Araba hızlanmaya devam ediyor bir yandan da tamamlanmamış köprüye doğru ilerliyordu. İnşaat bölgesinede ki çalışanlar sağa sola kaçışmaya başladılar. Masal gaza bastıkça bastı. Hızlı olması gerekiyordu arabanın karşıya geçebilmesi için. Bir yandan da arabanın düm düz devam etmesi için direksiyonu sabit tutuyordu. Bera ise bildiği bütün duaları okuyordu.
Hyun ve Jun peşlerindeydi ama artık durmaları gerekiyordu çünkü yolu kızların arabasına bırakmaları gerekiyordu. Jun arabayı durdu ve Hyun ile indiler hemen arabadan. Peşlerinden gelen polis araçları da durmuşlardı. Masal ve Bera'nın arkasından bakıyorlardı artık. Bakmaktan başka yapacak bir şey de yoktu zaten.
Artık ne gidecek, ne de dönecek bir yer vardı. Araba ilerliyordu. Masal vitesi değiştirdi ve bastı gaza. Gülümsediler Bera ile birbirine. Araba rampa bir yükeseltiye geldi. Sonra yolun bitişine vardı. Artık havalanma vaktiydi. Araba ile birlikte uçuyorlardı resmen ama önemli olan araba bu uçurum yolun diğer yakasına dört teker üzerinde yola basabilecek miydi? Yola vardığında devrilede bilirdi ya da hiç o yakaya kavuşamayadabilirdi.
Jun ve Hyun korku, endişe ve merak ile bakıyorlardı arabanın yükselişine. Polisler ve inşaat çalışanları da gözlerini bir saniye ayırmadan bakıyorlardı onlara.
Araba oldukça yüksek bir hız ile uçuyordu resmen. İşte o an olan oldu. Nihayet uçurumu geçmeyi başardılar ve araba yola sert ama dört teker üzerinde inmeyi başardı. Bir an Masal ve Bera birbirlerine baktılar.
Masal ve Bera:- Aaaaaaa! Başardık.
Bera:- İnanamıyorum, yaşıyoruz. Oh! Çok şükür.
Masal:- Allah'ım sana şükürler olsun.
Hyun ve Jun:- Aaaaaaaa! Başardılar! Deyip çak beşlik yapıp sonra da sarıldılar birbirlerine.
Jun:- Şu an öyle mutluyum ki.
Hyun:- Ohh. Haydi Jun, yetişelim onlara.
Jun:- Tamam.
Koşup arabaya bindiler.
Masal:- Nasıl yaptık gördün mü Bera?
Bera:- Gördüm arkadaşım. Daha yaşayacak ömrümüz varmış demek ki.
Araba birden yavaşlamaya başladı.
Masal:- Bu yavaşlıyor.
Bera'nın telefonu çaldı. Arayan polis idi.
Bera:- Alo!
:- Hanımefendi, bombanın frenkansına ulaşmayı başardık. Arabanın hızı giderek normale dönecek. Korkulacak bir şey yok. Araba tamamen durduğunda hemen aracı terk edin. Arkadaşlar gelip bombayı imha edecekler.
Bera gülümsedi:- Tamam. Anladık.
Aynı haber Hyun'a da gelmişti.
Hyun:- Jun, bombayı iptal etmeyi başarmışlar.
Jun güldü:- Yani kızlar...
Hyun:- Kurtuldular.
Araba normal hıza gelmişti nihayet. 30, 20, 10km. Ve tamamen durdu. Masal ve Bera emniyet kemerlerini çıkarıp arabadan çıltılar hemen. Koşarak polislerin yanına gittiler. Hyun ve Jun onları bekliyorlardı.
Hyun koştu ve Bera'ya sarıldı hemen.
Hyun:- İyisin değil mi?
Bera:- Korkma iyiyim.
Hyun:- Nasıl korkmam, seni kaybedeceğimi sandım. Dedi ve geri çekilip Bera'nın gözlerine baktı. Saçlarını okşadı.
Hyun:- Şükür ki yanımdasın.
O an Masal az uzağında ki Jun'a baktı. Sadece bakmakla yetiniyordu kendisine ayakları ileri geri giden Jun. Ne yanına gelmişti ne de sarılmıştı kendisine.
Masal:- Bu kadar çabuk mu bitti her şey? Kurtulmam umurunda olmayacak kadar? Diye düşündü ve arkasını döndü ve kendisine eşlik eden polis memuru ile birlikte gitti. Gizli gizli gözlerini siliyordu.
Jun:- Affet beni aşkım. Affet ne olur. Sana sarılamam seni koklayamam artık. Yine de seni seveceğim. Ömrün sonuna kadar seveceğim seni.
