bölümlerin arasını açmamaya çalışacağım siz de beni üzmeyin de satır arası yorum yapın bakalım sşwşdlw
*
İyi geliyorsun.
Bu iki kelime insanlar için seni özledim ya da seni seviyorum cümleleri kadar değerli değildi belki de, ama benim dünden beri aklımdan çıkmıyordu. Benim için değerliydi işte.
Bu zamana kadar ona hiçbir şeyin iyi gelmediği kişi, bana iyi geliyorsun demişti ve bunu diyen Alper'di. Aklıma evde yaptığım sevinç dansı gelince kendi kendime utanmış, kimsenin şahit olmamasına sevinmiştim. Belki de abartıyordum ama insan hislerine söz geçiremiyordu ki.
Edebiyat yapmak isteyen yanımı susturup teneffüs zilini duyar duymaz başımı sıraya gömdüm. Normalde okulda uyuyan biri değildim ama dün düşünmekten uykumu alamamıştım ve göz kapaklarım vazifelerini yerine getirmek için adeta yalvarıyorlardı.
"Birileri uykusunu alamamış galiba." Duyduğum sesle ağır ağır başımı kaldırıp yarım ağız sırıtan Yarkın'a baktım. Alper'e selamlaştığım iki üç kişi var dediğimde Yarkın da bunların arasındaydı ama yılbaşı konserine kadar adamakıllı bir muhabbetimiz olmamıştı.
"Çok azıcık uykusuz kalmış olabilirim." dedim gülümsemeye çalışarak. Bakışlarını çantama diktiğinde oturmak istediğini anlamış çantayı kendime doğru çekmiştim. Yanıma oturduğunda sınav zamanları dışında tek başına oturan biri olarak durumu garipsemiştim.
"Birilerini düşünmektendir o." dedi imayla göz kırparak. Refleks olarak koluna vurdum ama sonra yanlış anlamasın diye pardon dedim. "Sorun değil, arkadaşlar arasında olur böyle şeyler. Gerçi sen taş devrinde yaşadığın için bilmezsin ama." gülerek laf çarpıtmasına göz devirdim. İnsanlarla samimi olmayışım benim suçum değildi.
"Ben Açelya Çakmaktaş olarak halimden memnunum. Sen hayırdır, teneffüslerde burada olacağın günleri de mi görecektik?" Normalde teneffüslerde yan sınıfta olurdu çünkü konserdeki grubun hepsi yan sınıftaydı.
"Off, sorma ya..." Yüzü asılınca tartışmış olabileceklerini düşünüp anlatmak zorunda değilsin, dedim. Kırk yıllık arkadaş değildik sonuçta.
"Sınıflarına yeni biri gelmiş, hepsi başına üşüşmüştü. Ulan, Barış bile yanından ayrılmadı çocuğun." Çocuk gibi kıskanıp dert yakınmasına güldüm. Kaderler öyleydi zaten, nerede tipi düzgün birini görseler akbaba gibi çökerlerdi üzerine.
"Birileri kıskanmış galiba." Az önceki lafını ona kullandığımda kısık gözleriyle bana baktı. Alper dışında şakalaştığım kimse yoktu ve şu an başka bir arkadaş edineceğimi düşünme fikri hoşuma gitmeye başlamıştı.
"Yok canım, ne kıskanması. Sadece gereğinden fazla ilgileniyorlar çocukla. Bana böyle şeyler ters olduğu için bu teneffüs yanlarına gitmedim." Başımı anladım dercesine salladım.
"Ee, Alper'le nasıl gidiyor?" Bakışlarımı kaçırdım. Bana Alper'i arkadaş olarak görmediğimi ima eden oydu. Konserden sonra kendimi sorgulamıştım bu konuda. Alper'le konuşmayı, vakit geçirmeyi, şakalaşmayı seviyordum. Bunlar sıradan şeylerdi, eminim aynı şeyleri Yarkın'da Kader'lere karşı hissediyordu. Ama aralarında mesafe azalınca onlarında kalp atışları hızlanıyor muydu ki? Aramızda çok fazla mesafenin bulunmadığı Yarkın'a döndüm. Benim kalp atışlarım normaldi ve onu arkadaş olarak görüyordum. Peki Alper'in yanında kalbimin hızlanması ne anlama geliyordu?
"Dalıp gittiğine göre fena." diyip göz kırptı. Sahte bir kızgınlıkla kaşlarımı çattım. "Biz onunla arkadaşız." İnanmadığını belli eden bir ifade yerleştirdi suratına. "Yani, bilmiyorum." Derin bir nefes alıp yanaklarımı şişirdim. Ona düşüncelerimi anlatmalı mıydım? Ama onun dışında söyleyebileceğim biri de yoktu.
![](https://img.wattpad.com/cover/200669901-288-k86535.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ruhunu kaybeden çocuk || texting
Short Story050*: bugün annemin odasında intihar mektubunu buldum Alper: yani? 050*: ölme, 050*: lütfen