son sınıf olmak harbiden zor. bu yılı bir yandan çok sevdim diğer yandan bunaldım. bölümleri telefondan yazan biri olarak sürekli telefona giremiyorum artık. ve belki de inanmayacaksınız ama bazen günlerce ne yazacağım hakkında hiçbir fikrim olmuyor, aniden telefonu elime alıyorum ve kelimeler kendiliğinden yerleşiyor.
yorum olayını size bırakıyorum ama az gelirse no yeni bölüm:*
eh çok konuştum dşwşfl gidin okuyun gari.
*
"Ben senin bu kadar gaddar birisi olduğunu bilmezdim, Açelya." Pembe önlüğün iplerini bağlarken söylenmekten de geri kalmıyordu. Bir elim karnımda öteki ağzımda, kahkahalarımı bastırmaya çalışıyordum. Bana ters bakışlar atıp malzemeleri bulmak amacıyla dolaplara yöneldi.
"Aşk olsun Alper, şu an ne kadar harika göründüğün hakkında hiçbir fikrin yok. O yüzden bana kızıyorsun." dedim, dudaklarımı birbirine bastırmadan önce. Ona küfür etmişim gibi bir yüz ifadesine bürünüp kesme tahtasını tezgaha koydu.
"Şu an aynı Barbie'ye benziyorum, bunun neresi harika!" Aklımdan geçen şeyi ondan duyunca bir kahkaha daha attım. "Bak birde pişkin pişkin gülüyorsun. Eğer susmazsan iddia middia demem, giderim." Ağzıma hayali bir fermuar çekip gitmemesi için başımı iki yana salladım. Tamam, şu an baştan aşağı pembe giyinmiş ve bana en sevmediği yemek olan ıspanağı yapacağı için Küçük Emrah bakışları atıyor olabilirdi ama gülmeyecektim. Pardon, gülmemeye çalışacaktım.
Üzerindekiler ve yüz ifadesi sarı saçlarıyla birleşince ortaya Ken tarafından terk edilmiş bir Barbie görüntüsü oluşturuyordu. Farkında olmadan dudağını büzdü ve ıspanakları yıkamaya başladı.
"Güzel yıka onları. Bak içinden bir şey çıkarsa baştan yaptırırım yemeği." Bana öyle bir bakış attı ki hayali fermuarı yeniden çekmek zorunda kaldım.
"Gözöl yökö önlörö. Bunu yaptığıma şükret sen!" Kız gibi çemkirdiğinde kaşlarımı kaldırıp bir adım geriledim. Çirkef Alper gözümü korkutmayı başarmıştı. Çok azıcık. Elinde salladığı ıspanakla onu pek ciddiye alamıyordum.
"Neden pembe önlük?" Ispanakları kesişine dikkat etmişken sorduğu soruyla ona döndüm. Bakışları çok sevdiği(!) ıspanaklarındaydı. Bir anda gözüme sevimli geldi ve yanaklarını mıncırma dürtüme karşı koymak zorunda kaldım. Ne sormuştu Alper? Neden ıspanak seçtiğimi mi?
"Çünkü Temel Reis bunu çok sever. Senin ondan neyin eksik?"
"Pembe önlüğü mü? Temel Reis?" Doğrama işlemini bırakıp saçmaladığımı söyleyen bakışlarla bana baktı. Gözlerimin kocaman açıldığını hissetmiştim. Pembe önlüğü mü sormuştu? Aferin Açelya, çocuğu mıncırma hayalleri kurarsan böyle mal gibi kalırsın. Kendi kendimi fesat anlayıp kolumu çimdirdim.
"Ha, ben ıspanağı soruyorsun sanmıştım." İşaret parmağımla burnumun ucunu kaşıdım. "Pijamalarınla mutfağa girip ıspanak yaparsan iddianın ne anlamı kalır? Absürtlük pembe önlük ve pembe kıyafetlerle başlıyor..."
"Bana ıspanak doğratmanla bitiyor." Ispanak derken yüzünü buruşturmuştu.
"Aman sende yani. Nesi varmış ıspanağın? Bak mis gibi ıspanak işte." Koklamak için eğildiğimde burnunu kapatma isteğiyle dolduğum için son kelimem boğuk çıkmıştı. Halime gülüp doğramaya devam etti. Ispanak pişmeden önce kokuyor muydu ki?