Masal ve Bera aileleri tarafından sevinç ile karşılanmışlardı. Bu durumdan onlarında haberleri olmuştu elbette ve endişe ile beklemişlerdi onları.
Herkes kızların evindeydi. Bayan Dami de dahil. Bahçede oturuyorlardı.
Elif Hanım:- Aklım çıktı. Kızlarıma bir şey olacak diye.
Seher Hanım:- Allah'ıma şükürler olsun ki yanımızdalar.
Elif Hanım:- Çok şükür.
Bayan Hana:- Neyse ki adamı yakalamışlar.
Bay Kyu Yong:- Ne istiyormuş bu adam bizden? Tanımayız etmeyiz.
Jun ve Hyun birbirine baktılar.
Bayan Dami:- Jun gibi o da ralli ile ilgileniyormuş.
Bay Kyu Yong:- Yani Jun'un düşmanı mı bu adam?
Hyun atıldı hemen:- Hayır. Benim düşmanımdı.
Bayan Hana:- Senin mi? Seninle ne ilgisi var bu adamın?
Hyun:- Geçmişten anlaşamadığımız bir konu vardı. Aklın sıra benden intikam almaya çalışmış.
Jun, Hyun'a baktı.
Masal ve Bera ise sessizce oturuyorlardı.
Elif Hanım kızının saçını okşadı.
Elif Hanım:- Rabbim izin vermedikçe kimse kimsenin canını yakamaz.
Seher Hanım:- Biraz Kore trafiğini birbirine katmış olsalarda kurtuldular. Dedi gülerek.
Bayan Dami:- Kızlar biraz yorgun gibiler. İsterseniz biraz dinlensinler. Çocuklar haydi kızları odalarına götürün.
Bera:- İyi olur aslında.
Hyun ve Jun, Masal ve Bera'yı odalarına götürüyorlardı. Merdivenlerden çıkıyorlardı ki Jun durdu birden.
Jun:- Hyun, izin verirsen Masal ile biraz konuşabilir miyim?
Hyun, Masal'a baktı:- Benim için sakıncası yok.
Jun, Masal'ı arka bahçeye götürdü. Bankın üzerine oturttu omuzundan tutarak. Yanına da kendisi oturdu.
Jun:- Her ne kadar Hyun suçu üstlense de o adam benim yüzümden size zarar vermek istedi. Şeyy, karım olduğun için.
Masal susuyordu.
Jun:- Özür dilerim. Başına açtığım ne kadar şey varsa hepsi için özür dilerim.
Masal yine konuşmadı. Kırgındı ona. Hele ki bu gün yaptığı, daha doğrusu yapmadığı şey yüzünden. Ama yüzüne bakmamasının tek nedeni bu değildi ki. Hâla seviyordu kocasını.
Jun, Masal'a baktı sonra da ayaklandı ve bir iki adım uzaklaştı ama gerisin geri döndü ve Masal'ın yanına oturdu. İkisi de sessizdi.
Jun birden kendisinden beklenmeyecek bir şey yaptı ve Masal'ı kendisine çevirip sarıldı ona. Hemde kokusunu içine çeke çeke. Masal şaşkındı. Jun'un elleri saçlarındaydı. Boynuna bir ıslaklık geldi Masal'ın. Yoksa ağlıyor muydu Jun.
Evet ağlıyordu ama sessizce. Hemen sildi gözlerini. Ne de olsa oynadığı bir oyun vardı ama kalbi yüzünden her seferinde kendini ele veriyordu.
Masal geri çekildi. Jun'un gözlerine bakmak için ama Jun izin vermedi başını çevirdi diğer tarafa.
Jun:- Hyun ile evlen.
Masal:- Neden?
Jun:- Hyun, bir kadın için harika bir eş, bir yoldaş olabilecek biri. Romantiktir, kibardır. İnce ruhlu, düşünceli ve sevgi doludur.Her kadın onun gibi bir erkek ile evlenmek ister.
Masal:- Her kadın mı?
Jun:- Masal, sen Hyun'a aitsin.
Masal:- Ben, kimseye ait değilim. Benim kalbim de ruhum da bir kişiye ait. Ama senin için sevdiğini başkası ile paylaşmak ne kadar kolay değil mi? Ayy afedersin. Sevdiğin dedim. Artık sevmiyordun beni. Benim mutlu olmamı da istersin şimdi sen. Tamam Jun. Hyun ile evleneceğim. Sen de bana bol bol mutluluk dile tamam mı? Hiç bir zaman olamayacağımı bile bile ama. Dedi ve kalkıp odasına gitti.
