çokça oy, ve yorum sevdicekler.
2015
Yaşanan her olay, trajik olsun ya da olmasın bir olguya dayanırdı. Bu olgu, olayın oluş şekline göre iyi ya da kötü olmak üzere değişkenlik gösterirdi. İyi sonuçlanmışsa şanslı, sonuçlanmamışsa şanssızdınız.
Steve şanssız olanlardandı. Atlatması zor bir süreç yaşamıştı. Yaklaşık dört ay öncesine kadar her günü neredeyse ağlama ve sinir krizleriyle geçiyordu. Zayıflamış, kuvvetten düşmüş hatta kendisine defalarca zarar vermeye çalışmıştı.
Fakat bütün bunlar ona Tony'sini getirmemişti.
Steve de kabullenmeyi seçti. Tony duysa belki ondan nefret eder, benden nasıl vazgeçtin! diyerek isyanda bulunurdu. Ama zaten sarışın adam, kabullenmeyi seçtiği için büyük bir vicdan azabı duyuyordu. Tony'i yüzüstü bırakmış gibi hissetmekten alıkoyamıyordu kendisini ve bu his, bu düşünce beynini kemiriyordu. Yapmak zorunda olduğu şeylerden nefret ediyordu ve buna karşılık hiçbir acı, sonsuza dek sürmüyordu ama kendi kendine de geçmiyordu. Etkisini azaltıcı gücü ona siz veriyordunuz.
Aslında bu güce sahip olmak, en başından beri istememişti Steve. Ona kalsa seneler boyu, delirene kadar Tony'nin yasını tutardı ama ona kalmıyordu. Annesi Sarah, kız kardeşi Irene ve arkadaşları gibi bir gerçek de vardı.
Özellikle Sarah, Steve'in uzun zaman boyunca süregelen depresif haline dayanamamış, stres ve üzüntüden hastaneye kaldırılmıştı. Oğlunun yavaş yavaş, acı çekerek ellerinden kayıp gitmesi onun için dayanılamaz bir şeydi. Bu olay, en sonunda Steve'i psikolojik yardıma ikna edebilmişti. Evet, çok geç kalınmış bir adımdı fakat sarışın adam da gereğinden fazla inatçıydı.
Gereğinden fazla aşık.
Üç sene yas tutacak, sağlığını ve kendisiyle beraber diğer herkesin psikolojisini bozacak kadar aşıktı. Hatta Sarah bir keresinde oğluna "Keşke Tony'i hiç tanımasaydın" demişti. Sarah Tony'i severdi fakat, bu kadarı herkes için fazlaydı.
Bu kadarı herkes için fazla olduğundan Steve, penceresi ormana bakan lüks odadaki kanepeye uzanmış, son seansı yapmak üzere psikoloğu Bay Laufeyson'ı bekliyordu. Bugün, içine düştüğü ve sonu gelmeyen karanlık çukurdan çıkacak ve hayatında devam etmeye çalışacaktı. Tony'siz bir hayat olacaktı bu fakat alışmak zorundaydı.
"Hoşgeldin Steve." dedi ingiliz aksanlı adam kanepeye uzanmış, kendisi gibi sarışın olan adama bakarken.
"Merhaba."
Loki, Steve'in karşısındaki koltuğa yerleşirken konuştu. "Bugün yaptığımız son seans. Nasıl hissediyorsun?"
Yenilenmiş.
"Bunu hiçbir zaman atlatamayacağim fakat alıştığım için mutluyum." dedi sarışın adam elindeki kağıdı anlamsız şekillerde katlarken. Fakat psikoloğu Loki böyle düşünüyor sayılmazdı. Bakışlarını pencereden Steve'e dikti.
"Bence bunu atlattın. Sadece kabullenmek istemiyorsun çünkü böyle söylediğin an Tony'e ihanet etmiş hissine kapılmaktan geri kalamıyorsun."
Steve'in kağıdı katlayan eli bir süre durdu ve sanki boğzına ağır bir taş oturmuş gibi sertçe yutkunma ihtiyacı hissetti. Loki'nin haklı olduğunu adı gibi biliyordu ve bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi kestiremedi. Tahlilini yapamayacağı bir tespit çıkmıştı karşısına.
Steve'in müthiş sessizliğinden istinaden devam etme ihtiyacı hissetti sarışın adam.
"Bana Tony'den bahsettin ve onu az çok kafamda şekillendirdim. Bu durumu kabullendiğin için söylüyorum, eğer yaşasaydı-" Steve aniden mavi gözlerini diğer mavilerle buluşturdu. Eğer yaşasaydı kelimesini pek çok kişiden duyuyordu şu sıralar ve işin garibi, bu söylemi kendisi de sarf etmeye başlamıştı. Herhalde iyileşiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
west coast • stony
FanfictionSteve Rogers, yedi senedir ölü zannettiği sevgilisinin aslında bir odaya hapsedildiğini öğrenir. • şiddet ögeleri ve tetikleyici unsurlar barındırır, etkilenecek olanlar lütfen okumaya başlamasın. • tamamlandı.