"Senin sevmediğin bir sebze var mı?"
"Kereviz." Bana kısa bir bakış atıp şeytani bir gülümseme yerleştirdi dudaklarına.
"Kolla götünü Açelya. Sana kereviz yemeği yaptırmazsam bana da Alper demesinler."
"O zamanda Alpoş derler." Yine küfür etmişim gibi bir yüz ifadesi...
Tencereye ıspanakları koyduğunu görünce oluşan görüntüye baktım ve annemin evde yaptığı yemeği gözümde canlandırmaya çalıştım. Bir şeyler eksik gibiydi...
"Alper, biz soğanları unuttuk!" Hemen ocağı kapatıp bana döndü. "Tamam o zaman sen soğanları doğra, başka bir tencerede soğanları kavurup sonra aktarırız." Bir şef edasıyla söyledikleriyle mutfağın diğer ucuna gidip deli danalar gibi soğan aramaya başladım. Sonra aklıma gelen şeyle durup kısık gözlerle ona baktım.
"Ama şu an sen kaybettiğin iddia yüzünden yemek yapıyorsun. O zaman soğanları da sen doğrayacaksın."
"Ispanakları doğrayacağım konusunda anlaşmıştık, soğanları değil." Kötü bakışlar atarak önüme koyduğu soğanlara baktım.
"Güzel doğra onları. Bak çirkin doğrarsan baştan doğratırım soğanı." Birkaç dakika önce söylediklerimi bana karşı kullanmasına göz devirdim. Soğana ilk darbeyi vurmamla gözlerim yaşarmaya başladı.
"Sen ne kötü bir insanmışsın. Ben senin bu kadar gaddar birisi olduğunu bilmezdim, Alper." Gözlerim yaşlardan bulanıklaşıyordu ve burnumu çektiğim için ağlıyormuş izlenimi uyandırıyordum.
"Aşk olsun Açelya. Şu an ne kadar harika göründüğün hakkında hiçbir fikrin yok. O yüzden bana kızıyorsun." İkinci soğanı doğrarken birbirimize kurduğumuz cümleleri değiştirerek birbirimizi kullanmamıza gülümsedim ama gözlerim hala yaşarmaya devam ediyordu.
"Asma suratını." Yanağımda hissettiğim parmağıyla, yaşları sildiğini anladım. Aniden her tarafımı saran sıcaklıkla kavrulacağımı hissettim. Bu ilk kez karşılaştığım ve Alper tarafından bana yapılan bir hareketti. Heyecan yaptığımı anladığımda gözlerimi kısa bir anlığına kapattım ve o sırada işaret parmağımı keskin bir acı sardı. İnlemeye benzer bir ses çıkarıp yerimde sıçradığımda Alper kısık sesli bir küfür savurup elimi suyun altına soktu.
"Kendinden bahsederken sakar olduğun kısmı da anlatsaydın keşke." Bir şey söylemeyip omuz silktim. Köşedeki dolaptan yara bandı aldı. "Songül'ün de arada sakarlığı tutuyor. Ne olur ne olmaz diye bulundurur mutfakta." Başımı sallayarak anladığımı belirttim. Yara bandını parmağımın etrafına güzelce sardığı sırada dudağımı dişledim, bıçağı biraz derine indirmiş olmalıydım, hala acıyordu.
"Ee, sen yaralandığına göre yemek yapma faslı da iptal oldu sanırım." Kaşlarımı kaldırarak kendimden emin olduğumu belirten bakışlar attım.
"Yalnız yemeği senin yapacağın konusunda anlaşmıştık. Yaralanan sen olmadığına göre hala devam edebiliriz." Verdiğim cevaba yüzünü buruşturdu.
"Hem sakar hem hazırcevap..." diye söylendi.
Hem de sana karşı boş değil diye içimden tamamladım cümlesini.
**
babuşlar bölüm yazmayı özlemişim he.
bu arada Açelya'yı kim yapsam diye düşünüyorum ama bulamıyorum. bildiğiniz kahverengi ya da siyah saçlı, minyon tipli bir kız var mı? varsa özelden yazarsanız sevinirim.
Görüşürüz çiçeklerim.♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ruhunu kaybeden çocuk || texting
Short Story050*: bugün annemin odasında intihar mektubunu buldum Alper: yani? 050*: ölme, 050*: lütfen