Jun ellerini başının arasına aldı. Çaresizliğin vücut bulmuş hâliydi şu an.
Bayan Dami ve Bayan Hana ise onları izliyorlardı.
Bayan Dami:- Sence şu an mutlu mu gözüküyorlar?
Bayan Hana, Jun'a baktı.
Akşam olmuştu. Bayan Hana koltuğa oturmuş, düşüncelere dalmış oğlunun yanına geldi.
Bayan Hana:- İyi misin?
Hyun:- Biraz yorgunum anne. Malum bu gün bayağı aksiyonlu geçti.
Bayan Hana:- Bana, sanki başka bir şey düşünüyormuşsun gibi geliyor.
Hyun:- Anne, Bera benden ayrılmasaydı, onu gelinin olarak kabul eder miydin?
Bayan Hana endişe ile baktı Hyun'un yüzüne.
Bayan Hana:- Bunu neden sordun ki?
Hyun:- Ben, Bera'yı... Neyse.
Bayan Hana:- Oğlum, sen Masal ile evleneceksin. Onun kadınlık grurunu kıracak bir şey yapma olur mu?
Hyun:- Masal benim onu kardeşim gibi sevdiğimi biliyor. Ben bir şey yapsam da,onun alınacağını hiç sanmam. Onun sevdiği, yaptıklarına önem verdiği, hatta alınacağı tek kişi Jun. O kocasına bağlı bir eş.
Bayan Hana:- Hani boşanacaklardı? Hem boşanınca kısa zaman sonra onu unutup, seni sever.
Hyun:- Ahh anne. Sen Masal'ın kalbini gördün mü de böyle konuşuyorsun? Oğlunu, en yakın arkadaşına aşkla bağlı bir kız ile evlendiriyorsun. Ama artık önemi yok. İstediğiniz gibi, bu düğün olacak. Neyse. Sana iyi geceler. Dedi annesine gülümseyip odasına gitti.
Bayan Hana evham ile doldu o an. Oğlu mutsuz iken şirket çok mu önemliydi sanki? Hoş bu şirketi de oğlunun geleceği, mutluluğu için kurmuşlardı.
Bayan Hana onca düşünceler içinde Jun'un annesi Bayan Dami'yi aradı. Bir şeyler konuşuyorlardı.
Sabah olmuştu. Hyun yataktan kalktı ve banyoya gidip elini yüzünü yıkadı. Aynaya baktı.
Hyun:- Yarın düğün var. Ben düğünüm. Artık, Bera'dan ümidimi kesip öne bakmam gerekiyor. Her ne kadar sevdiğinden vaz geçmek zor olsa da.
Ensesinde havlusu ile merdivenleri iniyordu ki o anda Bera ile karşılaştı. Gözlerini sıkıca kapatıp geri açtı. Bera tam karşısında duruyordu.
Bera:- Merhaba.
Hyun:- Sesini de duyuyorum rüya değil bu. Bera? Yoksa sende beni sev...
Bera:- Şeyy. Biz de düğünden önce damat evi ziyaret edilirde.
Hyun:- Ha öyle. Anladım.
Bera:- Masal ve bizimkiler seni bekliyorlar. Ben de seni çağırmak için gelmiştim.
Hyun:- Tamam, giyinip geliyorum.
Bera, bahçeye doğru ilerledi. O anda bu evde yaşadıkları onca güzel şeyi anımsadı. Minik bir gülümseme aldı yüzünü merdivenleri inerken.
Birden arkasından Hyun geldi.
Hyun:- Ne güzel şeyler yaşadık değil mi?
Bera irkildi o an:- Eee evet.
Hyun:- Özleyeceğim.
Bera başını öne eğdi:- Benim kadar olamaz diye mırıldandı.
Hyun:- Evlenince, yani Masal ile. Bütün bu anıları hiç yaşanmamış farzedeceğim. Sen hiç olmamışsın gibi. Sadece Masal'ın arkadaşı olacaksın benim için.
Bera:- Öyle olmalı zaten.
Hyun:- İyi de seninle her karşılaştığımız da hiç bir şey yaşanmamış gibi davranabilecek miyiz? Anılar aklımıza gelmek için bizi zorladığında onları red edebilecek miyiz?
Bera:- Sen kendini Masal'a ait olarak kabul ettiğin gün hepsi sadece geçmiş olacak. Onunla evlenip, çocuklarınızın babası olduğun zaman, kalbinde bana olan sevgin diye bir şey olmayacak.
Hyun:- Sen çoktan kabul etmişsin bile. Ne kolaymış beni Masal'a eş, çocuklarımıza da baba yapmak. Peki Bera. Öyle olsun bakalım. Dedi ve gitti.
