"Gizlerim ben söyleyemem kimselere,
Sustuğumla yok olurum."
•◇•
Yirmi sekiz yıllık yaşantısının ilk çeyreğine kadar kendisinden asla tiksinmemişti Tony. Bunu böyle hissetmesi için elinde hiçbir sebep yoktu çünkü. Ailesi olmasa da sevdiği adam ve arkadaşları yanındaydı. Üniversitedelerdi. Öyle boylarını aşacak kadar dertleri de yoktu. Huzurlu bir evde yaşayan bütün aileler gibi onlar da mutluydular. Dünya başlarına yıkılsa, o yıkıntının içinde nefessiz de kalsalar, beraber oldukları sürece sorun yoktu.
Sonra kış aylarından birinin cuma gecesi bir şey oldu. Anthony Edward Stark, kimsenin kaldıramayacağı bir şey yaşadı.
Öyle de oldu. Kimse kaldıramadı.
Tek bir kişi hariç:
Tony.
Tony kaldırabildi. Tony direndi, Tony savaştı, Tony pes etmedi.
Sonra Tony kurtuldu, sevdiği adama kavuştu. Arkadaşlarına kavuştu.
Fakat bu sabah, diğer günlerden farklı bir şey oldu. Tony kendi kendine uykusundan uyandı. Pencereden New York manzarasını izledi, biraz da kabartmalı tavanla bakıştı. Başını yastığa tekrar koyamadan, kalbinde bir ağırlık hissetti.
Tony ilk defa o gün yaşamak istemedi.
Yedi sene boyunca dört duvar arasında sıkıştığı kafesten sağ çıkan adam, kendi evinde ölmek istedi. İçine sonsuz sayıda ışık giren, yatağı rahat olan, etrafı sevdiğinin kokusuyla sarılmış bu ferah odada, sabahın altısında ölmek istedi.
Yanında aşığı olduğu adam bilmem kaçıncı rüyasını görürken ölmek istedi. Bir kez olsun bencillik yapıp acısına son vermek, herkesi arkasında bırakmak istedi.
Düşünmemek istedi.
Düşmek istedi.
Ama yapamadığı diğer pek çok şey gibi, bunu da yapamadı. Yedi sene boyunca neden böylesi yakıcı bir acıya direnç gösterdiğini hatırladı. Hayatından vazgeçmek istemediğini fark etti. Kafasını yavaşça soluna çevirdi ve bir bebek kadar masum görünen sevgilisini dikizlemeye başladı.
Şekilli halinden yoksun altın sarısı saçları, sanki kabuğundan çıkmak ister gibi alnına dökülmüştü. Dudakları yarı aralıktı ve her nefes alıp verdiğinde milimlik farkla açılıp kapanıyordu. Göğsü düzensiz nefes alışverişlerinin kurbanı olmuştu ve kaşları çatıktı.
Tony nedenini çok iyi biliyordu çünkü kendisi de Steve'den farksızdı.
Rahat olmaları gereken nadir saatlerden birinde ikisi de kaşlarını çatarak uyuyordu. Her an kötü bir şey olabileceği ihtimaliyle girdikleri bu yatakta huzura en son, diğer pek çok şey gibi yedi sene önce sahiptiler.
Esmer adam, hala uyuklamakta olan sevgilisini izlemeye devam ederken derin bir iç çekti. Nefesleri tatlı bir melodi gibi kulağına dolarken mimikleri ondan bağımsız hareket etti.
Birkaç dakika daha, pencerenin izin verdiği kadar manzarayı seyrettikten sonra yatakta geriye çekilip, sırt üstü uzanan sevgilisinin göğsüne sokuldu. Ellerini sarışına ait sıcak tene sardı ve biraz önce kendisini üşüten düşüncelerden, bu ten sıcaklığıyla kurtulmak istedi.
O sevdiğine daha sıkı sarılırken Steve, aniden gözlerini araladı. Bedeni gerginlikle kasılmıştı ve bununla birlikte kafasını aniden yastıktan çekerek Tony ile göz göze gelmeye çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
west coast • stony
ФанфикшнSteve Rogers, yedi senedir ölü zannettiği sevgilisinin aslında bir odaya hapsedildiğini öğrenir. • şiddet ögeleri ve tetikleyici unsurlar barındırır, etkilenecek olanlar lütfen okumaya başlamasın. • tamamlandı.
