hastayım, sınavlarım var ve en önemlisi bu yıl beni bekleyen kazık gibi yks var. şimdi bana acıyacağınızı ve yeni bölüm yeni bölüm diye kudurmayacağınızı wlflslxl biliyorum.
*
Açelya: ne yazarsam yazayım affetmeyeceksin
Açelya: tavrın değişmeyecek, öyle değil mi?
Alper yazıyor...
Alper çevrimiçi
Alper: evet, öyle
Açelya: peki madem
Açelya: benden günah gitti
Alper: ?
Açelya: :D
***
"Anne, nolur. Lütfen." Ellerimi birbirine kavuşturmuş son heceleri iyice uzatıyor, kendimi acındırmaya çalışarak annemi ikna etmeye çalışıyordum. Hayır yani, bu inat da nereden geliyordu? Ben hiç de böyle inatçı biri değildim oysaki.
"Hayır, dedim." Başını dosyalarından kaldırmıyor, bu halimi görmezden geliyordu. Dikkatini çekebilirsem ikna da edebilirdim.
"Anne, yüzüme baksana!" Gözlerimiz buluştuğunda derin bir nefes aldım. Annem gerçekten tuhaf bir kadındı. Çok zeki ve işkolik bir anneniz olursa ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. "Neden beni umursamıyorsun? Yarım saattir dil döküyorum burda sana." Beş yaşında bir kız çocuğu gibi kollarımı göğsümde kavuşturup gözlerimi kıstım. Aynı esnada aklımda başka ikna edici cümleleri toparlamaya çalışıyordum.
"Kızım sen benden ne zaman mantıklı bir şey istedin de ben hayır dedim? Bir düşün istersen."
"Anne, istediğim şeyin nesi mantıksız söyler misin?" Sadece dosyalarla ilgileneceği zaman kullandığı gözlüğünü kaymaması için işaret parmağıyla ittirip kaşlarını çattı.
"Sen benden harçlık ya da herhangi bir maddi şey istemiyorsun. Düpedüz Vural beyi ve ailesini yemeğe davet etmemi istiyorsun." Ne vardı yani Alperler bu akşam bize yemeğe gelselerdi?
"Diyelim ki adam eşiyle birlikte gelmeyi kabul etti. Alper'i yanında getirir mi sanıyorsun? Ben cevap vereyim; hayır getirmez." Kurduğu cümlenin mantıklı olduğunu fark ederek göğsümde kavuşturduğum kollarımı -oflayarak- iki yana bıraktım. Alper'le karşılaşmam lâzımdı. Onunla göz göze gelmem lâzımdı. Çünkü her ne kadar bana kızgın olsa da içten içe benle konuşmakta sakınca görmediğinin farkındaydım.
"Çok asosyal biri oldun başıma, git biraz arkadaş edin diyen sen değil miydin? Biliyorsun ortaokuldan beri arkadaşım olmadı şimdi uzun zaman sonra ilk defa biriyle arkadaş olabilecekmişim gibi hissediyorum ama o..." Burada sessizleşip derin bir nefes aldım.
"Ne demek ama o?" Ona odada geçenleri anlattım. Gözlerini kısmış bir şekilde pür dikkat beni dinliyor, ki bu çok nadiren olan bir şeydi, ara sıra başını sallıyordu. Cümlelerimi bitirince derin bir nefes alıp bana baktı.
"Seni anlıyorum ama Vural bey ve Şeniz hanım asla Alper'i buraya getirmez." Kendini acındıran masum kedi bakışları attım. Aklına bir fikir gelmiş gibi gülümsedi.
"O zaman sen Alper'in yanına git."
*
Duvarın ardından başımı hafifçe çıkardım. Benim neredeyse üç katım kadar olan adamın dikkatini başka yöne çekmek için ne yapabilirdim ki? Ayak ucumdaki avuç içi büyüklüğündeki taşı görünce sırıtıp hemen elime aldım. Taşı ters yöne attığımda Dev Adam neye uğradığını şaşırmış bir halde o yöne ilerledi. Fırsattan istifade edip bahçeye daldım ve duvardaki sarmaşıklarla kamufle olup bahçenin arkasına doğru ilerledim.
Şu an ne mi yapıyordum?
Bir ajan edasıyla Alper'in evine girmeye çalışıyordum. Çünkü babası ve üvey annesinin haberi olmadan bir konuşma içerisindeydik ve onların bizden haberleri olmamalıydı. Güvenlikle uğraşmamak için ondan kurtulup evin arka kapısının olduğu yere ilerlemiştim çünkü ön tarafta her an güvenliğe yakalanabilirdim.
Açelya: evinizin arka kapısını açar mısın?
|Alper çevrimiçi
Alper yazıyor...
Alper: şaka yapıyorsun değil mi?
Açelya: aşk olsun Alper, ne zaman sana şaka yaptığımı gördün?