Bu gün düğün hazırlıkları son hâlini alıyordu çünkü bir gün sonra düğün vardı. Orta da ruh gibi gezen bir Masal ondan farkı olmayan ve her an ağlamaya hazır bir de Bera vardı.
Kadınlar ise bir araya gelmiş düğün hazırlıkları adı altında ve hatta bir çevirmen eşliğinde, harıl harıl bir şeyler konuşuyorlardı. Kenarda sessiz sedasız oturan Masal ve Bera'nın aksine, gayet güler yüzlüydüler.
Jun, Hyun'un yanındaydı bu günde. Hayalleri öyleydi. En yakın arkadaşlar birbirlerini asla yalnız bırakmayacaklardı.
Beraber kır düğünü yapılacak yere geldiler.
Jun:- Güzel yermiş.
Hyun:- Masal seçmiş. Ne hayal etti kim bilir. Diye mırıldandı.
Jun duymuştu. Parmağında taşıdığı o yüzüğe baktı yeniden.
O anda görevli geldi yanlarına.
:- Hoş geldiniz Bay Hyun.
Hyun:- Teşekkürler.
:- Nasıl buldunuz?
Hyun:- Güzel olmuş.
:- Yalnız bir şey var. Müstakbel eşiniz, hangi çiçeği sever acaba? Dekorasyonda onu kullanacağız da.
Hyun, Jun'a baktı. Masal konusunda hiç bir şey bilmiyordu ki.
Jun:- Gül sever. Kırmızı gül.
Hyun:- Bera'da sever. Kırmızı gülleri. Çok sever.
Güneş batmak üzereydi. Bu gün Masal'ın kendisine ait olmasının son günüydü Jun için. Kendisini sokağa atmıştı zar zor.
Sevdiğini başkasına yar etmek kadar kalbini çıkarıp atmak isteyecek başka bir duygu var mı acaba? Diye düşündü. Masal'ı düşündü, Masal'sız da kendini. Hâla evliydi ama o artık Hyun'a aitti. Bu sefer gerçekten Hyun'a ait olacaktı.
Düğün öncesi akşam toplantısı idi. Erkekler şirket işleri konuşuyorlardı. Nihayet, o büyük antlaşma imzalanmıştı da şirketler kurtulmuştu. Ee ne de olsa sabaha düğün vardı. Anlaşmalar filan bir an önce yapılmalıydı. Bu akşam belki de Masal'ın en son isteyeceği şey de oluyordu. Aynı gün, yani düğün günü Jun'dan boşanıyordu. Mahkeme günü yarın idi.
Bu gün imzalanan tek şey şirketin ortaklık imzası değil, Masal'ın boşanma kağıdı idi.
Jun elinde anlaşmalı boşanma kağıdı ile gelmişti. Onun Hyun ile düğünü olurken, avukatta mahkeme de onu boşayacaktı. Sonrası, sonrası belliydi zaten. Hyun ile resmi bir nikah.
Jun, Masal'a baktı. Sonra imzasını attı boşanma belgesine. Masal ise elleri titreyerek aldı kalemi elinden. Aynı şekilde attı imzasını elleri titreyerek.
Bayan Hana, Bayan Dami, Elif Hanım ve Seher Hanım Jun'un yüzünden anlamışlardı neler hissettiğini.
Bera:- Bir sorun daha atlatılmış oldu. Evlenmeniz için hiç bir engel kalmadı. Dedi gülümseyerek ama içi kan ağlayarak.
Masal:- Sanki ölüm fermanı mı imzalıyorum. Dedi mırıldanarak. Jun duymuştu bunu. Masal'a baktı. Ağlamamak için kendini zor tutan Masal'a.
Masal durdu biraz. Herkes kendini konuşmaya kaptırmıştı. Kimseye gözükmeden bahçeye çıktı. Oturdu merdivenlere ve ağlamaya başladı. Dizlerini kendine çekmiş ağlıyordu. Jun arkasından gelmişti. Kapıda durdu. Gidemedi yanına.
Masal, bir yandan gözlerini siliyor, ama durduramayıp kendini yine ağlıyordu.
Jun:- Senin için sevgilim. Sen mutlu ol diye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbin Dört Hâli 💖 KORE 💖
Hayran KurguYalnız kalpler aşkla birleşir,mutlu kalpler ise evlilikle.Peki evleneceğin insanı sen mi seçersin?Ailen mi?Yoksa kader mi? Türkiye'den Kore'ye.Dört kalbin,bir evlilik hikayesi içinde yaşadıkları. 💖KORE DRAMASI TADINDA 💖