık mısın yoksa ona?
  Dong Soo:- Bana bak. Bu seni ilgilendirmez.
  Min Ji:- O zamanlar Jun'u kurtarmak için de olsa oynadığın oyun şimdi gerçek mi oluyor yoksa?
  Dong Soo:- Masal'ı seviyorum evet. Neden biliyor musun? Çünkü tertemiz bir kalbe sahip. Sana hiç benzemiyor.
  Min Ji:- Ama o Jun'a aşık. Arkadaşının aşkına aşıksın. Hiç düşündün mü? Belki de beni kandırmanın bedelini ödüyorsundur.
  Dong Soo:- Bedel mi? Ödemem gereken hiç bir şey olduğuna inanmıyorum. Arkadaşım için yine yapardım. Dedi ve arkasına dönüp gitti.
  Akşam olmuştu. Masal ortalarda yoktu. Bera, Hyun ve Jun otel lobisinde oturmuş onu bekliyorlardı.
  Jun:- Nerede bu kız?
  Bera:- Aradım ama açmıyor.
  Hyun:- Japon bir arkadaşınız filan var da yanına mı gitti?
  Bera:- Yok canım. Kayıp filan mı oldu acaba? Korkuyorum Hyun!
  Jun:- Ben aramaya çıkayım en iyisi.
  Bera:- Sen nasıl bulacaksın ki?
  Hyun:- Biraz daha bekleyelim gelir belki.
  Akşam Masal içinde akşamdı. Telefonu sürekli çalıyordu ama o sessize aldığı telefonunun sadece titreşimini hissediyordu. Bankın üzerinde dört büklüm olmuş, düşüncelere dalmıştı. Birden yine çaldı telefonu. Sinirlendi ve tamamen kapatmak için eline aldı telefonunu ama Dong Soo'nun aradığını gördü. Zaten çocuğa Jun yüzünden bir sürü haksızlık yapmıştı. Açmasa ayıp olacaktı bir kez daha. Dayanamadı ve açtı.
  Dong Soo:- Masal?
  Masal:- Benim Soo.
  Dong Soo:- Neredesin sen? Dışarıda mısın? Araba sesleri geliyor neredesin?
Masal:- Bilmiyorum.
  Dong Soo:- Masal konum at bana. Seni almaya geleyim olur mu?
  Masal:- Olmaz. Jun kızar.
  Dong Soo:- Seninle konuşacağım sadece. Hem onlarda seni arıyorlar.
  Masal durdu biraz:- Peki. Dedi ve telefonu kapatıp Soo'ya konum attı.
  Kısa bir süre sonra Dong Soo konumda ki yere geldi. Oturmakta olan Masal'ı gördü az uzağında. Ellerini birbirine bağlamış oturuyordu. Üzgün ve bitkin.
  Dong Soo:- Masal!
  Masal başını kaldırıp baktı Dong Soo'ya. Yanına oturdu Soo usulca.
  Dong Soo:- Seni merak ettim.
  Masal:- Neden benden vazgeçmiyorsun hâla?
  Dong Soo:- Sen olsan, Jun'dan vaz geçer miydin?
  Masal:- Eğer o başkasını seviyorsa istemeyerekte olsa vazgeçerdim.
  Dong Soo:- Sen vazgeçiyorsun da kalbin geçmiyor işte. İnsanı yönlendiren de kalbi olunca senin yanında buluyorum işte kendimi.
  Masal :-Haklısın. Ben de kalbimi dinleyip geldim buraya. Sana bir şey demeye hakkım yok ki.
  Dong Soo:- Jun'a da bir şey demeye hakkın yok çünkü onun bir suçu yok.
  Masal:- Ama o...
  Dong Soo:- Şimdi beni dinle. Sana anlatacaklarım var.
  Biz, Jun ile harika bir takım arkadaşıydık. Hyun kadar olamasam da onunla iyi arkadaştık. Min Ji ise staj için gelmişti takıma. O sıra takımda muhteşem üçlü diye anıaya başladık. Her şey iyi gidiyordu. Birbirimize çok güvenirdik. Neredeyse her konuda güvenirdik. Sonra bu güvenden doğan bazı şeyler gelişmeye başladı Jun'dan Min Ji'ye karşı. İkisi çok yakın olmaya başladılar. Ama bu süre içinde Min Ji'nin bana olan bakışlarında,davranışlarında da bir gariplik vardı. Yakın davranıyordu. Meğerse bana ulaşmak için Jun'u kullanıyormuş. Anlayamadım.
  Evlilik kararı aldıklarında bunun bir kıskandırma planı olduğu ortaya çıktı. Min Ji vicdana mı geldi artık yoksa oyunu sürdüremedi mi ne ise bana açıldı. Onu red ettiğimde ise bu oyuna devam etti sırf beni kıskandırmak için. Jun'un kalbinin yanabileceğini hiç düşünmüyordu üstelik, bunu Jun'a anlatsam beni dinlemezdi. Bana mı inanacaktı yoksa evlenmek üzere olduğu kıza mı diye düşündüm ve ben de Min Ji'ye onu açığa çıkaracak bir oyun oynamaya karar verdim. Jun'u bu evlilikten geçte olsa döndürecek bir oyun.
