1.5

9.7K 780 266
                                    

öhöm, ben geldim. baya geç olsa da. kusura bakmayın yazamadım. ama şu an bomba bir bölümle geldim, haberiniz olsun.

+65 yorum ne de güzel olur. :)

"Tatlım, üst katta soldan ikinci odada playstation var. Lavaboda işini hallettikten sonra orada takılabilirsin Yetişkinlerin sohbeti pek hoşuna gitmedi sanırım."

Baş parmağını, rujunu yeni tazelediği belli olan dudağının kenarına götürüp gülümsedi. Eğer gerçekte nasıl biri olduğunu Alper'den öğrenmeseydim bu tavırlarını içten ve samimi bulabilirdim. Fakat şu an sergilediği her jest ve mimiği sahte buluyordum. Tebessüm ederek kadını onayladım ve merdivenlere yöneldim.

Annem bu evi sık sık ziyaret ederdi. Alper'in babası ve az önce beni playstation oynamaya teşvik eden üvey annesi, annemin sohbetini severdi. Ben bu ziyaretlerin hiçbirinde yer almazdım ta ki Alper'in durumunu öğrenene kadar. Bugün buraya ilk gelişimdi ve belki Alper'i görürüm düşüncesiyle gelmiştim. Eve girişimden itibaren her dakika belki aşağı yanımıza gelir diye umut etmiş ama bir saat sonrasında pes etmiştim.

Sanırım Alper bu evde benden daha yabancıydı. Çünkü normal bir misafirliğe gittiğinizde evin çocuğuyla vakit geçirirdiniz, ev sahibi kendi çocuğunu dışlayıp sizi tek başınıza oyun oynamaya göndermezdi. Ama onlar Alper'den doğru düzgün bahsetmemişti bile. Sanki öyle biri yoktu ve bunlar benim zihnimin ürünüydü.

Playstation'ın olduğu odayı es geçip adımlarımı çatı katının merdivenlerine yönelttim. Merdivenleri ağır ağır çıkarken cevabını bulamadığım sorularla cebelleşiyordum.

Bu kadın neden herkese samimi davranırken Alper'e karşı böylesine zıt bir tutum içerisindeydi? Ya babası? Babası neden öz oğlunun yanında olmak yerine sessiz kalıp eşinin isteklerine göz yumuyordu? Alper'in iyileşmesi için çabalamak yerine neden daha da kötüleşmesini sağlıyorlardı? Kafamı iki yana salladım. Bu soruların cevaplarını elbet öğrenecektim ama bu pek de yakın bir tarihmiş gibi durmuyordu.

Çatı katında sadece iki kapı vardı ve bunlardan biri Alper'in odasına açılıyordu. Aniden birbirimizi ilk defa göreceğimiz aklıma geldi ve avuç içlerimin terlemeye başladığını hissettim. Evet, mesajlaşıyor olabilirdik ama ikimizinde profil resmi yoktu ve birbirimize fotoğraf da atmamıştık. Yüzünü bile görmediğin bir insanla neden konuşuyorsun dediğinizi duyar gibiyim.

Alper sorunları olan yalnız bir insandı, hiç arkadaşı yoktu. Belki onunla arkadaş olursam onu intihar fikrinden vazgeçirebilebirim diye umut ediyordum. Benim de çevremde çok fazla insan yoktu. Arkadaş edinme konusunda pek de iyi sayılmazdım. Ama belki... Alper'le bu tabuları yıkabilirdik.

İlk kapıya tıklattığımda beklediğim erkek sesini duyamayınca buranın lavabo olduğunu anlamış hemen yanındaki kapıya yönelmiştim. Evdeki bütün oksijeni ciğerlerime çekecek kadar derin bir nefes alıp kapıya iki vere vurdum.

"Aç değilim, Songül." Ne Songül'ü diye çığırmamak için dudağımı ısırdım. Yanına geliyorum deyişimi ciddiye almamış mıydı?

"Alper, benim Açelya."

Bir şeylerin yere düşmesine dair sesler geldikten sonra anahtar kilitte döndü ve kapı açıldı. Sadece başını gösterecek şekilde kapının arkasında duran Alper'in bakışlarını her yerimde gezdirdiğini fark ettim. Kaşım, gözüm, burnum, beyaz botlarım, siyah sweat'im... Onun beni incelemesini fırsat bilerek ben de bakışlarımla yüzünü taradım. Kaşı, burnu, gözü, ağzı, saçı ve ardından yine kaşı... Yüzü dışında vücudunu göremediğim için o beni incelemesini bitirene kadar birkaç kez daha gezinmişti bakışlarım yüzünde. Sarı ve dağınık saçları soluk teniyle sırıtmak yerine aksine bütünleşmişti. Çatık kaşlarını düzeltip eliyle içeri girmemi işaret etti.

ruhunu kaybeden çocuk || textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin