Hayretle öndeki masaya bakarken emin olmaya çalışıyordum. Berk'e çok benziyordu yüzü ama Berk gibi değildi. Kırmızı boyalı saçları gitmişti. Ve doğal rengine dönmüştü. Saçı koyu kahvenin bir tonuydu. Neredeyse siyah gibi görünüyordu bu mesafeden ama bu haliyle gerçekten çok daha yakışıklıydı.
"Kızım ne süzüyorsun oğlanı!? Dön önüne. "
Abimin masanın altından bana tekme atmasıyla acıyla inleyip elimi vurduğu yere götürdüm.
"Ne oldu kızım? "
Babama dönerek acıyla ne kadar yapabildiysem gülümsedim.
"Ayağımı masaya çarptım da önemli değil. "
Abimin vurduğunu söylersem boş yere babamdan ona iyi davran konuşmaları duyacağımızı bildiğimden sessiz kaldım.
Neden abim karşıma oturmuştu ki?!
"Usuncum çok güzel olmuşsun. "
Çaprazımda yani abimin solunda, babamın tam karşısında oturan Aysun'a dönerek 'sanane' diye cırlayasım gelse de gülümsemesini görünce yapamadım. Burada olmamızdan dolayı çok mutlu görünüyordu. Gözlerindeki parıltılarda babama ne kadar değer verdiğini açıklıyordu zaten.
"Teşekkür ederim. Sizde öyle. "
Babama ufak bir bakış attığım da onu terslemediğim için bana minnetle bakıyordu.
Daha sonra abime dönüp soru sorunca başımı hemen Berk'in tarafına çevirdim. Biraz önce incelemem yarım kaldığı için bu sefer daha dikkatliydim.
Üstünde deri kıyafetleri yada zincirleri yoktu. Normal giyinmişti. Hatta normalden daha iyi giyinmişti.
Pantalonunu bu mesafeden seçemesemde üstünde dar beyaz tshirt ve siyah deri ceket vardı. Saçlarını önceki gibi havaya dikmek yerine kendi haline bırakmıştı ve çok doğaldı.
"Usun?"
Abimin yine alttan vurmasıyla kendime geldim. Onu izlemeye o kadar dalmıştımki bana seslendiklerini anlamamıştım.
"Efendim Aysun...?"
Nasıl hitap etmeliydim ona bilmiyordum. Abla veya teyze dersem çok samimi kaçardı.
"Hanım?"
Hanım da çok mu uzak resmi oldu diye kafamda tartıyordum.
"Lütfen hanım deme. Aysun Abla diyebilirsin."
Gözümü devirerek başımla onay verdim.
"Peki. Ne diyecektiniz?"
Abime vurduğu tekme için sinirli bakışlarımı yolladım. Bacağım morarmazsa onun için iyi olurdu.
" Tatilin nasıl geçiyor diye sormuştum."
Aysun Abla'ya dönerek gülümsemeye çalıştım. Aslında gerçekten çok tatlı kadındı. Keşke babamla aralarında birşey olmasaydı. O zaman ona soğuk olmazdım.
"İyi geçiyor. Sizin nasıl? "
İşten vakit kaldığı zamanlarda yaptığı şeylerle ilgili konuşmaya başlayınca onu dinliyor gibi arada tepki versem de gözüm hep o masaya gidiyordu. O gerçekten Berk miydi? Yoksa benzettim mi anlamıyordum ve bu merak beni delirtiyordu.
"Ben bir lavaboya gidiyorum. Siz başlayın lütfen."
Nihayet onun da sözü gelen yemekle bitince bunu fırsat bilerek ayağa kalktım. Kenardan yürüyerek onların masaya doğru gidiyordum. Berk'in yüzünü görmem gerekiyordu. Onun olduğuna emin olmak istiyordum. Neden bilmiyordum ama birşey beni ona çekiyordu.
İleride tuvalet var mı yok mu bilmiyordum bile. Tam masalarının yan tarafına gelince dikkatle baktım. Gerçekten de Berkti. Karşısında orta yaşlardaki kadınla yemek yiyordu. Annesi olduğunu tahmin ediyordum. Yada teyzesi belki de ablası olabilirdi. O yaşta bir kadınla aralarında birşey olabileceği ihtimali nedense bende sıfırdı.
Ayrıca ne konuşuyorlarsa Berk'in suratından pek mutlu olduğu söylenemezdi. Bıkkınlıkla etrafa bakıyordu. Gözü benim olduğum yere gelmeye başlayınca başımı hemen duvara çevirip elimle saçımı düzeltir gibi yüzümü saklama çabalarına girdim.
Yavaş yürümeyi bırakıp hızlı adımlarla ilerleyince ilk defa bir tuvaleti gördüğüme bu kadar fazla sevinmiştim.
Kapıyı iterek içeriye girdiğimde aynanın önüne geçerek hafif kızarmış suratımı inceledim. Yakalanma korkusuyla aceleci davranmış ve açıkçası biraz da korkmuştum. Benim aslında kız olduğum belli olursa hiç iyi sonuçları olmazdı.
Gerçi onlara beni rahat bırakın gibi şeyler zırvalamıştım. Ve maalesef içimi biraz pişmanlık kaplamıştı. Aptalca sinirlenip onlara patlamıştım. Onların pek suçu yoktu. Yani vardı ama suç o kadındaydı. Ve tabii erkek kılığına giren bende. Özelliklede Erim de! Benim kız olduğumu bildiği hâlde sırf eğlenmek için izlemekten başka bir şey yapmamıştı.
Tuvalette fazla oyalandığımı anlayınca son kez kendime çeki düzen verdim.
Derin bir nefes alarak kapıyı açtım ve masaya doğru adımlamaya başladım.
Tabi bunu yaparken yine saçlarımı sanki korku filmlerindeki hayaletler gibi , yüzüm görünmeyecek raddeye getirmiştim.
Ve bu sefer hiç Berk'in tarafına göz ucuyla bile bakmadım. Yakalanma tehlikesini göz önünde bulunduruyordum.
"Sonunda geldin."
Abime ters bir bakış atarak yerime oturdum.
Şu an onunla uğraşacak durumda değildim.
Çünkü Berk ve o kadın yoktu. Ne yani ben şimdi tüm yolu, özürlü gibi boş yere mi geçmiştim?!
Homurdanarak elime çatalı aldım.
Neden Berk böyle düzgün giyinmişti?
Ve neden ben bunu aşırı merak ediyordum?
NOT: Herkesten özür diliyorum :( Söylediğim vakitte yayınlayamadım ama yazılılar vardı sürekli. O yüzden bugün hemen yazarak yazdığım kadarını paylaştım. En kısa zamanda 2. Kısım gelecek. Lütfen beğenip yorum yapın. Beğeni ve yorum az olunca yazma istediğim pek gelmiyor. Tüm beğeni ve yorum yapanlara da buradan teşekkürler... ♡♥♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimin Umrunda?
Humor"Usun nereye?!" Nihayet dışarı çıkıp temiz hava alınca az da olsa sakinleşmiştim. Nasıl giderim burdan diye etrafa bakarken arkamdan koşan Erim'i gördüm. "Cehennemin dibine!" Nefes nefese yanıma geldiğinde ona aldırmayarak kenardan yürümeye başlad...