Alper: delirmişsin
Ellerimle vücudumu sarmalamış ısınmaya çalışırken evin içerisinden birkaç gürültü geldi ve kapı açıldı. Lacivert pijamasıyla aşırı sempatik duran bir adet Alper'le karşı karşıyaydım. Kısık gözleriyle beni süzüp elini dağınık saçlarının arasına attı. Üşüdüğümü fark etmiş olacak ki içeri girebilmem için kenara çekildi. Gülümseyerek içeri girdim ve ısınmak istercesine yerimde tepindim.
"Dışarısı buz gibi, dondum dondum." Tavrıma gülerek başını iki yana salladı. Hemen ardından ciddileşip beni denemek istercesine gözlerime baktı. Bakışlarımı kaçırmamı bekliyor olmalıydı. Bakışlarımı kaçırayım ki o da bir iki laf sokabilsin. Ama Açelya bunu yer miydi? Birkaç saniye daha gözlerimin içine bakıp sordu:
"Niye geldin?"
"İnsan bir hoş geldin der. Bu kadar kaba bir çocuk olduğunu bilmiyordum." Bir şey demeyip küçük bir çocuk gibi omzunu silkti.
"Mutfakta mı konuşacağız?" dedim nerede olduğumuzu fark ederek. O da mutfakta olduğumuzu yeni idrak etmiş olmalı ki bir an afallayıp eliyle kapıyı gösterdi. "Salona gidelim." Cevap vermeden onu takip ettim. Olduça geniş olan salona girdiğimizde aklıma, buraya geçen sefer geldiğimde burayı fazlasıyla garipsediğim gelmişti. Karşılıklı koltuklara yerleştirdiğimizde soru sorarcasına bana baktı. Bir açıklama yapmamı bekliyordu.
"Neden geldin ki?" Az önceki sorusunu yinelemesiyle başımı hafifçe yana eğdim. Buraya gelmeden önce çok düşünmüştüm. Onun arkadaşlığına bir nebze de olsa alışmıştım ve ara vermek bile üzmüştü beni. Aynı şekilde onun da konuşmuyor oluşumuzdan aşırı mutlu olmadığının farkındaydım. Buna güvenerekten buraya gelmiştim. Eskisi gibi olalım istiyordum.
"Seninle konuşmamız lâzımdı."
"Aynı şeyi geçen seferde söylemiştin ve cevabını da almıştın. Neden hala konuşmak istiyorsun ki? Hem sen nasıl bu kadar rahatsın, ya bizimkiler evde olsaydı." Cümlelerimi aklımda son kez toparlarken son söylediği şeye karşı gözlerimi belerttim. Babası ve üvey annesinin bu akşam bizim evde yemekte olduğundan haberi yok muydu?
"Baban ve Şeniz hanım şu an bizim evde annemle birlikte yemek yiyor." Kaşlarını çatarak cümlelerimi beyin süzgecinden geçirip bana şaşkınlıkla, "Sizin evde derken? Nasıl yani?" dedi.
"Bas bayağı işte. Annem onları bu akşam yemeğe davet etmiş. Ben de tek arkadaşımın gönlünü alayım diye geldim." Keyifli tutmaya çalıştığım sesime ben bile aldanmamıştım. Bakışlarımı antika gibi duran halının üzerinde gezdirmeye başladım.
"Sen o gün haklıydın. Düşünmeden hareket eden biriyim ama daha önce hakkında düşünerek hareket edeceğim kimse olmadı. Haklısın, çünkü sana yazarken arkadaş olabileceğimizi düşündüm. Ki bence olduk bile." Aniden başımı kaldırdığımda göz göze geldik. Dikkatle bakan gözlerinden ayırmadım gözlerimi. Kaşları çatılınca şaşırdığını anlamıştım. Gözlerinin içine bakabileceğim fikrine hala inanmıyordu çünkü. Benim kesintisiz bir şekilde ona baktığımı fark edince bu sefer bakışlarını kaçıran taraf o oldu.
Her zaman yaptığım gibi bu sefer de düşünmeden hareket ettim ve yanına gidip çenesini tutarak bana bakmasını sağladım. Gözleri şaşkınlıktan kocaman olmuştu.
"Bak, gözlerinin içine korkmadan bakabiliyorum. Eğer konuşmaya devam etmememiz için şimdi de deli olmanı bahane edeceksen..."
Geri çekilip az önceki yerime oturdum. Bacak bacak üzerine atıp kollarımı iki yana açtım.
"Benim de pek akıllı olduğum söylenemez."
*
bölüm nasıldı?
kitabın gidişatı hakkında düşünceleriniz ne?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ruhunu kaybeden çocuk || texting
Short Story050*: bugün annemin odasında intihar mektubunu buldum Alper: yani? 050*: ölme, 050*: lütfen