  Min Ji gözünü karartmış o gün, o gelinliği giyinmişti. Yanına gittim. Jun'un o an gelini almaya geleceğini biliyordum. Beni sevdiğini söyledi. Ben de onu. Sonra bana yaklaştı ve öptü. Çekilmeden geri, Jun'u bekledim. İşte o an gördü Jun bizi. O kadar öfkeli, o kadar hayal kırıklığına uğramıştı ki bir yumruk yedim yüzüme. Min Ji öne atıldı ve beni sevdiğini itiraf etti. Hatta ekleyip benimde onu sevdiğimi söyledi. Her ne kadar hak etmesem de bir çok ta hakaret işittim ve bir yumruk daha yiyecekken, Jun yumruğunu sıkıp orayı terk edip gitti. Min Ji gülümseyerek döndü bana. İşte o an ben de Min Ji'nin yaptığı hatayı yüzüne vurdum. O yüzün aldığı hâli görmeliydin.
  Galiba bana olan sevgisi değildi onu Jun ile evliliğe kadar götürecek şey. Tek niyeti kıskandırmak değilmiş beni. O Jun'a aşık olmuş bilmeden.
Jun'a anlatamadım sonra gerçekleri. Dinlemedi beni. Takımdan ayrıldım sonra. Geri döndüğümde ise olanları biliyorsun. Şimdi ise Min Ji pişman. Jun için geri dönmüş. Kendini affettirip, yeniden başlamak için. Onu elde etmek için de elinden geleni yapacak gibi. Jun ona hiç bakmadı. Bunun şahidi benim. Kocanı seviyorsan onun yanında ol. Şu an sana gerçekten ihtiyacı var. Hem yarın yarışımız var. Moralini yüksek tutması gerek.
  Masal, Dong Soo'ya baktı.
  Masal:- Sen çok iyi birisin. Teşekkür ederim.
  Dong Soo gülümsedi:- Eğer birini seviyorsan,onun mutlu olmasını istersin. Seni sevmese bile. Gerçek sevgi de budur. Dedi ve gitti.
  Masal utanmıştı birazcık. Dong Soo'nun sevgisi karşısında kendi kıskançlığı ile yaptığı şeyden dolayı.
  Bera ve yanındakiler ise iyiden iyiye endişelenmişlerdi.
  Bera:- Yok. Bu kızın başına bir şey geldi kesin.
  Jun:- Bu böyle olmayacak. Ben polise gidiyorum. Karım kayıp derim bir şekilde anlatırım.
  Hyun:-Jun ben de seninle geliyorum. Bera sen burada kal. Masal gelirse bize haber verirsin.
  O anda Jun'un telefonuna bir mesaj geldi. Dong Soo'dan. Masal'ın bulunduğu yerin konumunu atmıştı.
  Dong Soo:-Masal burada. Acele et.
  Jun:- Masal'ı buldum.
  Bera:- Ne? Nerede?
  Jun:- İşte burada. Dedi ve telefonu gösterdi.
  Jun, Bera ve Hyun, Masal'ın bulunduğu yere gittiler. Jun arabasını yolun kenarına park etti ve indi. O anda yan profilden, oturmakta olan Masal'ı fark etti çevresine bakınırken. Dalgalı saçlar ona aitti.
  Jun:- Masal! Diye bağırdı. Ses tonundan ne kadar endişeli olduğu belli oluyordu. Masal,Jun'a baktı duyduğu ses ile. Ayğa kalktı hemen. Sert kız, Jun'u görür görmez ağlamaya başladı. Kaybetme korkusu ne korkunç bir şeydi işte. Birden Jun'a doğru yürüdü ve koşmaya başladı. Jun ise hızla ona doğru ilerledi ve durdu.
  Masal:- Jun! Dedi ve o an sarılıp hüngür hüngür ağlamaya başladı.
  Jun ise ona öyle sıkı sarılıyordu ki.
  Jun:- Özür dilerim Masal. Özür dilerim aşkım. Onun sarılmasına izin vermemeliydim. Hatalı benim. Affet beni.
  Masal:- Asıl ben özür dilerim. Seni kaybettiğimi zannettim. Beni sevmiyorsun sandım. Kıskançlığımdan da ...
  Jun:-Tamam boşver. Sen iyisin ya. Hâla benimlesin ya gerisi umurumda bile değil. Dedi saçlarını okşayarak.
  Masal:- Senin göğsünde başkasının başını görünce deliye döndüm.
  Jun, Masal'ın gözlerini sildi.
  Jun:- Seni seviyorum canım. Kalbimde de kollarımda da senden başka kimse olmayacak.
   Hyun ve Bera onlara bakıyorlardı.
   Hyun:- Neyse ki bu krizi çabuk atlattık.
   Bera:- Sakın kimseye sarılayım deme Hyun.
  Hyun:- Yoksa biz de mi böyle oluruz?
  Bera:-Böyle mi? Yok canım ben bununla yetinmem. Yüzünün ortasına bir yumruk yersin ona göre.
  Hyun güldü:- Hmm demek öyle. Kıskanç sevgilim benim. Dedi ve Bera'nın yanağından öptü. Bera utanıp elini götürdü yanağına.
  Hyun'un dediği gibi bir kriz böyle atlatılmıştı. Darısı beklenen o krizeydi.
 
 
 

Kalbin Dört Hâli 💖 KORE 💖Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin